Sonbahara girmemiz ve okulların yavaş yavaş açılmasıyla çoğumuz yoğun bir döneme girdik. Bir buçuk yılı aşkın süredir evde kalmamızdan ötürü bu yoğunluk bazılarımızı fena çaptı. Bakalım Bibliyoraf ekibi bu yoğunlukta kaç tane kitap okuyabilmiş? Ekip üyelerimizden Büşra Özkaya, Serenay Satılmış, Begümay Kocabaş ve Okan Övez sizler için anlattı. Ekibin bu kitaplar hakkında daha detaylı düşüncelerini duymak isterseniz, Ekibin Favorileri adlı podcastimizin son bölümüne bakabilirsiniz!
Proje Sorumlumuz Büşra Özkaya’nın Eylül Ayı Favorileri
Büşra eylül ayını şöyle değerlendiriyor:
Eylül ayında altı kitap okudum. Fakat okuduğum kitapların çoğundan memnun kalmadım. Yine de kötü bir ay değildi.
Büşra bu ay okuduklarından sadece bir kitabı sevmiş. O da:
- Canavarın Çağrısı // Patrick Ness
Proje sorumlumuz Canavarın Çağrısı hakkında şunları söylüyor:
Canavarın Çağrısı, kurucumuz Dilruba’nın en sevdiği kitaplardan biri. Dilruba bu kitabı çok sevdiği için merak edip okudum ve ben de çok sevdim. Çocuklara yönelik olmasına rağmen biraz korkutucu ve karanlık ilerlese de, ele aldığı konu açısından oldukça gerçekçi bir kitap. Kitabın on üç yaşındaki bir çocuğun annesinin hastalığı ve bu hastalığın kendisine hissettirdikleriyle baş etme şeklini etkileyici bir şekilde ele aldığını düşünüyorum. Ayrıca arkadaşlık, zorbalık ve aile ilişkilerini de farklı açılardan ele almış olmasını sevdim.
Proje Sorumlumuz Serenay Satılmış’ın Eylül Ayı Favorileri
Serenay eylül ayı hakkında şunları söylüyor:
Eylül ayı benim için verimli geçmese de okuduğum kitaplar 2021 favorilerine girebilecek nitelikteydi. Severek okuduğum kitaplar sayesinde eylül ayının son haftasında eğlenceli vakitler geçirdim.
Serenay’ın bu ayki favori kitapları şu şekilde:
- Gölge ve Kan // Kerri Maniscalco
- Kül ve Kan // Kerri Maniscalco
Ve ekliyor:
Gölge ve Kan, Stalking Jack the Ripper serisinin ilk kitabı. Yazar hakkında hiçbir fikrim olmamasına rağmen bu seri hep görüp merak ettiğim bir seri olmuştur. Sonunda seriyi okudum ve beklentilerimin karşılığını yeterince aldım. Polisiye veya gerilim tutkunu olan biri olmasam da kitap beni içine çekti ve neredeyse yarım gün boyunca soluksuz eğlenceli zamanlar geçirmemi sağladı. Kitap boyunca ana karakter Audrey Rose beni büyüledi fakat kitabın asıl yıldızı Thomas’tı. Thomas’ın en sevdiğim erkek karakterler arasında ilk 10’a girebileceğini söyleyebilirim. Ayrıca kitabın yazıldığı dönem ve gerçek bir katilin araştırılması, olayların görseller ile desteklenmesi sayesinde 19. yüzyıl İngiltere’sini damarlarınıza kadar hissediyorsunuz.
Kül ve Kan ise serinin devam kitabı. Kitap bence ilk kitaptan daha başarılı. Kitabın karakterleri hakkında düşüncelerimin netleşmesi ve aynı şekilde kitabın ana karakterlerinin daha deneyimli olması sayesinde olaylar okurken daha eğlenceli hale geldi. Bu sefer konunun Drakula üzerinden ilerlemesi ve Transilvanya’da geçmesi de kitabı bu kadar çok sevmiş olmamın sebeplerinden biri. Çok şaşıracaksınız ama bu kitapta da en sevdiğim detay yine Thomas oldu. Cinayetler hakkında yaptığı analizler okurken kanımı dondurdu diyebilirim. Yazarın her iki kitapta da konuyu yalın ve akıcı anlatması, okurken kesinlikle sevmediğim bir tür olan polisiye romanlarına karşı düşüncemi değiştirdi. Eğer siz de gizem çözmek istiyor ancak sizi yoracak bir kitap okumak istemiyorsanız bu seriye başlamanızı şiddetle tavsiye ederim.
Yazarımız Begümay Kocabaş’ın Eylül Ayı Favorileri
Begümay Eylül ayını şöyle özetliyor:
Eylül benim için oldukça verimli bir aydı diyebilirim. Okuduğum dört kitaptan ikisini beğendim ve hemen kısaca onlardan bahsedeceğim.
Favori kitapları şu şekilde sıralıyor:
- Mesleğim Yazarlık // Haruki Murakami
- Kül Krallığı // Sarah J. Maas
Kitaplarıysa şu şekilde değerlendiriyor:
İlk bahsetmek istediğim kitap Haruki Murakami’den Mesleğim Yazarlık kitabı. Okuduğum diğer yazarlık kitaplarından daha farklı olduğunu söylemeliyim. Yazar kendi tecrübelerinden ve yazarlık yolculuğundan bahsetmiş. Bir çeşit otobiyografi de diyebiliriz. Edebiyat ödüllerinin onun için ne anlam ifade ettiğini, yazarlık için eğitimin gerçekten gerekli olup olmadığını, karakterleri nasıl tasarladığını başlıklar halinde yazmış Murakami. Bu kitap ile hem bir yazar hem de bir okur olarak onu çok daha iyi anladım. Kullandığı yuvarlak cümleler, karakterlerin zihninde nasıl belirdiği ve bunu bilinçsizce yaptığını açıklaması bana oldukça tanıdık geldi. Yazarlık ile ilgilenenler ve Murakami’yi yakından tanımak isteyenlere önerimdir.
Bir diğer bahsedeceğim kitap ise Kül Krallığı. Uzun zamandır kitaplığımda okunmayı bekleyen bu kitabı sonunda okumaya karar verdim. Sarah J. Maas bize altı kitaptır hazırlandığımız savaşı zihinsel bir şölen halinde sunuyor. Epik sahneleri, karakter çeşitliliği ve kurgu açısından oldukça doyurucu olduğunu belirmeden geçemem. Her parça yavaş yavaş yerine otururken farklı karakterlerin bakış açılarını görerek hikayeyi okumak ayrı bir keyif veriyor okuyucuya.
Sarah J. Maas özellikle romantik anlamda bize güzel anlar yaşatıyor bu bin sayfa içinde. Gözlerimin dolduğu ve sinirden köpürdüğüm sayfaların çokluğunu düşünürsek oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca serinin +16 olduğunu da şuraya not düşelim. Fantastik ve karmaşık bir macera arayanlara şiddetle tavsiye ediyorum.
Yazarımız Okan Övez’in Eylül Ayı Favorileri
Okan eylül ayını şu cümleyle özetliyor:
Bu ay yalnızca dört kitap okuyabildim, okuduğum dört kitabı da sevdim ancak favorilerime iki tanesini ekledim.
Okan’ın eylül ayındaki favorileri şu kitaplar olmuş:
- Kötü Günler Başlarken // Lemony Snicket
- İnsanlar Sanık Sandalyesinde // Jose Antonio Jaeregui
Kitapları şöyle değerlendiriyor:
Kötü Günler Başlarken, uzun zamandır okumak için can attığım on üç kitaplık Talihsiz Serüvenler Dizisi’nin ilk kitabıydı. Hikâye, anne ve babalarını kaybeden Baudelaire kardeşlerin uzaktan bir akrabasının yanına yerleşmesiyle başlıyor. Bu olaydan sonra ise kardeşlerin başına gelmeyen kalmıyor. Kitap, bir çocuk kitabı olmasına rağmen birçok talihsiz olayı ve kötü kalpli, megaloman bir karakteri barındırmasıyla çokça ilgimi çekti. Serinin her kitabının kötü sonla bitmesi ve uğursuz sayı olduğu için on üç kitaplık bir seri olması oldukça tuhaf detaylar bence. Karanlık evreni ve absürt olayları, mekanları ile benim favorilerim arasına giren bir kitap oldu Kötü Günler Başlarken.
İkinci favorim de Jose Antonio Jaeregui’den İnsanlar Sanık Sandalyesinde oldu. Kitapta bir mahkemede birçok hayvanın insanoğlunu çeşitli suçlarla yargılaması anlatılıyor. İnsanın sustuğu, hayvanın konuştuğu türde bir anlatı olan bu modern fabl, yıllardır insanın hakimiyetinde olan hayvanların düşüncelerini içeriyor. İspanyol asıllı yazar Jaeregui’nin bu insan-hayvan hesaplaşması konulu kitabı, bence herkesin okuması gereken kitaplardandı.
Bibliyoraf ekibinin Eylül ayı favorileri bu şekildeydi! Sizin Büşra, Serenay, Begümay ve Okan’ın favori kitapları arasından okuduğunuz ya da okumak istediğiniz kitaplar var mı? Ekim ayı yazısında görüşmek üzere!
Bu cümle kısa. Kısa cümle. Oldukça kısa.
Bu cümle kısa. Kısa cümle. Bu cümle kısa. Kısa. Azıcık kısa
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: