Kiran Millwood Hargrave’in ilk yetişkin romanı Kadınlar Adası, birçok başarıya imza attı. Yayınlandığı hafta çok satanlar listesine ilk numaradan girdi. Madeline Miller dahil birçok ünlü yazarın övgüsünü aldı. Roman, hikâyesiyle okurlar arasında da özel bir yer edindi. Bu sebeple bu yazıda Kadınlar Adası üzerine konuşacağız. İyi okumalar!
Kiran Millwood Hargrave Kimdir?
Hargrave, 29 Mart 1990’da Londra’da doğdu. Cambridge ve Oxford Üniversitelerinde edebiyat, drama, yaratıcı yazarlık üzerine lisans ve lisansüstü eğitimini tamamladı. Kariyerine, Mürekkep ve Yıldızların Kızı, Sonsuz Kış ve Her Şeyin Sonundaki Ada gibi ödüllü çocuk kitapları ile başlangıç yaptı. Ayrıca çeşitli dergilerde şiirleri yayımlandı.
Sahnelenmiş tiyatro oyunları da yazan Hargrave, denemiş olduğu her türde başarıya ulaştı. Yeovil Edebiyat Ödülü, Costa Kitap Ödülü gibi birçok ödülü kucakladı. Şimdilerde, geçtiğimiz nisan ayında yayımlanan olan The Dance Tree romanının heyecanı içerisinde.
Vardø: Büyük Bir Trajedi
Kadınlar Adası, Norveç topraklarını anlatıyor. Spesifik olarak Vardø isimli bir kasabayı. Burası Norveç’in oldukça kuzeyinde bir kasaba. Hayat şartları oldukça kötü, insanlar balıkçılık yaparak geçinmeye çalışıyorlar. Bunun için kasabanın erkekleri belli aralıklarla toplanıyor ve denize açılıyor. Ta ki büyük bir kaza gerçekleşene kadar. Vardø’nün erkeklerinin balığa çıktıkları son seferde büyük bir fırtına kopuyor. Erkekler deniz tarafından yutuluyorlar. Kasabada –çocuklar hariç- hiç erkek kalmıyor. Kadınlar eşsiz, dostsuz, kardeşsiz kalmanın acısıyla yüzleşiyorlar. Yaşadıkları dönemde evde kalmaları gerekiyor. Ama onlar evden çıkıp hayatta kalmanın yollarını arıyor.
Fiziki anlamda soğuk olduğu kadar duygusal anlamda da soğuk bir kasaba Vardø. Kaybın getirmiş olduğu psikoloji ile kadınların arasında bir gerilim başlıyor. Acısını farklı şekilde yaşayan insanlar birbirini yargılıyor. Birbirlerine tutunmalarını beklerken aralarının açılmasını izliyoruz.
Vardø’nün erkeksiz kalması, yöneticilerin hoşuna gitmiyor. Kadınların hayatta kalmak için kontrolü ele aldıkları duyuluyor. Cadılık faaliyetleri yapıldığına inanılıyor. Düzeni sağlaması ve cadıları ayıklaması için kasabaya bir vekil gönderiliyor. Vekil Absalom Cornet, kasabaya ayak bastığı andan itibaren Hristiyan düzeni sağlamak ve cadıları avlamak için elinden geleni yapıyor.
Birbirinden Farklı Pek Çok Kadın
Hikâye gereği kasabada yaşayan kadınlar ile tanışıyoruz. Her türlü inanışa sahip kadınla karşılaşıyoruz. Dini, ırkı farklı olan kadınlar. Fakat hepsi aynı acıyı yaşamış. Her biri acısı ile farklı şekilde başa çıkıyor. Uğraşları, hayatları çok farklı. Bu durum, okuma zevkini artırıyor.
Kitabın ana karakteri Maren, fırtınada babasını, erkek kardeşini ve nişanlısını kaybetmiş bir genç kadın. Güçlü durma, ailesini ayakta tutma amacında. Duygularını bastırmak zorunda hissediyor. Onunla birlikte diğer kadınları tanıyor, kasaba hayatına tanıklık ediyoruz.
Kitabın ikinci kısmı ise bizi Bergen isimli bir şehre götürüyor vr Ursa isimli genç bir kızla tanıştırıyor. Ursa, babası ve hasta kız kardeşi ile yaşıyor. Fakat bu hayatına veda etmek zorunda çünkü babası tarafından evlendiriliyor. Evlendiği adam, Vardø’ye vekil olarak atanmış Absalom Cornet’den başkası değil. Conret, iyi bir vekil olma ve yükselmeyi hedefliyor. Bu uğurda yapabileceklerinin sınırını bilmiyor ve bundan korkuyoruz.
Cadı Avları, Laponlar ve Romanın Toplumsal Yanları
Her ne kadar kurgu bir eser okuyor olsak da yazar toplumsal konulara oldukça gerçek bir pencereden yaklaşıyor. Norveç’te yaşayan Laponları anlatıyor. Onların yerli bir ırk olduklarını, kendilerine ait dini inanışları olduğunu öğreniyoruz. Hristiyanlar tarafından sevilmiyor, kafir olarak anılıyorlar. Ritüelleri tehlikeli kabul ediliyor, hatta onlara “cadı” diyorlar.
Bu noktada kitabın cadı avları üzerine bir metin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Başından itibaren şahit olduklarımız bize Vardø’de büyük bir cadı avı olacağının sinyallerini veriyor. Lapon-Hristiyan kadınlar arasındaki gerilim git gide büyüyor. Absalom Cornet’nin kasabaya gelmesi ile avın başladığını anlıyoruz.
Roman; cadı avlarına, yargılamalara, işkencelere, dini hayata ilişkin detaylar ile bezeli. Bu konulara ilişkin okuma yapmayı seven herkesin ilgisini çekecek noktalara parmak basıyor. Ayrıca cadı avlarına ilişkin İskoçya-İngiltere temelli kurgulara alışık olan biz okurları Norveç’e götürerek bize farklı bir deneyim de sunuyor.
Kan Dondurucu Bir Anlatım
Norveç topraklarında geçen bir hikâyenin anlatımı da tabii ki soğuk olacaktır. Kasaba halkının üzerindeki ağırlığı, açlığı okuyucuya yaşatıyor. Pisliği, balık kokusunu, mide bulandırıcı detayları çok ayrıntıya girmeden yazıyor. Yine de anlattıkları okuru etkilemek için yeterli. Toplumsal tansiyonu yüksek bir hikâye okuyoruz. Dini bir gerilim var, büyük kayıplar var. İnsanlar oldukça gergin. İnançlar arasında bir soğuk savaş söz konusu. Kasabaya gelen vekil Cornet, beraberinde korkuyu da taşıyor. Dolayısıyla roman bu yanıyla da oldukça soğuk olmayı başarıyor. Yazar, film izliyormuş hissi yaratmayı başarıyor.
Ayrıca ana karakterler Maren ve Ursa arasındaki ilişki de oldukça yorucu. Karakterler arasında tanıştıkları andan beri yadsınamaz bir çekim var. Yaşadıkları dönemde bunu nasıl anlamlandıracaklarını merak ediyoruz. Bu aşk, eğer olacaksa, onları da cadı ilan edecek mi kuşkusu bizi rahat bırakmıyor. Bu da metnin dondurucu noktalarından biri oluyor.
Tarihi gerçekliklere ilişkin söyledikleriyle, ilginç karakterleriyle ve müthiş sonuyla Kadınlar Adası, etkileyici bir roman. Norveç’e, cadı avlarına olan ilgimi tam anlamıyla karşıladığını söyleyebilirim. Okursanız yorumlarınızı paylaşmayı unutmayın lütfen!
Ama fakat ve ancak. Çünkü ve lakin. Ancak ve ama Çünkü ya da. Fakat ve ama ancak. İle de.
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: