Portakallar, Bilmeceler ve Efsaneler: Hırsızların Dansı

Portakallar, Bilmeceler ve Efsaneler: Hırsızların Dansı

Merhaba sevgili Bibliyoraf okurları! Bu yazımızda, çıktığından beri çok sevilen Hırsızların Dansı kitabını inceleyeceğiz. Hazırsanız Rahtan şövalyeleri ile kanun kaçağı bir ailenin evine doğru yolculuğa çıkıyoruz. Gittiğimiz yerde işler biraz karışabilir. Bu yüzden Straza‘nızı arkanıza, ziethe‘lerinizi yanınıza almayı unutmayın!

Hırsızların Dansı Ne Anlatıyor?

Hırsızların Dansı: Portakallar, Bilmeceler ve Efsaneler | Bibliyoraf

Hırsızların Dansı kraliçenin, özel şövalyeler olan “Rahtan”ları gizli bir görev için Tor Kalesi’ne yollamasıyla başlıyor. Rahtanların hedefindeki Tor Kalesi ve çevresi, hiçbir krallığa bağlı değil ve Ballengerlar tarafından yönetiliyor. Onların görevi, Ballenger ailesinin kanun ihlâllerini denetlemek gibi görünüyor. Fakat aslında büyük bir yıkıma sebep olmuş hain bir komutanı arıyorlar. Tam da bu sıralarda beklenmedik bir şekilde babasını kaybeden Jase, kendini bir anda Tor Kalesi ve Cehennem Ağzı’nın yeni “Patrei”si olarak buluyor.

Ana karakterler Kazi ve Jase’nin yolları böylece kesişiyor. İlk karşılaşmalarında Jase, Kazi’yi hokkabazlık– daha doğrusu hırsızık yaparken görüyor. Kazi ise Jase’in kimliğini bilmiyor ve onu yalnızca sinir bozucu bir sarhoş zannediyor. Bu yüzden de Jase onunla konuşmaya çalıştığında pek sıcak bir tepki vermiyor. Yeni Patrei’yi dizlerinin üzerine düşüren Kazi, Jase’in kim olduğunu öğrenince peşinden gidiyor. Köle avcılarına yakalanan ikili, ardı ardına maceralarla karşılaşıyorlar. Bu esnada da birbirlerini daha iyi tanımaya başlıyorlar. Ancak tabii ki birbirlerinden sakladıkları önemli sırlar ve birbirlerine oynadıkları oyunlar hemen sona ermiyor. İlk kitap boyunca hem olayların ilerleyişini hem de sırların ortaya çıkışını okuyoruz.

Geçmişleri Özenle Örülmüş Karakterler

Hırsızların Dansı’nı okumayı çok keyifli yapan nokta kesinlikle karakterleri. Yazar, hem ana karakterleri hem de yan karakterleri özenle anlatmış. Herkesin geçmişten getirdiği etkileyici hikâyeleri var. En güzel yanı da bu hikâyelerin havada kalmıyor olması. İlerleyen sayfalarda bir şekilde tekrar karşımıza çıkıp bir yere bağlanıyorlar. Bunun karakterlerin iç dünyalarını anlamak açısından çok değerli olduğuna inanıyorum. Ayrıca güçlü karakterler okumayı seviyorsanız Hırsızların Dansı ilginizi çekecektir. Bu serideki bütün karakterler dikiş tutmamış yaralarına rağmen yola devam etme cesaretine sahip.

Hikâyeyi iki ana karakterin ağzından okuyoruz. Olayları farklı perspektiflerden okumak, iki tarafı da anlamayı kolaylaştırıyor. Karakterlerin arasındaki bağın yavaşça güçlenmesi ve hislerinin gayet farkında olarak hareket etmeleri çok hoşuma gitti. “Aşık oldum ve diğer her şeyden vazgeçebilirim” hâline girmedikleri için mutlu olsam da iletişimsizliğin bazı noktalarda nasıl sorunlara yol açtığını da görüyoruz. Kusursuz bir profil çizmek yerine hata yapıp, yaptıkları hataları düzeltmeye çalışan karakterler onlar. Bu kadar bahsettik, peki kim bu Aydınlıksisli Kazimyrah ve Patrei Jase Ballenger?

Asi ve Yetenekli Bir Savaşçı: Aydınlıksisli Kazimyrah

Kazi, gizemlerle dolu bir karakter. Hem bir Patrei’yi dizlerinin üstüne düşürecek kadar gözü kara hem de açık alanlarda rahatsız hissedecek kadar yaralı biri. Annesi, Previzili bir köle avcısı tarafından kaçırılınca Kazi henüz altı yaşındayken yapayalnız kalıyor. Böylece Kazi, adının aksine hiç de aydınlık olmayan Aydınlıksis sokaklarında yaşamaya başlıyor. Seri boyunca sürekli göreceğimiz hırsızlık yeteneği de hayatının işte bu korkunç dönemlerinde başlıyor. Çünkü Kazi, sokaklarda yaşadığı sürede hayatta kalmak için kusursuz bir hırsız olmayı öğreniyor.

Hırsızlık elbette onun tek meziyeti değil. Zekâsı ile insanları kendisine hayran bırakan Kazi, başarılı bir hokkabaz. Öyle ki bunu hayat felsefesi haline getirmiş. İç sesi ile olan konuşmalarında kendisine sıkça “Hokkabazlık yap, Kazi.” dediğini görebilirsiniz.

Gururlu Bir Lider: Jase Ballenger

Jase, Kazi gibi bir anda portakalları çevirmeye başlayacak ya da kaşla göz arasında hırsızlık yapacak sürpriz dolu biri değil. Onun Kazi’ye göre daha sakin olduğunu söyleyebilirim. Kazi’nin de söylediği gibi o iyi bir dinleyici. Çok iyi gözlem yaptığı da bir gerçek. Kazi söylemese bile bir şeylerin ters gittiğini, onun rahatsız olduğunu ya da olabileceğini yorumlayabiliyor.

Patrei olmak beraberinde pek çok sorumluluk da getiriyor elbette. Babası, Jase’in bir sonraki Patrei olacağına göğsüne Ballenger dövmesini yaptırdığı zaman karar veriyor. Daha küçük olmasına rağmen omuzlarında Ballenger olmanın sorumluluğu ile büyümüş olsa da bundan hiç de şikayetçi değil. Aksine, Jase için büyük bir onur kaynağı. Kraliçeye diklenip, “İlk krallık biziz” diyebilecek kadar cesur bir karakter olduğunu da not düşmeliyiz. Yazar onun kişiliği ile Patrei olması arasında gidip gelen hâllerini çok iyi bir şekilde anlatıyor.

Akıllıca Hazırlanmış Detaylar

Kimsenin bilmediği bir dünyayı yazmak demek şüphesiz bir çok detay üzerinde düşünmek ve bolca yaratıcılık demek. Hırsızlıların Dansı serisi detaylar ve yaratıcılık konusunda oldukça tatmin edici. Gizemli Ballenger ailesinin tarihinden, konuşulan dillere ve karakterlerin ruh hâllerine kadar birçok detay bir arada verilmiş. Ancak gözünüz korkmasın. Yazar detayların üzerinde fazlasıyla durmasına rağmen kitap akıcılıktan hiçbir şey kaybetmiyor. Aksine, bu yepyeni evreni gözünüzde canlandırmanızı da kolaylaştırıyor. Hoşuma giden başka bir nokta ise kitaba giren yan karakterlerdi. Başlarda neden geldiklerini tam anlayamasak da sonradan bütün parçalar yerine oturuyor. Yazar, karakterler ve olay bütünlüğünü başarılı bir şekilde sağlıyor. Hırsızların Dansı’nı okumaya başladığınızda nasıl bitirdiğinizi fark etmeyeceksiniz bile.

Serinin devam kitabı olan Hırsızların Yemini, aksiyon ve entrika açısından ilk kitaba göre daha doluydu. Hem karakterlerin gelişimleri ve aralarındaki ilişkilerin güçlenişi hem de olayların sürükleyiciliği ile okuması oldukça keyifliydi. Olaylara daha hâkim olduğumuz bu ikinci kitapta sizi şaşırtacak pek çok detay saklı.

“Venda dilinde güle güle nasıl denir?” diye seslendi Lydia.

“Vatrésta,” diye cevapladım. “Eğer son vedaysa böyle denir.”

Hırsızların Dansı,

Hırsızların Dansı’ndan bahsettiğimiz yazımızın sonuna geldik. Umarım okumuş olanlar için hoş bir hatırlatma, henüz okumamış olanlar içinse bir fikir olmuştur. Sonraki yazılarda görüşmek üzere! 💗

Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:

Yazıyı burada paylaş:

Yazı oluşturuldu 15

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.