Otobiyografik Romanın Öncüsü: Annie Ernaux

Otobiyografik Romanın Öncüsü: Annie Ernaux

Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle otobiyografik eserleriyle tanınan Annie Ernaux, edebiyat dünyasında iz bırakan kadın yazarlardan biri. Ernaux, eserlerinde genellikle kişisel deneyimlerini, toplumsal normlar ve ahlaki meseleler üzerine derinlemesine düşünceler sunuyor. 

“Kişisel hafızanın köklerini, mesafelerini ve kolektif kısıtlamalarını keşfetmedeki cesaretinden” dolayı 2022 Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Annie Ernaux’u biraz daha yakından tanıyalım. İyi okumalar!

Not: Yazarın eserlerini dilimize kazandıran Siren İdemen’in de, geçtiğimiz hafta Boş Dolaplar kitabının çevirisiyle Institut Français Çeviri Ödülü’nün kazandığı açıklandı.

Orta Sınıf Bir Ailenin Küçük Kızı: Annie Duchesne

Annie Ernaux, Duchesne soyadıyla 1 Eylül 1940 tarihinde Fransa’nın Normandiya bölgesinde dünyaya geldi. Ernaux’nun ailesi, orta sınıf bir geçmişe sahipti. Babası ilkokul öğretmeni, annesi ise memurdu. Fakat ailesi, Annie henüz küçükken Yvetot’a taşındı ve orada bakkal işletmeye başladılar. Annie ailenin tek çocuğuydu, ondan yıllar önce doğan ablası çok genç yaşta vefat etmişti. Annie çocukluğu ve gençliği sırasında toplumsal değişimleri, cinsiyet rollerini ve kişisel deneyimleri içeren önemli izler taşıyan bir çevrede büyüdü. Bu durum, Annie’nin sosyal sınıf ve cinsiyet farkını erken yaşlarda sorgulamasına yol açtı. Özel bir Katolik Okulu’nda eğitimini tamamladı. Ekonomik durumu ailesinden daha iyi olan ailelerin çocuklarıyla beraber gördüğü eğitim, onun sınıf farkını daha iyi anlamasına sebep oldu. 18 yaşında ilk kez Fransa’dan ve ailesinden ayrılarak mevsimlik işçi olarak Londra’ya gitti. Büyüdüğü topraklara geri döndüğünde aklında tek bir düşünce vardı; üniversite okumak. Annie, Londra’dan döndükten sonra Rouen Üniversitesi’nde modern edebiyat eğitimi aldı. Bu onu ailesindeki yüksek öğretim gören ilk kişi yaptı.

Eğitiminin ardından bir süre öğretmenlik yapan Ernaux, 1977 yılında tam zamanlı bir yazar olmaya karar verdi. Bu dönemde edebiyat dünyasında çeşitli dergilere yazılar göndermeye ve hikâyeler yazmaya başladı. Kısa zamanda yazıları dikkat çekmeye ve edebiyat camiasında tanınmaya başladı.

Annie Edebiyat Dünyasına Adım Atıyor

Annie Ernaux’nun edebi kariyeri, 1974 yılında Boş Dolaplar adlı ilk romanıyla başladı. Ancak yazarın asıl çıkışı 1984 yılında yayımlanan Babamın Yeri adlı eseriyle gerçekleşti. Kitap, Ernaux’nun ailesinin çalışma sınıfından gelmesini, toplumsal kökenini ve ailesiyle olan karmaşık ilişkisini otobiyografik bir şekilde ele alıyor. Bu roman ona Fransız edebiyatının saygın ödüllerinden olan Prix Renaudot’u kazandırdı. Ödül, Annie’nin yazarlığını kanıtlamasının yanı sıra onu daha geniş bir okuyucu kitlesine de tanıştırdı. Ayrıca, La Place, Fransız edebiyatında otobiyografik bir hafıza arayışının başlangıcı olarak da kabul edildi. Çünkü Annie Ernaux, kitaplarını sadece kendi yaşantısıyla sınırlı tutmadı aksine kolektif hafızayı da eserlerine entegre ederek, toplumun ortak deneyimlerini ele aldı.

Annie’nin edebiyat dünyasındaki başarıları 2002, 2008 ve 2012 yılında da devam etti. Annie, 2002 yılında L’Occupation  adlı eseri ile sadece kadın yazarların eserlerine verilen saygın bir Fransız edebiyat ödülü olan Marguerite Yourcenar Ödülü’ne layık görüldü. 2008 yılında da Seneler adlı eseriyle Prix Marguerite Duras’a layık görüldü. 2012 yılında ise Fransızca diline olan katkılarından dolayı Prix de la Langue Française ödülünü aldı. 2022 yılında ise “Kişisel hafızanın köklerini, mesafelerini ve kolektif kısıtlamalarını keşfetmedeki cesaretinden” dolayı Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi oldu. 

Yazım Stili

Annie Ernaux’nun dili samimi bir anlatım içeriyor. Eserlerinde sıkça kendi yaşam deneyimlerini konu eder ve kişisel anılarını edebi bir şekilde işliyor. Yaşamından kesitler ve anılar eserlerine temel bir unsurdur, okurlarına kendi hayatını bütün çıplaklığıyla sunuyor. Ernaux’nun toplumsal belleği ele alması kitaplarında öne çıkan bir tema. Eserlerinde, kendi kişisel deneyimlerini toplumun kolektif belleğiyle harmanlıyor. Böylece okurların zamanı daha geniş bir perspektiften anlamalarına olanak tanıyor.

1991 yılında yayımlanan Bir Kadın, yazarın otobiyografik anlatımının güçlü bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Ernaux, bu kitabında annesinin ölümü ardından kadın kimliğini, kadın olmanın karmaşıklığını, toplumun beklentileri ve kişisel özlem arasındaki gerilimi kendi annesi üzerinden inceliyor.

Annem hakkında yazıyorum çünkü onu dünyaya getirme sırası bende

Bir Kadın, Annie Ernaux

Annie Ernaux’nun eserlerindeki güçlü anlatım ve içtenlik, okurlarının onun deneyimlerini içselleştirmelerine yardımcı oluyor. Eserlerinde, insanların onun yaşamının en derin köşelerini keşfetme fırsatını veriyor. Bu yönüyle edebiyat dünyasında kendine özgü bir yer edindi.

Annie Ernaux Kütüphanesi

1. Boş Dolaplar (1974)

Annie Ernaux’un edebi kariyerinin 1974 yılında yayımlanan Boş Dolaplar isimli ilk romanıyla başladığını söylemiştik. Kitap, Ernaux’nun ailesinin yaşadığı sınıfsal gerçekleri, işçi sınıfından gelen bireylerin hayat mücadelesini, toplumun beklentilerini ve kişisel özlemi anlatıyor. Yazar eser boyunca kişisel hafızanın ve aile anılarının toplumsal bellekle nasıl etkileşimde olduğunu sorgularken, okuyuculara da bellek ve geçmişin önemi üzerine düşündürücü bir perspektif sunuyor. 

Kim miyim ben? Önce bakkal Lesur’ün kızı, sonra her daim sınıf birincisi. Ve pazar günleri beyaz soket çorap giyen bön kız, burslu öğrenci. Sonraysa… kaçak kürtajcı tarafından içine edildiği için sonrası olmayabilir.

Boş Dolaplar, Annie Ernaux

2. Babamın Yeri (1984)

Yazarın edebiyat dünyasında asıl çıkışını yapmasını sağlayan romanı, babasının ölümünün ardından yaşadığı duygusal deneyimi ve bu kaybın onun yaşamında yarattığı etkileri ele alıyor. Aynı zamanda roman boyunca aile içi ilişkileri, nesiller arası iletişimi ve aidiyet duygusunu da sorguluyor. Tüm bunların yanında bellek ve anı temasını da derinlemesine işlediğini görüyoruz. Ernaux, geçmişin anıları ve yaşantılarıyla yüzleşirken, kişisel hafızanın zamanla nasıl değiştiğini ve kaybolduğunu da okuyucularına gösteriyor. Bu temalar, okurların kendi anılarını ve ilişkilerini sorgulamalarına neden oluyor. Anıların iç içe geçtiği bir dizi anekdot, romanın dokusunu oluşturuyor ve Ernaux’nun babasının ölümünün ardından yaşadığı karmaşık duyguları derinlemesine anlamamıza olanak tanıyor.

Annie Ernaux, bir röportajında, Babamın Yeri’ni yazdıktan sonra okurlarının “Benim hikayemi anlatmışsınız.” dediğinden bahsediyor. Yazarın içten ve samimi anlatımı, okurları kendi duygusal deneyimleriyle bağ kurmasına da yardımcı oluyor.


3. Bir Kadın (1988)

Kitap, kadın kimliği, toplumsal cinsiyet rolleri ve bireysel özgürlük gibi önemli temaları işliyor. Yazar, bu kitabında kadının iç dünyasına derinlemesine bir bakış sunuyor. Ernaux, kadının evlilik, annelik, cinsellik ve toplum içindeki yerine dair yaşadığı deneyimleri samimi bir şekilde kendi annesi üzerinden ifade ediyor. Bir Kadın, Annie Ernaux’nun özgün anlatım tarzının en iyi örneklerinden biri. Romanın içsel monologları ve Annie’nin annesi üzerinden yarattığı kadın figürünün iç düşünceleri, onun içsel çatışmalarını ve duygusal deneyimlerini yansıtıyor. Ernaux, karakterin karmaşıklığını ve onun toplumsal beklentilerle kişisel arzuları arasındaki çatışmalarını sade bir dille okuyucularına ulaştırıyor. Bir Kadın, Annie Ernaux’nun edebi mirasının önde gelen yapıtlarından biri olarak edebiyat dünyasında ve okuyucuların kitaplıklarında bir yer ediniyor.

4. Yalın Tutku (1992)

1992 yılında yayımlanan Yalın Tutku, Annie Ernaux’un kendi aşk deneyimini temel alarak yazdığı bir eser. Roman, bir kadının yasak bir aşka duyduğu tutkuyu ve bu yakıcı tutkunun onun hayatını nasıl etkilediğini anlatıyor. Tutku, karakterin aklını ve kalbini ele geçirirken, aynı zamanda onun günlük yaşamını ve hayatının akışını da etkiliyor. Ernaux, eserinde aşkın yoğunluğunu ve kişinin arzularını yansıtarak, insanların iç dünyasındaki çelişkileri ve arzuların kontrol edilemez doğasını vurguluyor. Tutku ve aşk, karakterin yaşamını şekillendiren güçlü unsurlar haline geliyor. Kitap aynı zamanda Annie Ernaux’nun, ruhsal monologlara odaklanma yeteneğini de sergiliyor. Bu anlatım tarzı, okurların onun zihinsel ve duygusal yolculuğunun bir parçası olmasını sağlıyor.

5. Seneler (2008)

Seneler’de yazar kendi yaşamından yola çıkarak 1940’lardan 2000’li yıllara kadar olan bir dönemi ele alıyor. Romanda bir neslin yaşadığı toplumsal değişimleri, politik olayları, kültürel dönüşümleri ve teknolojik ilerlemeyi yansıtarak dönemin ruhunu okuyuculara sunuyor. Kitabın ana teması, zamanın ve yaşamın akışı üzerine kurulu. Ernaux, insanların yaşamları boyunca deneyimlediği anıları, duyguları ve ilişkileri incelerken bir yandan da zamanın etkilerini ve izlerini vurguluyor.

Romanın kurgusu, yılların ve dönemlerin kronolojik bir sıraya konulmasıyla oluşuyor. Her bölüm, farklı bir dönemi yansıtarak toplumsal ve bireysel değişimin ilerleyişini aktarıyor. Bu kurgu, okurları dönemler arasında bir yolculuğa çıkarırken, toplumsal değişimlerin ve bireysel deneyimlerin farklı dönemlerde nasıl bir araya geldiğini gösteriyor. Ernaux’nun iç monologları ve içsel düşünceleriyle derinlemesine ama sade bir dil kullanarak bir bakış sunması, romanın insan psikolojisi ve duygusal deneyimlerini anlama amacını destekliyor.

Annie Ernaux, uzaktan bakıldığında bazı okurlar için anılarını kaleme almış ‘sıradan’ bir Fransız kadın yazar gibi gözükse de yaşanmışlıklarının arasına işlenmiş bilinç ve deneyimler sadece edebiyat dünyasına değil, yakın tarihe de ışık tutuyor. Bu yüzden de yazarın dünya edebiyatına yaptığı katkı asla göz ardı edilmemeli.

Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:

annie ernaux

Ama fakat ancak ve lakin. Çünkü ya da ancak ve ancak. Ama fakat ve çünkü. Ama fakat ancak ve lakin. Çünkü ya da ancak ve ancak. Ama fakat ve çünkü. Ama fakat ancak ve lakin. Çünkü ya da ancak ve ancak. Ama fakat ve çünkü. Ama fakat ancak ve lakin. Çünkü ya da ancak ve ancak. Ama fakat ve çünkü. Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptım. Güneş parlak harika. Dışarı çıktım. Hava çokzel. Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptım. Güneş parlak harika. Dışarı çıktım. Hava çokzel.Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptım. Güneş parlak harika. Dışarı çıktım. Hava çokzel.

Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptım. Güneş parlak harika. Dışarı çıktım. Hava çokzel. Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptım. Güneş parlak harika. Dışarı çıktım. Hava çokzel.Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptım. Güneş parlak harika. Dışarı çıktım. Hava çokzel. Ama fakat ancak ve lakin. Çünkü ya da ancak ve ancak. Ama fakat ve çünkü. Ama fakat ancak ve lakin. Çünkü ya da ancak ve ancak. Ama fakat ve çünkü. Ama fakat ancak ve lakin. Çünkü ya da ancak ve ancak. Ama fakat ve çünkü. Ama fakat ancak ve lakin. Çünkü ya da ancak ve ancak. Ama fakat ve çünkü.

Yazıyı burada paylaş:

Yazı oluşturuldu 1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.