Edebiyat Sözlüğü Kısım 3: Bilimkurgu
Edebiyat Sözlüğü yazı dizimizin yeni bölümüne hoş geldiniz! Bugün birlikte inceleyeceğimiz tür bilimkurgu. İlk önce size kısaca bilimkurgunun tarihinden bahsedeceğim, sonra da alt türleri ile ilgili bilgiler vereceğim. Bilimkurgu ile ilgili birkaç kısaltma da yazının içinde sizi bekliyor. İyi okumalar!
Bilimkurgunun Tarihi
Bilimkurgunun tarihi antik zamanlara kadar dayanıyor. O zamanlar bilim ve efsaneler iç içe olduğu için tam anlamıyla bilimkurgu oluşmamış olsa da türün özelliklerini sergileyen bazı eserler bulunuyor. Bilimkurgu türünün en erken örneklerinden biri MÖ 2. yüzyılda Samsatlı Loukianos tarafından yazılmış Gerçek Bir Hikaye‘dir. Günümüzde bildiğimiz bilimkurgudan her ne kadar uzak olsa da içinde uzaya yolculuk gibi bazı bilimkurgu ögeleri barındırıyor. Bu nedenle bazı kişiler tarafından ilk bilimkurgu eseri olarak kabul ediliyor.
Her ne kadar eski çağlarda örnekleri olsa da bilimkurgu türünün popülerleşmesi için yüzyıllar gerekti. Mary Shelley, bilimkurguya bir dönüm noktası yaşattı. Yazdığı iki roman, Frankenstein ve Son İnsan, bilimkurgu romanı tanımının oluşmasına büyük katkı sağladı. Hatta bazı okurlarca ilk bilimkurgu romanının Frankenstein olduğunu savunuluyor. Günümüzde dahi ilk bilimkurgu eserin hangisi olduğu konusunda uzlaşma yok.
Bilimkurgunun önemli isimleri arasında 19. yüzyılda yaşamış biri daha var: Jules Verne. Verne, detaylara verdiği önem ve şaşırtıcı derecedeki doğru tahminleriyle bilimkurgu tarihine adını yazdı. Yüzyılın sonralarına doğru bilimkurgunun Shakespeare’i olarak anılan H.G. Wells, ilk kitabını yayınladı.
Bilimkurgu gitgide popüler bir tür haline geldi ve 1930’larda altın çağını yaşadı. O zamandan beri de edebiyattaki yerini kaybetmedi. Günümüzde gelişen teknoloji ile tür kendi içinde değişerek ve yeni alt türler oluşturarak var olmaya devam ediyor. Gelin, şimdi hep beraber bilimkurgunun alt türlerini inceleyelim.
SF ya da sci-fi: İngilizce bilimkurgu anlamına gelen “science fiction”ın kısaltmasıdır.
Not: Bilimkurgu içinde alt türlerin sınırları pek net değildir ve kitaplar birden fazla alt türe girebilir. Eğer bir kitabın hangi alt türe girdiği konusunda kararsızsanız, büyük ihtimalle her ikisine de giriyordur.
Antropolojik Bilimkurgu (Anthropological Science Fiction)
Antropoloji, insanbilimi anlamına geliyor. Antropolojik bilimkurgu özellikle “insan nedir?” sorusuna cevap arar ve kültürü daha ön planda tutar. Bu alt türün yazarları çoğunlukla antropoloji ile ilgilenen ve antropoloji hakkında bilgisi olan kişilerdir. Antropolojik bilimkurgu on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında daha popüler olmuştur fakat çok eser barındıran bir alt tür değildir.
Karanlığın Sol Eli (Ursula K. L. Guin) ile The Shadows in the Sun (Chad Oliver) antropolojik bilimkurgunun örneklerindendir.
Askeri Bilimkurgu (Military Science Fiction)
Teknolojinin askeri alanında, özellikle silahlarda olan gelişmeleri; gelecekte Dünya, uzay ya da başka gezegenlerde yer alan savaşları konu alır. Ana karakter genelde savaşta kilit rol oynayan kişidir. Hikaye genellikle savaş zamanında veya savaştan kısa bir süre öncesinde başlar. Bu alt türün en büyük koşulu içinde savaş bulundurmaktır. Hatta diğer şartları sağlamayan ama savaş konulu olan bilimkurguları da bu tür içinde kabul eden kişiler de var.
Bitmeyen Savaş (Joe Haldeman), Yıldız Gemisi Askerleri (Robert A. Heinlein) ve Yaşlı Adamın Savaşı (John Scalzi) askeri bilimkurgunun örneklerindendir.
Biopunk
Siberpunk türüne çok yakın olan, biyoteknoloji ve genetik alanındaki ilerlemeleri konu alan alt türdür. Biopunk; biyoteknoloji üzerine çalışan dev şirketler, genetik düzenleme yapan devletler ve genetik mühendisliğinin karanlık tarafını ele alır. Biopunk türünün asıl çıkış noktası siberpunk olduğu için iki tür arasındaki fark oldukça az. Hatta genelde biopunk, siberpunkın alt türü olarak kabul ediliyor.
Antilop ve Flurya (Margaret Atwood), Doktor Moreau’nun Adası (H.G. Wells) ve Ribofunk (Paul Di Filippo) biopunk’ın bazı örneklerindendir.
Dizelpunk (Dieselpunk)
Kullanılan enerji kaynağının petrol ürünleri olduğu alt türdür. Bu alt türde Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasındaki zamanın kültürü ve teknolojisi vazgeçilmez parçalardır. Nükleer teknoloji de sık karşılaştığımız elementlerden biridir. Siberpunk ve steampunktan ilham almıştır. 19. yüzyıl teknolojisiyle ilgilenen steampunk türünün popülerliğinin azaldığı dönemde ortaya çıkmıştır. Maalesef Türkçeye çevrilen dizelpunk kitaplar yok denecek kadar azdır.
Fatherland (Robert Harris) ve Ack-Ack Macaque (Gareth L. Powell) dizelpunk türünün örneklerindendir.
Distopya (Dystopia)
Bilimkurgunun en bilinen ve en büyük alt türlerinden biri distopyadır. Kendi başına bir tür sayılabilecek kadar büyüktür, ama distopyaların bir çoğu bilimkurguya girdiği için bilimkurgunun alt türü de sayılabilir. Distopya, ideal toplumu anlatan ütopyaların zıttı olarak ortaya çıkmıştır. İçinde sıklıkla bulundurduğu ögelerden bazıları zalim hükümetler, korku içinde yaşayan insanlar, çevresel felaketler ve toplumun çöküşünü getirebilecek olaylardır. Uzun lafın kısası, distopya ideal olan her durumun tersini anlatır. Eğer distopya ilginizi çekiyorsa, Nisa Sümertekin’in yazdığı Distopya 101: Yeni Başlayanlar İçin Distopya yazısına buradan ulaşarak detaylı bilgi edinebilirsiniz.
1984 (George Orwell), Cesur Yeni Dünya (Aldous Huxley) ve Fahrenheit 451 (Ray Bradbury) türün en bilinen örneklerindendir.
İklim-kurgu (Climate Fiction)
Tarihte yaşanan olaylar edebiyatı daima etkilemiştir. Günümüzde de bilimkurgu, iklim değişikliğinden etkilenmeye başladı. Küresel ısınma ve iklim değişikliği konularıyla ilgilenen bilimkurgunun alt türü iklim-kurgudur. İklim-kurgu, resmi olarak ismini 2000’lerde aldı fakat çok daha uzun zamandır bu türde eserler yazılıyordu. İklim değişikliğinin günümüzün sorunlarından olması ve türün yeni olması nedeniyle iklim-kurgu, günümüzde hala gelişme sürecindedir.
DelliÂddem Üçlemesi (Margaret Atwood), Amerikan Savaşı (Omar El Akkad) ile The Stone Gods (Jeanette Winterson) iklim-kurgu türündeki eserlerden bazılarıdır.
Cli-fi: İklim-kurgunun İngilizcesi olan “climate fiction”ın kısaltmasıdır.
Mizahi Bilimkurgu (Comic Science Fiction)
Bilimkurgu, içinde bilimle ilgili kavramlar geçtiği için genelde ciddidir, fakat her zaman değil. Komedi ve bilimkurgunun kesişim noktası, mizahi bilimkurgudur. Mizahi bilimkurgu, bilimkurguda sık sık karşılaştığımız olaylarla alay eder. Bazen yazar sadece bilimkurgu klişeleriyle alay etmekle kalmaz, buna toplumu ve günümüz dünyasını da katar. 1930’lardan beri var olmasına rağmen içinde çok fazla kitap bulunduran bir alt tür değildir.
Otostopçunun Galaksi Rehberi (Douglas Adams), Mezbaha Beş (Kurt Vonnegut) ile Strata (Terry Pratchett) en çok bilinen mizahi bilimkurgu eserlerdir.
Olası Bilimkurgu (Mundane Science Fiction)
Günümüzün teknolojisinin gelişimiyle yakın gelecekte yaşanabilecek olayları konu alan türdür. Günümüzün bilimsel kavramlarını ele aldığı ve zaman yolculuğu, uzaylı istilası gibi kurgulardan uzak olduğu için olası bilimkurgu ismini almıştır. Sanal gerçeklik, iklim değişikliği, nanoteknoloji ve kuantum fiziği türün barındırdığı konulardan bazılarıdır.
Marslı (Andy Weir), Karanlığın Hızı (Elizabeth Moon) ve Kızıl Mars (Kim Stanley Robison) bu türdeki bazı eserlerdir.
MSF: “mundane science fiction” ya da Türkçe ismiyle olası bilimkurgunun kısaltmasıdır.
Post-apokaliptik/Kıyamet Sonrası (Post-apocalyptic)
Dünyada yaşanan büyük bir kıyamet sonraki yaşamı konu alan alt türdür. Buradaki kıyamet, zombi ya da uzaylı istilası ve salgın hastalık gibi çeşitli nedenler olabilir. Bütün çeşitlerinde dünyada büyük bir felaket gerçekleşiyor veya gerçekleşmiştir. İnsan ırkı tükenme tehlikesiyle baş başadır. Biz de yaşanan büyük olayın Dünya ve insanlar üzerindeki sonuçlarını gözlemleriz. Hayatta kalan insanların psikolojik durumları post-apokaliptik eserlerde sık sık incelenen bir konudur.
Mahşer (Stephen King), Uzayda Piknik (Arkadi ve Boris Strugatski) ile Yol (Cormac Mccarthy) post apokaliptik kitaplara örnek verilebilir.
Ağır Bilimkurgu (Hard Science Fiction)
Bilimsel olarak doğruluk ve tutarlılıkta titiz olan sınıflandırmadır. Ağır bilimkurgu eserleri aynı anda birçok alt türde ve farklı kategoride olabilir. Eğer bir kitapta bilimsel kısımlar ağırlıkta ise ve kitabın bu yanına özen gösterilmişse, o kitap ağır bilimkurgu türüne girer. Ağır bilim kurgunun içinde de mutlaka gerçekte olmayan ögeler var, fakat belli bir sınırı geçmiyorlar. Günümüz bilimini sadece belli bir noktaya kadar değiştiriyorlar. Ayrıca bilimsel açıdan gerçekçilik önemli olduğu için, genelde bu alt türün yazarları mühendislik gibi bilimsel alanlarda eğitim almış kişilerdir.
Üç Cisim Problemi (Liu Cixin), Halka Dünya (Larry Niven) ve Vakıf (Isaac Asimov) ağır bilim kurgunun örneklerindendir.
Siberpunk (Cyberpunk)
50’lerde başlayan ve 70’lerde popülerleşen siberpunk, ahlaki değerler nedeniyle toplum tarafından kabul görmeyen kişilerin bulunduğu, yüksek teknolojiye sahip bir gelecekte geçen türdür. Bu alt türün ana karakterleri suçlular veya genel olarak ahlaki açıdan kötü diyebileceğimiz bireylerdir. Aynı zamanda siberpunk hikayeleri çoğunlukla yakın gelecekte geçmektedir. Siberpunk, bilim kurguda biopunk ve dizelpunk gibi sonu “punk” ile biten türlerin oluşumunda etkili olmuştur.
Kaplan! Kaplan! (Alfred Bester), Akira (Katsuhiro Otomo) ile Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi? (Philip K. Dick) türün en bilinen örneklerinden bazılarıdır.
Solarpunk
Eğer küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı mücadelede kazanırsak dünya nasıl olur? Bu soruyu siz de soruyorsanız, cevabını solarpunk eserlerde bulabilirsiniz. Güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerjilerin temel enerji kaynağı olarak kullanıldığı dünyaları konu alan alt türdür. Siberpunkın alt türlerine de girer fakat siberpunktan farklı olarak pozitif bir gelecek resmeder. Solarpunkta teknoloji ve doğa birbiriyle uyum içindedir. Kısaca solarpunk, daha iyi bir gelecek üzerinedir.
Ekotopya (Ernest Callenbach), Mülksüzler (Ursula K. Le Guin) ve Orion Shall Rise (Poul Anderson) solarpunk türüne ait eserlerden bazılarıdır.
Steampunk
On dokuzuncu yüzyılın buharlı makinelerinden ilham alan alt türdür. 1960’larda ve 1970’lerde steampunk türüne giren birçok kitap çıkmış olmasına rağmen 1980’lere kadar tür isimsiz kalmıştır. 80’ler ile 90’lar arasında yükseliş dönemini yaşamıştır ve 90’ların sonunda yerini yavaşça dizelpunka bırakmıştır. Eskisi kadar popüler olmasa da günümüzde hala steampunk hikayeleri yazılmaya devam etmektedir.
Çelik Simyacı (Hiromu Arakawa), Anubis Kapıları (Tim Powers) ve The Difference Engine (William Gibson) steampunk türündeki kitaplardan birkaçıdır.
Uzay Operası (Space Opera)
Bu alt türün ismi, İngilizcede pembe dizi anlamına gelen “soap opera”dan geliyor. İsmini kalıplaşmış bir kavramdan türettikleri için Türkçe çevirisi tam olarak aynı anlamı veremiyor. Uzay operası türünde uzayda geçen heyecanlı maceralar vardır ve drama ön plandadır. Dramatik durumlar yaratmak için sık sık romantizm kullanır ama romantizm içermek uzay operası olması için şart değildir. Türün tanınmasına en çok katkısı olan eser, Star Wars IV: A New Hope’tur. Filmin çıkışıyla birlikte uzay operası bilinir hale gelmiş ve bu türdeki eserlerin sayısı hızla artmıştır.
Dune (Frank Herbert), Vakıf Serisi (Isaac Asimov) ve Ender’in Oyunu (Orson Scott Card) türün en bilinen örnekleridir.
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş:
Bu bilgilendirici makaleniz için teşekkürler. Bir kaç ekleme ve eleştiri yapmak istiyorum müsaadenizle. Yazı başlığı “Bilimkurgu Nedir? Alt Türleri ve Çok Daha Fazlası” yerine “Bilimkurgu Tarihi ve Alt Türleri” olması daha uygun olurdu. İçeriğe bakınca “Bilimkurgu” nun bir tarifini göremiyoruz. Oysa detaylı bir tarife gerçekten ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Bilimkurgu türünün en çok bilinen yazarlarından Philip K. Dik’in Türkçe’ye “Toplu Öyküler – Bay Uzay Gemisi” olarak kazandırılmış eserinin önsözünde yazdıkları bu noktada bize çok yardımcı oluyor:
“Önce bilimkurguyu onun ne olmadığını söyleyerek tanımlayacağım. Gelecekte geçen bir hikâye (ya da roman ya da oyun) olarak tanımlanamaz, çünkü gelecekte geçen ve bilimkurgu olmayan uzay macerası diye bir şey vardır: Bu da tam adı gibi bir şeydir. Gelecekte uzayda geçen süper ileri teknolojinin olduğu maceralar, savaşlar ve mücadeleler. O halde bu neden bilimkurgu sayılmaz? Öyleymiş gibi görünür. Ancak uzay macerasında, temel malzeme olan ayırt edici yeni fikir eksiktir. Ayrıca şimdiki zamanda geçen bilimkurgu da olabilir. O halde bilimkurguyu gelecekten ve ultra ileri teknolojiden ayırdığımız takdirde elimizde bilimkurgu diyebileceğimiz ne kalır? Kurmaca bir dünya ilk adımdır, bu aslında olmayan bir toplumdur. Yani bilinen toplumumuz onun için bir başlangıç noktasıdır. Toplum bir biçimde bizim toplumu muzdan çıkar, alternatif dünya hikâyesi ya da romanında olduğu gibi belki dikey olarak. Bu, yazarın bir tür
zihinsel çabasıyla yerinden oynattığı kendi dünyamızdır. Ya da olmadığı ya da henüz olmadığı bir şeye dönüştürülmüş dünyamızdır. Bu dünya verili dünyadan en az bir biçimde farklılık göstermelidir. Bu biçim de toplumumuzda ya da geçmişte ya da gelecekte herhangi bir bilinen toplumda meydana gelmeyecek olaylara yol açmaya yeterli olmadır. Bu yerinden oynatmada tutarlı bir fikir olmalıdır, yani yerinden oynatma yalnızca önemsiz ya da tuhaf değil, kavramsal bir yerinden oynatma olmalıdır. Bilimkurgunun özü budur, toplum içindeki kavramsal bir yerinden oynatma. Böylece yazarın zihninde yeni bir toplum üretilir, kağıda aktarılır ve kâğıttan da okurun zihninde sarsıcı bir şok oluşturur, tanı yamamanın şokunu. Okur okuduğunun gerçek dünyası olmadığını bilir.”