Frank Herbet'ın Dune'unu Okumanız İçin 5 Sebep

Frank Herbet’ın Dune’unu Okumanız İçin 5 Sebep

Frank Herbert’ın 1 Ağustos 1965 yılında yayımlanan ve önce Dune: Çöl Gezegeni adıyla Kabalcı Yayınları tarafından, sonra da orijinal adıyla İthaki Yayınları tarafından okuyucunun beğenisine sunulan kitabı Dune, türünün yapı taşlarından biri. Uzun zamandır listemde olan bu enfes kitabı okuma şansını ancak 2020 yılının sonunda elde edebildim. Ee hazır kitabı yeni bitirmişken ve bilgilerim de tazeyken 2020’de okuduğum en iyi kitaplardan biri olan Dune’u ve yaşadığım bu güzel macerayı sizler için özetlemek istedim. Buyurun başlayalım!

Detaylıca Düşünülmüş Bir Dünya Dune

Dune / Frank Herbert
Dune Board Game, Gale Force Nine

Herbert fevkalade zeki bir adam. Yazdığı tek kitapta ondan sonra gelecek olan on dokuzdan fazla kitabın – endişelenmeyin ana seride yalnızca altı kitap var. Gerisi Frank Herbert’ın oğlu tarafından yazılmış ek kitaplar.- temelini atmış. Dune her ne kadar Paul’un hikayesini anlatıyor olsa da içinde barındırdığı onlarca hikaye var. Bunun sebebi ise Herbert’ın, yarattığı dünyayı ince ince işlemiş olması. Bir yanda okuyucuya Paul’un yaşadıklarını anlatırken diğer yandan Bene Gesserit’i, mentatları, çölde yaşayan devasa solucanları, insanların geleceği görmesine olanak veren melanjı -aka baharat- Fremenler’i ve daha birçok şeyi anlatıyor. Eğer serinin kitaplarına birazcık bile hakimseniz yazarın oğlu Brian Herbert’ın bahsettiğim hikayelerin çoğunu kitaba1 dönüştürdüğünü bilirsiniz.

Herbert serinin ilk kitabı ile gelecek hikayelere yol açmakla kalmıyor, Dune’un geçmişini de başarılı bir şekilde okuyucuya aktarıyor.2 Tek kitapla bu kadar iş başarmış olması yetmezmiş gibi Herbert’ın detaylıca düşündüğü ve hazırladığı tek şey hikaye değil. Yazar kitap boyunca – hatta kitabın sonunda sırf bunun için “ekler” adında bir bölüm eklemişler- Dune’un -gezegen olan- dini, ekolojisi ve terminolojisi gibi konularda okuyucuyu bilgilendiriyor. Sizi bilmiyorum lakin bu gibi detaylar benim çok hoşuma gidiyor. Yazarın kitabını ciddiye alması okuyucunun da o kitabı ciddiye almasını sağlıyor.

1: Doğru kelime kitap değil kitaplar, hem de onlarcası.

2: Brian Herbert’ın bu konuda da kitapları var, olmasa hatırımız kalırdı.

Frank Herbert yazıklarıyla sadece oğlunun devam ettirdiği hikayelere değil, Star Wars, Tremors ve Zaman Çarkı gibi bilimkurgunun vazgeçilmez kurgularına da ilham olmuş.

Satır Aralarının Önemi Dune

Dune yazılmış -ve yazılabilecek- en iyi bilim kurgu eserlerinden biri hatta bu tür için rehber niteliğinde bir kitap ama aynı zamanda bir felsefe, din ve politika kitabı. Herbert kitabında bilimkurguyu amaç değil, araç olarak kullanıyor. İlk maddede de bahsettiğim gibi Frank Herbert kitap boyunca Dune’un -yine gezegen olandan bahsediyoruz- dini ile ilgili geniş bilgilere yer veriyor. Politikayla ise hikayenin perde arkasında karşılaşıyoruz. Felsefe ise -ki Dune buram buram felsefe kokan bir kitap- karakterlerin monologlarında daha çok karşımıza çıkıyor. Özellikle de Paul Fremenler’in arasına katıldıktan sonra Herbert cümlelerin içine o kadar çok şey gizliyor ki…

lalala

Korkutucu Sayılabilecek Bir Toplum Analizi

Dune bir anlamda içinde bulunduğumuz dünyanın sembolik bir versiyonu. Bunun en bariz ve güzel örneklerinden biri çölde bulunan ve bütün evrende değer gören baharatın, bizim dünyamızda gördüğü değerle benzine; baharatın dağıtımını gerçekleştiren CHOAM şirketinin ise OPEC ülkelerine benzetilmesi. Kitap baştan sona bu ve bunun gibi örneklerle dolu. Frank Herbert insanların davranışlarını izlemede ve bu davranışları analiz etmede o kadar iyi bir iş çıkarmış ki kitap, toplumumuzun içinde bulunduğu durumu bir ayna misali yansıtıyor.

Herbert’ın Dune’un içine o kadar çok kültür ve yaşam tarzı sığdırmış olmasının da bu duruma etkisi büyük. Her köşesinde başka bir topluma, başka bir kültüre rastlayabildiğimiz Dune; söz konusu bu kültür ve toplumları kendi dünyasına oldukça başarılı ve titiz bir şekilde uyarlamış.

Gerçekçi Karakterler

Frank Herbet'ın Dune'unu Okumanız İçin 5 Sebep
çizim: ozornin-ART

Yukarıda da dediğim gibi Dune içinde her türden insanın olduğu bir kitap. Bu da Herbert’a üzerinde çalışacak büyük bir kanvas sunmuş. Karakterlerimiz her şeyden önce gerçekçi. Hiçbiri hikaye daha sorunsuz ilerlesin diye cilalanmamış. Kitabın başından beri bir kurtarıcı olduğu söylenen Paul bile kusursuz değil. Bu da okuyucuların hem kitaba hem de karakterlere bağlanmasını kolaylaştırıyor.

Frank Herbert karakterlerini yazarken kusursuz karakterler yazmak yerine – ki bu durum hikayenin ilerleyişi açısından herkesin daha çok işine gelirdi- hata yapmaktan çekinmeyen, inişli çıkışlı ve amacı olan karakterler yazmış. Okuyucu, karakterlerin neyi ne için yaptığını onlarla hem fikir olmasa bile anlıyor ki bu bence hikayenin devamlılığı konusunda çok kritik bir nokta.

Kaliteli Bir Hikaye

Dune / Frank Herbert
çizim: Mike Wonnacott

Belki de yazıya kitabın konusunu anlatarak başlamam gerekirdi ama en uzun konuşacağım konuyu en sona bırakmak istedim. Arrakis olarak da bilinen çöl gezegeni Dune’da geçen hikayemiz, Paul Atreides adındaki genç bir soyluyu konu alıyor. Paul, kapalı kapılar ardında dönen bir takım siyasi oyunlar ve planlanan suikastlar yüzünden ailesi ile birlikte Arrakis’e geliyor. Biz de, yine aynı sebepler yüzünden bu gezegende mahsur kalmasını ve peşindeki suikastçılardan kurtulmak için en küçüklerinin sekiz dokuz metre olan devasa solucanlarla dolu çöle kaçmasını ve orada yaşamaya adapte olmaya çalışırken Dune’un içinde barındırdığı sırları öğrenmesini okuyoruz. Kitabı her ne kadar olabildiğince az ilgi çekici şekilde anlatmış olsam da, tadından yenmez ve okuması müthiş keyifli bir hikaye.

Kitap adeta büyüleyici bir tablo gibi. Çölün altında yatan ve insanların geleceği görmesine bile yarayan baharat mı dersiniz, o baharatları koruyan sekiz-dokuz metre büyüklüğündeki solucanlar mı, baharata maruz kalmaktan gözlerinin beyazı bile masmavi olan Dune’un yerli halkı Fremenler mi yoksa insan bilgisayarlar olan mentatlar mı? Kitabın -Frank Herbert’ın- okuyucunun önüne -ve beğenisine- sunduğu şeylerin haddi hesabı yok.

Sunduğu bu kaliteli ve derin hikayenin yanında kitabın albenisinin bu kadar yüksek olmasının başka bir sebebi daha var: Frank Herbert’ın kitap boyunca kullandığı dil. Yazarın yazım dili kelimenin tam anlamıyla bir bataklık gibi. Okuduğunuz her cümle de kitabın içine çekiliyorsunuz ve kurtulmak mümkün değil. Zaten din, politika ve felsefe gibi ağır konuları işleyen bir kitabın milyonlar tarafından tek solukta okunmasının başka bir nedeni olamaz.

Gönül ister ki oturup bütün gün Dune konuşalım ama her şeyi tadında bırakmak gerek. Yanlış anlaşılmasın, burada yazıyı noktalıyoruz, Dune maceramızı değil. Yazıya küçük bir yorum bıraktıktan sonra usulca Dune’u kitap sepetinize eklemenizi rica ediyorum. “Ben bu kitabı neden daha önce okumadım ki!?” pişmanlığını yaşamamanız için birazcık hızlı davranmanız gerekiyor. 🙂 Dune hakkındaki son gelişmeleri okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Kapaktaki çizim LSGG tarafından yapılmıştır

Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:

Yazıyı burada paylaş:

Dedesinin kitaplarıyla büyüyen Selin, distopik ve fantastik dünyaların bir numaralı fanı. Sitede çıkan yazıların altında gömülmediği zamanlarda her tarafa nazar boncuğu emojisi koyuyor.
Yazı oluşturuldu 92

Frank Herbet’ın Dune’unu Okumanız İçin 5 Sebep” üzerine 3 görüş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.