Bu yazıda sizler için Sidonie Gabrielle Colette’nin 1920 yılında yazdığı Cicim kitabını inceleyeceğim. Cicim benim çok severek okuduğum bir eser oldu. Kitabın kendine özgü havası ve yazarın dili, kitabı bu kadar çok sevmemdeki en büyük etkendi.
Sidonie-Gabrielle Colette Kimdir?
Sidonie-Gabrielle Colette yazarlık kariyerine Parisli bir yazar olan eşi Henri Gauthier Villars’ın adı altında yayınlanan Claudine serisi ile başladı. İlk etapta karısının romanlarının başarılı olacağına ihtimal vermeyen Henri, kısa sürede yanıldığını anladı. Colette’in kendi yaşam hikâyesini anlattığı romanları okuyan her kadın kitapta kendisinden bir iz gördü ve kitaplar büyük bir başarı elde etti. İlk romanlarını Henri’nin baskısı altında yazan Colette eşinden ayrılarak önce müzikhollere yöneldi. Daha sonrasında ise eserlerini kendi adı altında yayınlamaya başladı. Romanları ile büyük başarı yakalayan, başlangıçta herkesin küçümsediği kasabalı Colette “Fransız Edebiyatı’ndaki en ünlü kadın yazar” unvanını aldı.
Peki Cicim Neyi Konu Alıyor?
Colette’in Cicim adlı eseri 19. yüzyılın sonlarına doğru Fransa’da yaşayan hayat kadınlarını işliyor. Kitap, kırklı yaşlarının sonuna yaklaşan Léa de Lonval, meslektaşı Charlotte ve Charlotte’un kendisinden otuz yaş genç oğlu jigolo Cicim arasındaki ilişkiyi konu alıyor. Léa, her ne kadar yaşlandığını kabullenemese de, Cicim’in toyluğunda kendi gençliğini buluyor. Karakter Cicim’e kadar birçok genç erkekle birlikte olmuş olsa da, Cicim’in içe dönük kişiliğini dikkat çekici buluyor. Cicim ise aslında vaftiz annesi olan Léa’yı hem bir anne hem de olgun bir sevgili olarak görüyor.
Cicim , yaş farkından dolayı yargılanan yaşlı erkek ve genç metres arasındaki klasik ilişkiyi tam tersine çeviriyor. Bu kez yaşlı bir kadın ile genç jigolonun aşkını okuyor, sevgi ve beden kavramlarını farklı bir bakış açısından ele alıyoruz. Colette’in Cicim’de okuyucusuna bir kara sevdanın hüzünlü penceresinden alayla baktığını söyleyebiliriz. Léa için bu hüzün otuz yıllık geç kalışın, Cicim için ise bu aşkı asla bir başkasında bulamayacak oluşunun hüznü. Yazarın Cicim’i yazarken, üvey oğlu Bernard de Jouvenal ile yaşadığı aşktan ilham aldığı söylentisini de belirtmeden geçmeyeyim.
Colette “erkeksi kadın” kalıbını tersine çevirerek okuyucusuna kadınsı erkek karakterler sunuyor. Cicim’in zarif hareketleri, moda konusundaki zevki ve dış görünüşüne önem veriyor olması o dönemin diğer karakterinden sıyrılmasını sağlıyor. Cicim klasik erkek portresinin sert tutumuna nazaran daha yumuşak ve kadınsı bir kimlik oluşturuyor.
Colette’in Üslubu Cicim
Yazarın betimlemelerden uzak, sade bir üslubu var. 19. yüzyılın sonlarında yaşayan toplumun zihniyetini ve o dönemdeki insanların tasvirini okuyucusuna çok güzel bir şekilde aktarıyor. Colette, entrikanın çok sattığına inanılan bu dönemde karakterlerini duygusal anlamda içselleştirmekle kalmayıp, üzüntüyle karışık mizaç dengesini de çok iyi bir şekilde kuruyor.
Colette’in aykırı kalemini çok sevdim. Léa’nın tek gecelik ilişkilerle dolu yaşantısının ve sarsılmaz sandığını duygularının, Cicim’le tanıştıktan sonra, yerle bir oluşunu okumak beni bir hayli üzdü. Fakat aynı zamanda karaktere karşı sempati duymamı da sağladı. Cicim’e “Ah, çocuk!” deyişindeki anne sağduyusu ve öte yandan beslediği kara sevdanın çaresizliği arasında kalışı beni çok incitti. Cicim ise bende antipatik bir karakter olarak yer edindi; genç oluşunun verdiği toyluk mu demeli yoksa küstahlığından mı bilemiyorum ama davranışlarında yalnızca bencillik vardı.
Film Önerileri ve Uyarlamalar
Colette yaşlandığında, “Ne kadar da muhteşem bir hayatım olmuş, keşke daha önce farkına varsaydım!” diyor. Yaşadığı hiçbir ilişkiden pişman olmadan, tıpkı karakteri Léa gibi, yaptıklarını cesurca göğüslüyor. Beni bu kadar büyüleyenin yazarın eserinden çok kendi öz yaşantısı olduğunu itiraf ediyorum.
Bu yüzden de Cicim’i okuyacak olan okuyuculara öncelikle Colette’in hayatını araştırmaları ve arzu ederlerse yazarın hayatını konu alan filmi izlemelerini tavsiye ediyorum. Çünkü filmde, yazarın merak uyandıran hayatının yanı sıra yazar kimliğinin nasıl oluştuğuna dair de çok güzel detaylar var. Sadece Cicim’i okuyan okuyucunun Colette’in yazar kimliğini tam anlamıyla kavramakta zorluk çekeceğini düşünüyorum. Ayrıca kitap 2009 yılında filme de uyarlandı. Kitabı okuduktan sonra dilimize Aşkım olarak çevrilen bu filmi izlemenizi tavsiye ederim. Fakat filmin sonunun kitaptakinden farklı olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.
Yazının sonuna geldik. Bu yazıda sizler için Sidonie Gabrielle Colette’nin Cicim adlı kitabını incelemeye ve kitap hakkındaki görüşlerimi belirtmeye çalıştım. Umarım işinize yarayan bir yazı olmuştur. Kitap hakkındaki görüşlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın!
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptık. Güneş parlak harika. Dışarı çıktım. Arkadaşlar beni bekler. Ama fakat ancak. Lakin ve çünkü ama. Ya da veya. Lakin ama çünkü ya da. Fakat. Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptık. Güneş parlak harika. Dışarı çıktım. Arkadaşlar beni bekler. Ama fakat ancak. Lakin ve çünkü ama. Ya da veya. Lakin ama çünkü ya da. Fakat. Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptık. Güneş parlak harika. Dışarı çıktım. Arkadaşlar beni bekler. Ama fakat ancak. Lakin ve çünkü ama. Ya da veya. Lakin ama çünkü ya da. Fakat. Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptık. Güneş parlak harika. Dışarı çıktım. Arkadaşlar beni bekler. Ama fakat ancak. Lakin ve çünkü ama. Ya da veya. Lakin ama çünkü ya da. Fakat.
Yazıyı burada paylaş:
