Percy Jackson ve Olimposlular Filmlerini Neden Sevmedik?

Percy Jackson ve Olimposlular Filmlerini Neden Sevmedik?

Percy Jackson ve Olimposlular, Rick Riordan tarafından yazılmış ve 2005 yılında yayımlanmaya başlanmış beş kitaplık bir seri. Yakın zamanda da Disney+ tarafından diziye uyarlanacak. Fakat seri daha önceden 2010 yılında filme uyarlanmış ve kitapların yazarı dahil herkesi hayal kırıklığına uğratmıştı. Öyle ki yazar Rick Riordan film hakkında “…hayatımın işininin kıyma makinesinden geçirilmesi gibi…” diyor. Hatta söz konusu filmi izlememiş ve izlemeyi de planlamadığını söylüyor.

Sizler için birkaç saatlik eğlence olabilir, ancak benim için hayatımın işinin, yapmamaları için yalvarmama rağmen, kıyma makinesinden geçirilmesi gibiydi.

Rıck rıordan

Kahramanımız Percy Jackson, on iki yaşında, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olan, disleksik bir çocuk. Annesi ve üvey babası Gabe ile yaşıyor. Başı da beladan bir türlü kurtulmuyor. Babasının bir Yunan tanrısı olduğunu öğrendiğinde ise tüm dünyası değişiyor.

Buraya kadar her şey tamam, değil mi? Hiç sanmıyorum. Çünkü ne yazık ki 2010 yılında çekilen Şimşek Hırsızı filminde başrolü oynayan Logan Lerman her şeyden önce; on iki yaşında değildi. Çocuk oyuncu oynatmanın sinema sektöründe sorunlara yol açabileceği konusunda anlayışlı olmaya çalışsam da hikâyenin bütünlüğünü bu şekilde bozan bir kararın verilmesine hâlâ inanamıyorum. Harry Potter kadar ünlü olabilecek bir seriyi bu şekilde harcamış olmalarına da düzenli aralıklarla isyan ediyorum. Logan Lerman daha küçük olsaydı bir umut Percy olarak onu çok sevebilirdim, ama üzgünüm Logan, ne yazık ki sınıfta kaldın.

En Büyük Eksik: Melez Kampı Percy Jackson

Oyuncu seçimi konusunda yaş en büyük sıkıntı zannediyorsanız yanılıyorsunuz elbette. Baş karakterlerimizden Kıvırcık, etnik çeşitliliği sağlamak adına fiziksel olarak tamamen değiştirilmiş. Annabeth hakkında yazmaya elim bile varmıyor… Sarı saçlarıyla ve keskin gri gözleriyle kitapta mükemmel bir Athena kızı profili çizen Annabeth, maviş gözlü kahverengi saçlı bir yetişkin olan Alexandra Daddario tarafından oynanmış.

Bütün bunları kabul ettik diyelim. Filmi izlemeye devam ettiğimizde, senaryo bizlere keşke sadece bunları değiştirseydiniz, ona da razıydık dedirtiyor. Percy’nin babasının kim olduğu kitapta sonradan ortaya çıkan bir gerçek. Filmde ise sağır sultan bile duymuş, bir tek Percy bilmiyor. Üstelik babası görünüşe göre Percy’ye ev bile yapmış. Melez Kampı, kitaptaki mistik havasından, uçsuz bucaksız çilek tarlalarından ve tanrıların Olimpos’taki konumlarına göre sıralanmış kulübelerinden bağımsız, kışlavari havasıyla tüm beklentilerimi yıkıyor.

Melez Kampı ve Percy’nin oradaki ilk anıları denilince Clarisse’den bahsetmemek olmaz. Filmde ne yazık ki Clarisse yok. Karakteri filme dahil etme zahmetine bile girmemişler. Film, biz okurlardan Annabeth ve Percy’nin tanışma sahnesini bile çalmış!  Bay D. yine yokluğunu hissettiğim karakterlerden bir diğeriydi. Bay D.’nin yokluğu sadece karakter eksikliği olarak değil, aynı zamanda onun kitabın felsefesinin aktarılmasındaki önemli rolünün noksanlığı da beni rahatsız ediyor. Kitapta açıklanan medeniyetle yer değiştiren tanrılar modeli, okurken gerçekçi bir hava katarak sizi içine çekiyor. Filmde ise her şey havada kalmış ve zorlamaymış gibi hissettiriyor.

Luke Castellan Percy Jackson

Gelelim benim hassas noktama; Luke. On birinci kulübenin yakışıklı danışmanı, Percy’nin başlangıçtaki rol modeli. Luke Castellan tüm duygusal geçmişi ve derinliğiyle asla “Bakın bu kötü biri, hadi ondan nefret edelim.” tarzı bir karakter olamaz. Bunu kabul edemiyorum. Sırf Luke’un senaryoda bu şekilde düşüncesizce değiştirilmesi bile senaristlerin kendi bacaklarına sıkarak serinin devamı olabilecek filmleri sabote etmeleri anlamına geliyor bana göre. Sadece Luke değil on birinci kulübe ve oradaki sıkışıklık, tanrıların çocuklarını kabul etmedeki gecikmeleri, hepsinin derin bir anlamı var kitapta. Elbette ki kitabın derinliğinin filmde tamamen yansıtılmasını beklemiyorum. Ancak duyguların ve karakter geçmişlerinin tamamen yok sayılması filmin ana fikrini kökten değiştiriyor ve sadece bir macera filmi izliyormuşuz hissi uyandırıyor.

Percy ve tüm bu evreni algılayışı, kitapta geçen çoğu olay filmde yer almadığından anlaşılamıyor. Percy’nin becerileri de yok sayılmış filmde, hatta Annabeth’ten dayak yiyor sürekli. Şu dünyada en çok sevdiğim karakter olan Percy’i bu halde görmek kalbimi kırdı.

Gelelim en büyük sıkıntıya! Luke’un değiştirilmesi ve Ares’in olaylardaki rolünün yok edilmesiyle olay örgüsü ve filmin konusu tamamen değişiyor. Bu da bize devam filminin neden başarısız olduğunu açıklıyor aslında. Kronos’un bu olanlardaki rolü de havada kalırken, hikayede boşluklar oluşuyor. Ne yazık ki film kitaptan tamamen uzaklaşıp ortalama bir fantastik film haline geliyor.

Peki bu filmde doğru gösterilen hiç mi bir şey yoktu?

Tanrılar ve tanrıların güçlerinin ve efektlerin yerinde olduğunu düşünüyorum. Zeus ve Poseidon’un oyuncularından nefret etmedim. Kheiron da tam anlamıyla kötüydü diyemem. Logan Lerman yaş sorunu olmasa iyi bir Percy olabilirdi. Üstelik kitabı yansıtmasa da Lady Gaga – Poker Face eşliğindeki Lotus Kumarhanesi sahnesinde oldukça eğlendiğimi söylemeliyim. Kheiron ve Percy ilişkisi de, Percy ve Kıvırcık ilişkisi de olması gerektiği gibi değildi. Annabeth ve Percy de bambaşkaydı elbette ama zaten karakterlerin yaşları, görüntüleri ve neredeyse kalan her şeyleri değiştirildiğinden buna şaşırmamamız gerekiyor belki de.

Serinin Disney+ tarafından yakın zamanda televizyona uyarlanacak olmasıyla aklımızda birçok soru oluştu. Bu sefer oyuncu seçimi karakterlerin özelliklerine uygun yapılacak mı? Melez Kampı bize o hayal ettiğimiz yuva hissini verebilecek mi? Kitaplardaki olay örgüsü bozulmadan seyirciye aktarılabilecek mi? Bir neslin çocukları Percy Jackson izleyerek büyüme şansına kavuşabilecek mi? Ben de bu süreçte çocukluğumun kahramanını büyük bir heyecanla tekrar görmeyi bekliyor olacağım. Percy’nin sevdiği gibi mavi kurabiyelerimi alıp bu yeni diziyi izlemek için sabırsızlanıyorum.

Beğenebileceğiniz diğer içeriklerimiz:

Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptım. Güneş parlak harika. Doşarı çıktım. Sokaklarda dolaşmak. Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptım. Güneş parlak harika. Doşarı çıktım. Sokaklarda dolaşmak. Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptım. Güneş parlak harika. Doşarı çıktım. Sokaklarda dolaşmak.

Ama ancak ve ANCAK. Lakin Ve. Veya. Ama ancak ve ANCAK. Lakin Ve. Veya. Ama ancak ve ANCAK. Lakin Ve. Veya. Ama ancak ve ANCAK. Lakin Ve. Veya. Ama ancak ve ANCAK. Lakin Ve. Veya. Ama ancak ve ANCAK. Lakin Ve. Veya. Ama ancak ve ANCAK. Lakin Ve. Veya. Ama ancak ve ANCAK. Lakin Ve. Veya. Ama ancak ve ANCAK. Lakin Ve. Veya. Ama ancak ve ANCAK. Lakin Ve. Veya. Ama ancak ve ANCAK. Lakin Ve. Veya. Ama ancak ve ANCAK. Lakin Ve. Veya.

Yazıyı burada paylaş:

Yazı oluşturuldu 13

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.