Mayıs ayında hem ülkemizde hem yurt dışında birbirinden güzel bir sürü kitap raflarla buluştu. Biz de bu yazımızda Mayıs ayında okurlardan geçer not almayı başaran yeni kitapları derledik. Yazımızı okurken, kitapların çabucak dilimize çevrilmesi için dua etmeyi lütfen unutmayın!
The Half Moon – Mary Beth Keane
Ask Again, Yes kitabının çok satan yazarı Mary Beth Keane, mayıs ayında yeni kitabını raflarla buluşturan yazarlardan biriydi. Malcolm Gephardt uzun zamandır Half Moon’da barmenlik yapıyor. Oldukça dost canlısı ve yakışıklı bir adam olan Malcolm, bir gün bu bara sahip olmayı hayal ediyor. Eşi Jess ise oldukça zeki ve başarılı bir kadın. İkili uzun yıllar çocukları olması için uğraşıyor ancak ne yazık ki bu çabaları sonuçsuz kalıyor. Malcolm ve Jess, gençliklerinin ellerinden kayıp gittiğini düşünüyor.
Hayatlarında tüm bu düşünceler ve istekler sürüp giderken her şey bir anda değişiyor. Malcolm, eşi hakkında şok edici bir gerçeği öğrenirken barın müdavimlerinden birinin kaybolmasıyla kasaba çalkalanıyor. Tüm bunların beraberinde ise kasabayı vuran kar fırtınası, herkesi olduğu yere mahkûm ediyor. The Half Moon, kar fırtınasının sürdüğü bir haftada olanları anlatıyor.
Good Night, Irene – Luis Alberto Urrea
Luis Alberto Urrea, çok satan ve dilimize de çevrilen Kanadı Kırık Melekler Evi kitabının yazarı. Yeni kitabı Good Night, Irene ise II. Dünya Savaşı zamanlarının Amerika’sında geçiyor. Ana karakter Irene Woodward her şeyi geride bırakacağı en az altı aylık bir anlaşmaya imza atıyor ve Kızıl Haç ekibine katılıyor. Katıldığı bu gönüllü ekip, savaşın ön cephelerinde yer alan askerlerin morallerini yüksek tutmayı hedefliyor. Onlar için yemek pişiriyor, onlarla flört ediyorlar. Katıldığı bu ekipte Batılı bir çiftin kızı olan Dorothy ile eşleştirilen Irene, onunla sıkı bir bağ kuruyor. Geçen zaman onların dostluklarını derinleştirirken hayatlarında da birçok şey yaşanıyor. Görevleri esnasında Irene, bir savaş pilotu olan Hans’a aşık oluyor.
mayıs
Yazar bu kitabında savaşın, içindeki erkekler kadar onların yanında gönüllü olarak kalan kadınların da hikâyesi olduğunu hatırlatıyor. Üstelik Alberto Urrea, bu kitabı yazma ilhamını II. Dünya Savaşı sırasında Kızıl Haç’ta gönüllü olarak görev yapan annesinden almış. Üstelik okurlarına bu kitabın hikayesinden bahsettiği bir mektubu bile var…
Women We Buried, Women We Burned – Rachel Louise Snyder
Ödüllü yazar Rachel Louise Snyder’in Mayıs ayının sonunda okurlarla buluşan yeni kitabı Women We Buried, Women We Burned, yazarın otobiyografisi. Snyder, bir birçok ülkeyi gezme fırsatı bulmuş bir muhabir ve aile içi şiddet haberleri yapıyor. Bununla ilgili yazığı eserlerinin de mevcut olduğunu söylemek gerek. Çok küçük yaşta annesini kaybeden Rachel, babasının sorumsuzluğunun da kurbanı olunca daha on altı yaşındayken sokaklara düşüyor.
Sokakta kalmak ve büyük bir çocuk kılığında üniversiteye girmek ona hayatta kalmayı öğretiyor. Yıllarca birçok farklı ülkede bulunma fırsatı elde eden Snyder, birçok farklı insanın akıl almaz hikâyelerini dinliyor. Tekrar Amerika’ya döndüğünde ise kendi hikâyesine dönüp bakıyor. Ve bir nevi yazarın kendisini iyileştirmek adına attığı en net adım olan bu kitabı kaleme alıyor. Women We Buried, Women We Burned, sokaklarda kalan bir çocuğun hayatta kalışını ve muhabirliğe uzanan hikâyesini bizzat birinci kişinin bakış açısıyla okura sunuyor.
Girls Like Girls – Hayley Kiyoko
Grils Like Girls, bir pop yıldızı, aktör ve yönetmen olan Hayley Kiyoko’nun ilk romanı. Bu romanın çıkış noktası ise yıllar önce çekilmiş bir müzik videosu. Kiyoko’nun aynı isimli şarkısından ilham aldığı Girls Like Girls, kendi gerçeğini keşfetmeye çabalayan iki genç kızın hikâyesini anlatıyor. Annesini kaybettikten sonra kırsal bir kasabaya taşınmak zorunda kalan on yedi yaşındaki Coley, kalbi kırık bir genç kız. Sevdiği insanları kaybediyor ve bu yüzden, zaten kırık olan kalbini bir daha riske atmak istemiyor. Ancak tüm planları, Sonya ile tanışmasıyla değişiyor.
Daha önce hiç bir kızla birlikte olmayan Sonya’nın çekincesi böyle bir ilki yaşamak iken, Coley ise sevilmeye layık olmadığını düşünüyor. Değersizlik, kabul görmeme endişesi ve art arda bastırılan duygular ikilinin arasında sıkışıp kalıyor. Hak etmediklerini düşündükleri sevgi, duygularını bastırmalarına daha fazla izin vermezken Kiyoko’nun şarkısı nihayetinde anlam buluyor.
mayıs
The Book That Wouldn’t Burn (The Library Triology #1)– Mark Lawrence
The Book That Wouldn’t Burn, sevilen yazar Mark Lawrence’ın yeni üçlemesinin ilk kitabı. Okura bir tık büyülü ve distopik bir evren vaadinde bulunan roman, mayıs ayının ilk haftalarında raflarla buluştu. Okurların beğenisini kazanan bu kitapta, iki gencin kaderlerini değiştiren macerasını okuyoruz. Adını bir bitkiden alan Livira, inatçı ve meraklı bir genç kız. Şehirden uzakta Dust isimli bir kasabada yaşıyor. Ancak kasabası insanlardan haz etmeyen yabani bir ırk yüzünden tehlikede. Erkek ana karakter Evar ise, hikâyenin büyük bir bölümünün de geçmekte olduğu kütüphanede yaşıyor.
Livira ve Evar’ın macerası daha ilk kitaptan okurdan tam puan almayı başarmış gibi görünüyor. The Book That Wouldn’t Burn, okuruna zekice ve mizahi bir dille birleştirilen karakterler ve kitapseverler için büyülü bir kütüphane sunuyor. Slow-burn okumayı sevenlerin de bir şans vermesi gerektiğini söylemeden geçmeyelim.
Meet Me at the Lake – Carley Fortune
Yazarın Her Yazın Ardından isimli kitabı, mart ayında Nemesis Kitap etiketiyle raflardaki yerini almıştı. Yazarın yeni kitabının da kısa sürede dilimize çevrilmesini umuyoruz. Kitap, Fern Brookbanks’ın, idealist ve yakışıklı bir sanatçı olan Will ile Toronto’da geçirdikleri bir günün sonrasında yaşananları anlatıyor, Bir günlük bu macera ikilinin aralarında bir bağ olduğunu kabullenmelerine yetiyor. Karakterler bunun üzerine gelecek yıl, aynı yerde buluşmak üzere anlaşıyor. Fern bir yıl sonra orada olurken, Will buluşmaya gelmiyor.
Yıllar geçiyor ve Fern, düşlediğinden çok farklı bir hayata sahip oluyor. Annesinin göl kenarındaki tatil beldesini işletiyor. Eski erkek arkadaşı ise işletmenin müdürü olarak çalışıyor. Her şeyin iyice birbirine girdiği bir anda ise yaklaşık dokuz yıl kadar geciken birisi, Fern’e bir yardım teklifiyle geliyor. Will, genç kadının yıllar önce tanıştığı adamdan çok farklı birisi olarak çıkageliyor ve cevaplanması gereken çok soru var. Will yıllar önce, o buluşmaya neden gelmedi? Neler saklıyor ve neden birden ortaya çıktı?
mayıs
The True Love Experiment – Christina Lauren
Sahte Balayı, Josh ve Hazel’ın Sevgili Olmama Rehberi gibi çokça sevilen kitapların yazarları Christina Lauren’dan okurların bayılacağı bir aşk romanı daha! True Love Experiment, yazarların The Soulmate Equation isimli kitabından yan karakterlerin hikâyesine odaklanıyor. Fizzy Chen, gerçek aşkın kendisini bulacağına inanmayan bir aşk romanı yazarı. Çok satan aşk romanlarına bir yenisini eklemesi gerekiyor ancak ilham sıkıntısı çekiyor. Bir belgesel yapımcısı ve bekar bir baba olan Connor Prince ise paragöz bir patrona sahip olmanın getirileriyle baş etmeye çalışıyor.
Patronu ona bir Realite bir TV programı hazırlamasını söylediğinde ise işi tehlikeye giriyor. Çaresizce yapacağı programı düşünen Connor, bir tesadüf eseri Fizzy ile karşılaştığında aklına harika bir fikir geliyor. Çok sevilen aşk romanları kaleme alan bu yazarın, tüm dünyanın gözleri önünde aşık olduğu bir program olsaydı? Ancak True Love Experiment için çekimler başladığında Connor, aşık olacak olan tek kişinin Fizzy olmayacağını fark ediyor.
Practice Makes Perfect (When in Rome #2) – Sarah Adams
Kitabın ana karakteri Annie Walker, Roma’nın küçük bir kasabasında çiçekçi dükkanını işletiyor. Ve bir yandan da ruh eşini bulmaya çalışıyor. Ancak son randevusunda “inanılmaz derecede sıkıcı” olduğu söylendiğinde, değişmesi gerektiğini düşünmeye başlıyor. Belki daha eğlenceli, vakit geçirmesi daha kolay biri haline gelebilir… Will Griffin ise bu iş için biçilmiş kaftan. When in Rome’un pop prensesi Amelia Rose düğünü için tekrardan Rome’a geliyor. Koruması Will’i de beraberinde getiriyor tabii ki.
Rome’a gelirken Will’in kendisine koyduğu tek kural ise Annie Walker’dan uzak durmak. Ancak gelir gelmez kendisini koyduğu tek kuralı ezip geçmişken buluyor. Annie’ye yardım etmekten kendisini alamayan Will, onun değişmesini de istemiyor. Aşka inanmayan Will, Annie’ye kendi içindeki mükemmelliği keşfedebilmesi için yardım ediyor. Çok geçmeden ikili, kendilerini kasabanın geri kalanından derslerini gizlemek için başlattıkları sahte bir ilişkinin içinde buluyorlar.
mayıs
Yellowface – R. F. Kuang
Ülkemizde de oldukça sevilen Haşhaş Savaşı serisinin yazarı Kuang, bu defa ırkçılık eleştirisinin yoğunlukta olduğu , Yellowface ile okurların karşısına çıkıyor. Athena ve June, her şeyi beraber yapıyorlar. Ancak iş, yayıncılık dünyasında öne çıkmaya geldiğinde June, hikâyeleri için beklediği ilgiyi asla bulamıyor. Ancak June, Athena’nın bir kazada ölümüne tanık olduğunda, hak ettiğini düşündüğü bir şeyi yapmak için harekete geçiyor. Athena’nın yazıp yeni bitirdiği son romanını çalıyor ve yayıncısına kendisi yazmış gibi teslim ediyor.
İstediği ve hak ettiğini düşündüğü başarıya kavuştuğunu düşünen June için işler istediği yönde ilerlemiyor. Athena’nın gölgesi onun peşini bırakmıyor. Yellowface, ırkçılık gibi büyük sorunlara değinirken yayıncılık dünyasının ayrımcılıkları ve zorluklarını da görmezden gelmeyen cesur bir roman.
Drowning – T. J. Newman
T. J. Newman, sevilen romanı Falling’in ardından tekrar harika bir gerilim romanıyla geri döndü. Mayıs ayının sonunda okurlarla buluşan Drowning, kalkışından dakikalar sonra okyanusun dibine batan bir uçakta mahsur kalan yolcuların hikâyesini anlatıyor. Flight 1421, kalktıktan tam altı dakika sonra Pasifik Okyanusu’na düşüyor.
Tahliye sırasında motorların patlamasıyla uçak, okyanusun dibine gömülürken on iki yolcu hayatta kalmak için uçağın kapılarını kapatarak orada mahsur kalıyor. Mühendis Will Kent ve küçük kızı Shannon da uçakta hayatta kalma mücadelesi veren kişiler arasında. Kurtulmaları için tek şansları ise profesyonel dalgıç Chris Kent (Shannon’ın annesi ve Will’in eski eşi) ve onun kurtarma ekibi. Zamanları daralıyor, nefes alacak fazla yerleri yok, mücadele etmek zorundalar. Drowning, insana diken üzerinde oturuyor hissi veren mücadele dolu bir gerilim romanı.
mayıs
The Senator’s Wife – Liv Constantine
Uluslararası çok satan The Last Mrs. Parrish kitabının yazarı Liv Constantine, yeni romanında okuru hız kesmeyen bir psikolojik gerilimle buluşturuyor. The Senator’s Wife, kocasının ölümünden iki yıl sonra başka bir Senatörle evlenen hayırsever Sloane’un hikâyesini anlatıyor. Lupus teşhisi konulan Sloane, ameliyat oluyor ve bazı sırları olan gizemli kadın Athena’nın bakımı altında kalıyor. Ancak hastalığı iyileşmesi gereken yerde kötüleştiğinde aklını kaçırdığını, delirmeye başladığını düşünüyor.
Sloane’un şüpheleri kendisinden kocasının sadakatine çevriliyor ve bu, çiftin arasında bir hesaplaşmaya dönüşüyor. Manipülatör bir adam olan Whit ise eşinin işini kolaylaştırmıyor. The Senator’s Wife, içinde aile dramından sırlara, sırlardan yalanlara ve bir cinayete kadar içerisinde aradığınız bir çok şeyi bulabileceğiniz bir psikolojik gerilim romanı.
Ancak fakat ancak. Çünkü ve lakin ve fakat. Ancak ve çünkü. Ve ile de çünkü ama.
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Ancak ama fakat ve lakin. Çünkü ve ama ancak. Fakat ve lakin çünkü ama. Ancak ve ama. Lakin fakat çünkü. Ancak ve ancak ve fakat. Ancak ama fakat ve lakin. Çünkü ve ama ancak. Fakat ve lakin çünkü ama. Ancak ve ama. Lakin fakat çünkü. Ancak ve ancak ve fakat.
Yazıyı burada paylaş: