Yabancı Yayınları’nın geçtiğimiz haftalarda çıkardığı yepyeni bir romantik kitap: Amerikan Ev Arkadaşı Deneyi! Yazar Elena Armas, kariyerine İspanyol Aşk Aldatmacası ile başlamış, başarılı bir çıkış yaparak belli bir kitleye ulaşmıştı. Hemen ardından gelen Amerikan Ev Arkadaşı Deneyi de bir o kadar ses getirdi.
Ben kitabı çok keyif alarak okudum. Pozitif hissettirecek şeylere ihtiyaç duyuyorken bu kitap tam bir ilaç gibi geldi. Bu yüzden sizlere de Rosie ve Lucas’ın hikâyesinden bahsetmek istiyorum.
Amerikan Ev Arkadaşı Deneyi Ne Anlatıyor?
Anonim yazarlık kariyerini sürdürmek isteyen Rosie Graham, işinden istifa ederek yazarlığa odaklanmak istiyor. Henüz ailesine anlatamadığı bu istifa meselesini bile çözememişken evinin tavanının çökmesiyle ortada kalıyor. Bu durumda çareyi, balayında olan arkadaşı Lina’nın –kendisini İspanyol Aşk Aldatmacası’nın ana karakteri- evinde kalmakta buluyor. Ancak ne yazık ki Rosie’nin bilmediği bir şey var. Lina’nın kuzeni Lucas Martín’in de Lina’nın yokluğunda onun evinde kalıyor. Her şeyden habersiz bir şekilde arkadaşının evine giden Rosie, evde aylardır sosyal medyadan takip ettiği ve içten içe tatlı bir hayranlık duyduğu Lucas’ı görünce neye uğradığını şaşırıyor.1 Ve ikilinin hikâyesi, oldukça komik bir tanışmayla başlıyor.
Oldukça hızlı başlayan hikâye, okuru sıkmadan ve sürekli gülümsetecek şekilde ilerliyor. İkili, Rosie’nin gelmek bilmeyen romantizm perilerini harekete geçirmek için birtakım sahte randevulara çıkıyorlar. Hızlı başlayan olaylardan pek haz etmesem de Amerikan Ev Arkadaşı Deneyi’nde bu durum beni rahatsız etmedi. Bu kitapta yazarın kaleminin geliştiğini rahatça görebiliyoruz. Üstelik teşekkür kısmında kendisinin de söylediği gibi, Rosie ve Lucas’ın derin bir hikâyesi vardı. Belki de bu yüzden karakterleri sevmek diğer kitabına göre daha kolaydı.
Editörün notu 1: Halbuki arkadaşını arasa “Lina ben sende kalabilir miyim?” dese hiç de şaşırmayacak yani. Ah ah romcom kitapları ve iletişim sözcüğü bir anlaşamadı gitti…
Soğuk Nevale Olmayan Bir Erkek Karakter
Lucas Martín o kadar tatlı bir karakterdi ki okurken gözlerimden kalpler fışkıracakmış gibi hissettim. Karakter, birtakım zorluklar yaşamış genç bir sörfçü. Ülkesinden ayrılıp birçok yeri geziyor, yaşadığı zorlukların üstesinden bu şekilde geliyor. Ancak bu yaşantıları onu insanlara kaba olmaya ya da sürekli surat asmaya itmiyor. Aksine gülümsüyor, eğleniyor, şakalar yapıyor. Okurken “Demek ki erkek karakterler böyle de yazılabiliyormuş,” diye düşündüm.2
Lucas’ın geçmişinde zor bir durum yaşamış, bu yüzden hayalinin peşinden gidemeyecek bir hâle geliyor. Tüm bunlara rağmen karakterin geçmişi dramatize edilmemişti. Alıştığımızın aksine, bunun gölgesinde kalarak Rosie’ye kötü davranmamasını sevdim. Tam tersi, Lucas her durumda ona yardımcı olmaya, empati yapmaya ve uzak kalmamaya çalışıyor. Söylemeden geçemeyeceğim bir diğer detay ise cümlelerinin sonunda Rosie’ye söylediği İspanyolca sevgi sözcükleriydi. Onları okumak çok tatlıydı. Sürekli somurtan, surat asan ve duvar gibi duran romantik komedi erkek karakterlere üst üste maruz kaldıktan sonra Lucas benim için adeta ilaç görevi gördü.
Editörün notu 2: Kadınlar tarafından yazılan tatlış erkek karakterler >>>
Ben kendime inanmazken sen bana inanıyordun. Bana güveniyordun. Kendimi senin gözlerinden gördüm. Beni seviyordun.
Amerikan Ev Arkadaşı Deneyi, Elena Armas
Mecburi Ev Arkadaşlığı Klişesi
Mecburi ev arkadaşlığı, hem dizi-film sektöründe hem de kitaplarda vazgeçilmez romantik komedi klişelerinden biri. Ana karakterlerden biri bazı sebeplerden ötürü evsiz kalır ve diğeri daima cazip bir ev ile oradadır… Fakat güzel işlenmediğinde, ne yazık ki bu tatlı klişe tamamen çöpe gidiyor.
Amerikan Ev Arkadaşı Deneyi‘nde bu konu gayet güzel işlenmişti. Tanışmalarından evdeki ilişkilerine kadar her şey çok sevimliydi ve bıktıran, abartı diyebileceğim bir şey gözüme çarpmadı. Lucas’ın sınırlarını bilen bir adam olması ve ürkütücü bir tip olmaması beni en mutlu eden şeylerden biriydi. Ayrıca küçük bir evde her an birbirlerini görmelerine rağmen, aralarında her şeyin bir anda olup bitmemesi ve ağır ilerlemesi çok hoştu. Aralarında cinsel çekimden çok daha fazlası vardı ve yazar bunu okura geçirebilmişti. Yani bu klişe durum çöpe gitmemiş diyebiliriz.
Hayallerin Peşinden Gitmek
Kitabı sevmemin en temel sebeplerinden biri, Rosie’nin düşünceleriydi. Yazar olmakla, neden yazarlığı seçtiğiyle ve kontrolü hep elinde tutmakla ilgili fikirlerini okumaktan çok keyif aldım. Düşüncelerimiz birbirine benziyordu ve bu durum Rosie’yi kolayca sevmemi sağladı. Rosie’nin istedikleri için işinden ayrılacak kadar cesur olmasını, hayalleri için çabalamasını keyifle okudum. Öte yandan Lucas’ın kendisinden bir beklentisi yoktu ve umutsuzdu. Rosie ile birlikte hayatına yeniden devam edebilmesi çok güzeldi. Zaman zaman hayallerimizin peşinden koşamayacak durumda olsak bile, yürüyebileceğimiz başka yollar daima vardır. Hayat hiçbir zaman tek bir yoldan ibaret değildir. Lucas’ın da bunu fark edip kendini yeniden bulması beni mutlu etti.
Üstelik karakterlerin ikisi de birbirlerine karşı saygılı ve anlayışlıydı. Lucas’ın, Rosie’nin kitabını okuyarak onunla bunun hakkında konuşması gibi çok tatlı detaylar vardı. Birbirlerinin sınırlarına saygı duymaları ve birbirlerine cesaret vermeleri hoşuma giden bir başka noktaydı. Yazarın iki karakter üzerinden okura iki ayrı yol için cesaret verme şekli hoşuma gitti. Elena Armas bu kitabıyla, yeniden başlamanın ya da bir şeylerden vazgeçmenin, korkutucu olmanın yanında güzel sonuçlar getirebileceğini gösteriyor.
Mesele hayaller oldu mu aptalca diye bir şey yoktur. Ne kadar yeni ya da eski olduklarının da bir önemi yok.
Amerikan Ev Arkadaşı Deneyi, Elena Armas
İspanyol Aşk Aldatmacası’ndan Daha mı İyi?
Amerikan Ev Arkadaşı Deneyi, genel olarak okurken çok keyif aldığım ve eğlendiğim bir kitap oldu. Kitabı karakterlerin yazılışı, kurgunun gidişatı gibi birçok noktada İspanyol Aşk Aldatmacası’ndan daha başarılı buldum. İspanyol Aşk Aldatmacası’nda kadın ana karakter Lina’nın kendini küçümsemesinin ve diğer ana karakter Aaron’un abartıldığını düşünmüştüm. Ayrıca okurun, beklediği sahte sevgililik hikâyesine ulaşmak için uzun bir yol gitmesi gerekiyordu. Fakat bu kitapta olaylar oldukça doğal bir akışta ilerliyordu. Daha önce bahsettiğim gibi karakterler de daha sempatikti.
Yazar gerek mizah yönüyle gerek olay örgüsü oluşturma açısından kendini oldukça geliştirmişti. Açıkçası romantik komedi türünde, insanları güldürüp keyiflendirmeyi vadeden bir kitap yazmanın zor bir şey olduğunu düşünüyorum. Elena Armas’ın ikinci kitabıyla gayet iyi bir ilerleme kaydettiğini söyleyebilirim. Yazarın bir sonraki kitabını dört gözle bekliyor olacağım. Umarım yine bir önceki kitaplarıyla bağdaşan bir hikâyeyle karşımıza çıkar.
Amerikan Ev Arkadaşı Deneyi, favori kitaplarım arasında yerini aldı. Kitap bir romantik komediden bekleyebileceğiniz her şeyi içinde barındırıyor. Bu türü sevenlerin kitaptan zevk alacağını düşünüyorum. Umarım Rosie ve Lucas’ın hikâyesine bir şans verirsiniz. Sevgiyle kalın Bibliyoraf okurları! Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: