Son dönemin en popüler yazarlarından biri olan Ali Hazelwood, Beyindeki Aşk ile birlikte okurlarını eğlenceli bir romantik komedinin içinde davet ediyor. Kitabı kitabı birkaç hafta önce okudum ve gerçekten çok keyif aldım. Üstelik bu kitabı Aşk Hipotezi’nden daha başarılı buldum.
Bu yüzden de bu yazıda sizinle neden Beyindeki Aşk’ı daha çok beğendiğimi ve kitabı neden okumanız gerektiğini anlatacağım. İyi okumalar!
1. Bilim Dünyasının İçinde Bir Romantik Komedi
Ali Hazelwood, bilime olan ilgisini ve bilgisini, kurgularına çok güzel bir şekilde yediriyor. Aşk Hipotezi’nde doktora öğrencisi Olive’in, biyoloji profesörü Adam Carlsen ile yaşadığı maceraya konuk olmuştuk. Bu kitapta ise Bee Königswasser’ın NASA’ya kabul edilmesiyle başlayan hikâyesini okuyoruz.
Bee, önemli bir nöromühendislik projesi için NASA’dan proje liderliği teklifi alıyor. Böylece karakter, hayallerindeki işi yapmak üzere NASA’ya gidiyor ancak işine başlayamıyor. Çünkü ekipmanları kayıp, personeller onu görmezden geliyor ve başlayamadığı işi yüzünden kariyeri büyük bir tehlike altında. Üstelik lisansüstü eğitimde kendisine karşı açıkça düşmanca bir tavır sergileyen Levi Ward ile çalışmak, ortak liderlik yapmak zorunda. Tüm bu kaos ile baş etmeye çalışan Bee’nin perspektifinden görkemli bilim dünyasının zor yanlarını görüyoruz.
2. Bee’nin Marie Curie Hayranlığı
Beyindeki Aşk’ın ana karakteri Bee Königswasser büyük bir Marie Curie hayranı. Bu hayranlığından kitapta sık sık bahsediliyor. Günümüz yazarlarının, geçmişteki önemli insanlardan bahsedişini ve bunu okuru bıktırmadan yapabilmelerini seviyorum.
Yazarın, Bee karakterine eklediği bu detay sayesinde okur, Marie Curie hakkında da birçok bilgi ediniyor. Kitabı bitirdikten sonra yaptığım ilk şey, Marie Curie hakkında internetten bir şeyler okumak olmuştu. Ve eminim bunu yapan tek kişi değilimdir. Bir romantik komedi kitabının içerisinde Nobel Ödülü kazanmış bir bilim insanının bu denli önemli bir yere sahip olması bence takdir edilmesi gereken bir detay.
3. Ataerkil Topluma Eleştiriler
Bee, başarılı bir bilim insanı. Fakat çalıştığı sektör ataerkil düşüncelerden kopamamış birçok insanı da içinde barındırıyor. Bu yüzden de karakterin cinsiyetçi durumların içinde kaldığına şahit oluyoruz. Bee ne zaman cinsiyetçi bir tutumla karşılaşsa kendisine Marie Curie Olsa Ne Yapardı? diye soruyor ve yaşadığı bu sorunları @MarieNeYapardı isimli sosyal medya hesabında paylaşıyor. Karakter bu hesap aracılığıyla kadın oldukları için karşılaştıkları sorunlar hakkında takipçileriyle konuşuyor.
Kitap boyunca yazarın, Bee karakteri üzerinden ataerkil toplum düzeninin kadınların karşısına çıkardığı sorunları yer yer eleştirdiğini görüyoruz. Tabii ki yalnızca eleştirmekle de kalmıyor, karakterleri bu konuda bir şeyler yapmaları için harekete geçiriyor. Böylece Ali Hazelwood, benzer sorunlar yaşayan okurlara ilham olmaya, cesaret vermeye devam ediyor.
4. Derin Karakterler ve İlgi Çekici Bir Kurgu
Bence Beyindeki Aşk’ı, Aşk Hipotezi’nden daha başarılı kılan asıl detay, karakterleriydi. Aşk Hipotezi de keyifli, güzel bir kitaptı ancak karakterlerin altı fazla boş bırakılmış gibiydi. Ayrıca klişeler ancak kurguya güzelce yerleştirilebildiğinde güzeldir. Fakat Aşk Hipotezi bunu başaramamıştı. Beyindeki Aşk’ta ise yazarın bu sıkıntının üstesinden geldiğini görüyoruz.
Karakterlerin gelişimini Beyindeki Aşk’ta daha net görebiliyoruz. Mesela, Aşk Hipotezi’nde erkek ana karakter Adam, iletişim sorunları olan biri olarak gösteriliyor denebilir. Çünkü soğuk ve mesafeli duruşuyla çevresindekileri ürküten birisi. Ancak bunun sebebine, bu mesafeli duruşun kaynağına yeterince inilmiyor. Neredeyse kitap boyunca Olive dışındaki herkese mesafeli ve soğuk olmasına karşılık, onu bu davranışa sürükleyen olaylardan yalnızca birkaç sayfada bahsediliyor. Beyindeki Aşk’ta ise erkek ana karakter Levi yalnızca Bee’ye karşı soğuk ve mesafeli bir tutum sergiliyor. Bu davranışın sebebi ise kitap ilerledikçe, yavaş yavaş açıklanıyor. Dolayısıyla karakterleri tanımak, geçmişleri hakkında fikir edinmek ve davranışlarını yorumlamak, Beyindeki Aşk’ta çok daha kolay.
5. Bir Enemies To Lovers Hikâyesi
Romantik komedileri düşündüğümüzde akla ilk gelen şeylerden biri, düşmandan aşka ilerleyen kurgular oluyor. Karakterlerin arasında başlayan çatışmanın kurgunun belli bir yerine kadar devam edişi, bu çatışmanın yarattığı kaosun mizahla buluşması… Bunlar, bir romantik komediyi en eğlenceli kılan unsurlar arasında yer alıyor.
Beyindeki Aşk, lisansüstü eğitiminde Levi’ın başlattığı ve Bee ile aralarında olan kaynağı belirsiz bir çatışmayı barındırıyor. Hikâye ilerledikçe bu çatışma komik olaylara yol açıyor. Devamında ise bu çatışmaların kaynağının aslında belirsiz olmadığını görüyoruz. Yazar, düşmandan aşka klişesini başarılı bir şekilde mizahla buluşturmuş.
En sevdiğim romantik komedilerden olan Beyindeki Aşk’ı okumanız için sunduğum beş sebep bu şekildeydi. Umarım kitap ilginizi çekmiştir!
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: