Bir önceki yazımızda ekipçe abartıldığını düşündüğümüz kitapları listelemiştik. Bu yazımızda ise gözden kaçtığı ve bir türlü hak ettiği değeri görmediğini düşündüğümüz kitaplardan bahsedeceğiz. Yanınızda kalem ve kağıt bulundurmayı unutmayın çünkü bu listedeki her kitabı almak isteyeceksiniz! underrated
1. Göçebe // Stephenie Meyer underrated
Bu kitabı bilenler olduğundan eminim. Çünkü Göçebe filme de uyarlandı ama yeterli ilgiyi görmedi. Bu durumun sebebi de yazarın ünlü kitabı Alacakaranlık ile alakalı bence. Göçebe’nin çıktığı dönemde Alacakaranlık’ın genel olarak ‘ergence’ bulunması ve örselenmesi yüzünden, bu kitabın hakkının yendiğini düşünüyorum.
Kitabımız teknik olarak bir uzaylı istilasını konu alıyor ama merak etmeyin bu kitapta yeşil, tek gözlü, sümüksü canlılar yok. Uzaylılar “ruh” adıyla anılıyorlar. Ruhlar insan bedenlerini konak olarak kullanıyor ve insanların zihinlerini silip o bedende yaşamaya başlıyorlar. İnsanlar ise ruhlar tarafından yakalanmamak için saklanıyorlar. Ana karakterimiz Melanie de işte bu insanlardan biri. Biz de Göçebe’de Melanie’nin ruhlar tarafından yakalanması ve beyninin, zihnin ve bedenin kontrolünü geri alma çabasını okuyoruz.
2. Zürafa Tozu // Erim Şişman underrated
Bu kitap ile ilgili bilmeniz gereken ilk şey, bu kitabı ebeveyn olmadan okumanız gerektiğidir. Bu kitabı size öneriyor olmamın en önemli sebebi kitabın içsel bir çözümleme içermesi. Kitap bir insanın iç dünyasının ne kadar sarsıcı olabileceğini gösteriyor. Ayrıca bununla da kalmayıp dışarıda yaşanan hayatla içerde yaşanan arasındaki uçurumları okuyucunun yüzüne vuruyor. Zürafa Tozu’nda çocukluk travmalarından örülmüş bu anormal psikolojideki insanın hayatına konuk oluyor ve nefes alır gibi nasıl rahatça cinayet işleyebildiğine şahit oluyoruz.
Kitabın konusuna gelecek olursak, kitabın başında ana karakter sevgilisine evlenme teklifi edecekken aldatıldığını öğreniyor. İlk cinayetinin ‘gerekçesi’ bu oluyor. Öldürdüğü kadının cesedini yakıp, küllerini bir turşu kavanozunda saklıyor. Az önce ilk cinayet dedim dikkat ettiyseniz çünkü adam seri katile dönüşüyor. Öldürdüğü insanların ne olduğu önemli değil, masummuş ya da değilmiş umurunda olmuyor. Sonrası da işte üstte anlattığım gibi. Kesinlikle şans vermeniz gereken bir kitap.
3. Melekler ve Şeytanlar // Dan Brown
Bu kitap 2005-2010 yılları arasında ciddi bir yankı uyandırdı. 2004’te kitap dilimize çevrildi ve 2006’da da filme uyarlandı. Dünya’yı sallayan İlluminati ve Katolik Kilisesi arasında geçenleri konu alan bu eserin, ambigramlar hakkında bilgi veren ilk kitap olduğu söyleniyor. Tam o dönemde de hatırlayanlarınız olacaktır, Illuminati’nin adı çok fazla dolaşıyordu. Bu nedenle de dünya çapında büyük ilgi yarattı. Özellikle ebeveynlerimiz ciddi oranda ilgi gösterdi fakat anlık bir yükselişti bu. Yani 2010’dan sonra neredeyse hiç lafı yapılmadı bu kitabın. Bizim dönemimizde hele hiç değeri bilinmedi maalesef.
Kitabın konusunu anlatmadan önce şunu söylemekte fayda var: Bu kitap aslında bir seriye dahil. Melekler ve Şeytanlar, Dan Brown’ın Robert Langdon isimli serisinin ilk kitabı. Aslında kitabı seri yapan yegâne özellik hepsinin ana karakterinin aynı olması. Olaylar vs. bakımından bir bağlılık yok yani. Kitaba dönecek olursak; Melekler ve Şeytanlar, CERN-Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nin en iyi fizikçilerinden Leonardo Vetra’nın göğsünde bir İlluminati damgasıyla öldürülmesi ile başlıyor. Profesörümüz Robert Langdon’da özel istek üzerine bu cinayeti ve sembolleri araştırmaya başlıyor. Vatikan’da geçen kitap, her Dan Brown kitabı gibi tarih ve sanatla bezenmiş durumda. Soluksuz bir maceraya çıkmak isteyenler için gözüm kapalı önerdiğim bir kitap.
4. Canavarın Çağrısı // Patrick Ness underrated
İlk Patrick Ness kitabım olan Canavar’ın Çağrısı, beni tam anlamıyla büyüleyen bir kitap oldu. Kitabı okumaya başlamadan önce beni neyin, nasıl bir hikayenin beklediğinden kesinlikle habersizdim. Fakat şunu söyleyebilirim ki böylesine etkileyici ve duygusal bir hikaye beklemiyordum. Bu kitabın özellikle illüstrasyonları ve okura sunduğu kurgusuyla çok underrated kaldığını düşünüyorum.
Canavarın Çağrısı, on üç yaşında bir çocuk olan Conor’u konu alıyor. Conor’un annesi hasta ve tedavi olmaya başladığından beri Conor kabuslarında bir canavarı görüyor. Ama bu sefer gelen canavar diğerlerinden farklı olarak ona hikayeler anlatıyor. Okuduktan sonra bile zaman zaman durup düşündüğüm ve hatırladıkça tekrardan kalbimi kıran bu kitaba mutlaka şans vermelisiniz. Kitabı okurken içinizi merak duygusunun kaplayacağı, söz konusu gerçeği öğrendikten sonra ise yüzünüze buruk bir gülümse yerleştirecek bir hikaye.
5. Gökyüzü Çocukları // Katherine Rundell
Gökyüzü Çocukları; karakterleri, konusu ve sizlere sunduğu macera ile umudu iliklerinize kadar hissedeceğiniz bir kitap. Charles, Matteo ve Sophie harika karakterler. Benim için artık başucu kitabı haline gelen ve küçüklüğümden beri aklımdan bir an olsun çıkmayan bu hikaye hakkettiği değeri ne yazık ki görmüyor. Bu yüzden bu yazıda Gökyüzü Çocukları’na yer vererek zorla listelerinize ekletmeyi ve okutmayı kendime görev bilirim!
Tuhaflıklarla dolu bir adam olan Charles, okyanustan sürüklenen bir çello kutusunun içinde bulduğu Sophie’yi evlat ediniyor. Gökyüzü Çocukları’nda Sophie bir yandan onu yetimhaneye yerleştirmeye çalışan yetkililerden kaçarken bir yandan da çatılarda ona rehberlik eden Matteo ile annesini arıyor. Annesinden ayrı düşmesinin üzerinden yıllar geçse de Charles’ın ona öğrettiği bir şey var: Ne kadar küçük olursa olsun, asla bir ihtimali göz ardı etme. Bu sıcacık hikâyeyi kesinlikle okuma listenizin başına eklemelisiniz!
6. Dolunay Kadınları // Jokha Alharthi
Önereceğim diğer bir kitap ise listedeki diğer kitaplara nazaran biraz daha güncel bir kitap. 2021 yılında okurlarla buluşan Dolunay Kadınları kesinlikle daha fazla ilgi görmeyi hak eden, ses getirmesi gereken bir kitaptı.
Umman’ın bir köyünden üç kadının hikayesine yer veren kitap; evliliklerini, kurdukları aileleri, yaşadıkları ortamı ve çevrelerindeki insanları farklı farklı kişilerin gözünden bizlere sunuyor. Arap kültürünü ve eski dönemlerin geleneklerine yakından şahit olabileceğiniz Dolunay Kadınları okuyanlara da farklı bakış açıları katacağına inandığım bir kitap. Bu yüzden özellikle çevremdekilere de, özellikle farklı kültürleri tanımak isteyenlere, mutlaka tavsiye ediyorum.
7. Eleanor Oliphant Gayet İyi // Gail Honeyman
Bir iyileşme hikayesi olan bu güzelim romanın neden daha fazla okunmadığını anlamam mümkün değil. Eleanor Oliphant Gayet İyi, hem üzücü hem de ilham verici ve sevgi dolu bir hikaye. Günlük hayattan gerçek karakterlerin, hepimizin boğuşmak zorunda kaldığı gündelik ama bir o kadar da hayati sorunlarla birlikte değişip dönüşme hikayelerini seviyorsanız ya da en azından bir şans vermek istiyorsanız aklınızda olsun: Eleanor Oliphant Gayet İyi!
Zeki, komik ve sosyal ilişkiler konusunda tam bir fecaat olan Eleanor Oliphant’ın (The Big Bang Theory seyircileri için adeta bir dişi Sheldon Cooper olduğunu belirtelim.) işten eve, evden işe, haftasonları iki şişe votka ve çapraz bulmaca ile sürüp giden hayatına yeni iş arkadaşı Raymound’ın girmesi, ufak bir kaza sonucu tanıştığı yaşlı Sammt ve sevimli ailesi derken kendini sosyal bir kelebek olarak buluveriyor. Eleanor’un yıllar yıllar boyu yalnızlığına ve rutinlerine sadık kalarak sürdürdüğü hayatının ve karakterin bizzat kendisinin dönüşüm hikayesine tanık olmak çok ama çok keyifli bir yolculuktu.
8. Miras Döngüsü // Christopher Paolini underrated
Yıllar önce neredeyse bir oturuşta ilk üç kitabını okuyup dördüncü kitap çıkana kadar fenalıklar geçirdiğim bu harika fantastik seri kesinlikle hakkettiği yaygarayı koparmamış serilerden biri. Tolkeinvari evreni, tasvirleri, sihirli yaratıkları, harika detaylandırılmış dünyası ve sürükleyici hikayesi ile fantastik edebiyat severlerin listelerinde olması gereken bir yolculuk.
Yoksul bir çiftçinin yeğeni olan Eragon’un ormanda parlak mavi, safirimsi bir taş bulması ve kendisinin de açıklayamadığı bir hisle onu saklaması, akabinde taşın taş değil de bir ejderha yumurtası olduğunu ancak taş çatlayıp da içinden yavru bir ejderha çıkınca fark etmesi ile başlayan hikaye öngörülemez yerlere varıyor. Eragon ve safir mavisi ejderhası Saphira’nın, temposu neredeyse hiç düşmeyen yolculuğuna eşlik etmek istiyorsanız bu özenle yaratılmış evrende kah cüceler, kah elfler, kah kötü krallar ve canavarlarla karşılaşmaya hazır olun. Özellikle ejderhaları seviyorsanız derhal notunuzu alıp araştırmaya başlayın derim.
9. Lejyon Serisi // Brandon Sanderson
Brandon Sanderson elbette oldukça beğenilen ve okunan bir yazar, ancak Lejyon serisi için diğer serilerden daha az ilgi gördüğünü ancak bunu hiç hakketmediğini söyleyebiliriz. En uzunu iki yüz elli sayfa olan üç kitaptan oluşan Lejyon, aynı zamanda Sanderson okumaya başlamak isteyenler için de güzel bir seçim olacaktır.
Sıradışı bir zihinsel rahatsızlığı olan Stephen Leeds yani namı diğer Lejyon, zihninde yarattığı farklı kişiliklere sahip iş ortakları ile çözülemez denen davaları çözebiliyor. Zira Leeds’in halüsinasyonları farklı farklı alanlarda adeta birer uzman, hackerı da var, engin bilgi birikimine sahip olanı da, psikolog da var silah uzmanı da, aklınıza ne gelirse. Üstüne üstlük bu halüsinasyonlar birbirinden haberdar ve kendi aralarında da konuşabiliyorlar, eh gizemli vakaları Lejyon çözemesin de kim çözsün? Oldukça kısa hikayelerden oluşan bu seri size kesinlikle iyi vakit geçirtecek aksiyona sahip. Seni seviyoruz Brandon!
Abartılmadığını düşündüğümüz kitapların bir kısmını bu yazımızla sizlerle paylaşmış olduk. İçlerinden okuduklarınız var mı? Okuduysanız, siz de bize katılıyor musunuz? Sizin de okuyup haksızlık edildiğini düşündüğünüz kitaplar varsa lütfen yorumlarda bizimle paylaşmayı unutmayın. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere!
underrated underrated underrated underrated underrated
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş:
