Merhaba! Edebiyat, belli başlı tanımlara sığdırarak anlamını daraltmaya cesaret edemediğimiz, oldukça geniş bir alan. Türk Edebiyatı ise okurların pek de yanaşmadığı, okumaya yeltenmediği bir tür. Bu yazıda ise sizlere Türk Edebiyatı klasiklerini sevdirecek eserleri derledik! türk edebiyatı klasikleri
Neden Türk Edebiyatı Klasiklerine Önyargılıyız?
Özellikle genç kesimden okurlar, Türk Edebiyatını ya okumaya istekli olmuyor ya da türe hiç başlamadan küsüyorlar ne yazık ki. Türk Edebiyatı eserleriyle lise yıllarında tanıştık. Ellerimizde kurgu eserleri gören büyüklerimiz bizlere “Lüzumsuz kitapları okumayı bırakıp klasikleri oku,'” dedi. . Dersler için okuduk, sınavlar için okuduk… Edebiyat hakkındaki tek fikri klasikler olan o kişiyi mutlu etmek ya da susturmak için okuduk… Yani kısacası, Türk Edebiyatı klasikleriyle ya zorla tanıştık ya da daha tanışmadan onlardan uzaklaştık.
Türk Edebiyatı, köklü bir geçmişi olan bir tür ve dibi görünmeyen bir kuyuyu andırıyor. Bu kuyunun dibine inmeye çalıştığımızda bizi 12. yüzyıla kadar götürüyor. Zaman geçtikçe gelişen, geliştikçe güzelleşen bir edebiyat dünyasının içinde doğmak başlı başına bir şans. Dönüp bakıldığında, okunacak çok fazla güzel eser var. Onları birtakım önyargılardan ve çekincelerden dolayı unutmak, unutturmak yazarlarına haksızlık. Peki Türk Edebiyatı klasiklerinin dünyasına nasıl gireceğiz? Hangi eserler bize o dünyanın kapısını aralatacak? Sizler için seçtiğimiz Türk Edebiyatı klasiklerini gelin, birlikte inceleyelim.
1. Çalıkuşu – Reşat Nuri Güntekin
Türk Edebiyatı klasiklerinden bahsedip de listeye Çalıkuşu’nu eklememek olmazdı. Reşat Nuri Güntekin’in kaleminden çıkan Çalıkuşu, birçok yerde aşk romanı diye geçer. Ancak bana kalırsa bu eseri yalnızca bir aşk romanı olarak görmek mümkün değil. Çünkü çok daha fazlasına sahip…
Kitap, ana karakter Feride’nin günlüğündeki kesitlerden oluşuyor. Feride’nin çocukluğunu, yaramazlıklarını, acılarını, kuzeni Kâmran’a olan aşkını okuyoruz. Birtakım sebeplerle yalnız bir öğretmen olarak kaçtığı Anadolu’da hayatta kalmaya çabalayışını görüyoruz. Kitapta acıyı, umudu, hüznü, yaşam mücadelesini çok derinden hissediyorsunuz. Böylece Feride’den ayrılmak, kitabı bırakmak zorlaşıyor. Çalıkuşu’nu 2013 yapımı dizi uyarlamasından duymuş ya da izlemiş olabilirsiniz. Ancak bununla yetinirseniz çok keyifli bir okuma serüvenini ve Türk Edebiyatının size açacağı pencereyi yitirebilirsiniz. Bizden söylemesi!
2. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu – Peyami Safa
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Peyami Safa’nın yazdığı ve ilk baskısını 1930’da yapmış bir eser. Otobiyografik roman özelliği taşıyan bu eseri Ahmet Hamdi Tanpınar, “Acının ve ıstırabın yegane kitabı…” olarak tanımlıyor. Sonuçta kendisi hiç de haksız sayılmaz.
Kitapta, yedi yaşından beri bacağındaki rahatsızlıkla mücadele eden hasta bir çocuğun hikâyesi anlatılıyor. Bir yandan da onun, kendisinden yaşça büyük bir paşanın kızı olan Nüzhet’e olan aşkını okuyoruz. Eser bir hatıra defteri, ancak hikâye boyunca bu hasta çocuğun adını hiç öğrenemiyoruz. Peyami Safa ana karakterin iç dünyasını öyle bir anlatıyor ki, çevirdiğiniz her sayfada onun yaşadıklarını âdeta hissediyorsunuz. Acılarını, mücadelesini, ümitsizliğini, iyileşmeye çalışırken yaşadığı ruhsal çöküşlerini en yakından görüyoruz. Hastalığın ve aşkın etrafında dönen roman, ruhsal betimlemeleriyle de bugün hâlen bizlere Peyami Safa’dan söz ettirebiliyor. Her okurun kalbinde taht kuran kitap, klasiklere başlamak için doğru bir seçim olacaktır.
3. Kuyucaklı Yusuf – Sabahattin Ali
Hepimiz Sabahattin Ali’yi türlü türlü okuma listelerinde gördük, adını muhakkak duyduk. Sosyal medyada yanında kahve ile Kürk Mantolu Madonna’nın birçok fotoğrafına rastladık. Ancak Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna’dan çok daha fazlasına sahip bir yazar.
Kuyucaklı Yusuf, ana karakter Yusuf’un ailesinin eşkıyalar tarafından öldürülmesiyle başlıyor. Daha sonra Yusuf, bir kaymakam tarafından evlat ediniliyor, köyünden ayrılıp şehre göç ediyor. Kaymakamın kızı Muazzez ile aralarındaki kardeş sevgisi onlar büyüdükçe çok daha özel bir hâl alıyor. Yusuf, Türk Edebiyatının en romantik karakterlerinden biri. Zira kalbinde taşıdığı sevginin ne kadar özel olduğunu, Muazzez’e beslediği derin duyguların yoğunluğunu çokça hissediyoruz. O şık, cesur, hüzünlü ve özel bir karakter ve aynı zamanda bir başkaldırı örneği. Uyum sağlayamadığı şehir hayatına, her türlü kötülüğün üzerini örten maddi gücün varlığına ve yoksulluğun tüm bunların altında ezilişine bir başkaldırısı var. Yusuf’un hikâyesi okunmaya, hissedilmeye ve anlaşılmaya değer.
4. İnce Memed – Yaşar Kemal
Kalın kitaplardan gözü korkanlar veya uzun serilere başlamaya cesaret edemeyenler, toplanın! Tamamlanması 32 yılı bulmuş bu seriye başlamak için belki de en doğru zaman şimdidir. Yaşar Kemal’in başyapıtı olan İnce Memed’i okuyup da beğenmeyen hiç kimseye rastlamadık… Dört kitaptan oluşan bu seri, okuyan herkese “keşke daha erken okusaydım” dedirtiyor.
Eser, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında geçiyor. Anadolu’da haksızlıkların, zulümlerin, ağaların yönettiği sefalet içindeki köylülerin karanlık hayatına ışık tutuyor. Çukurova’da bu zulmün içinden bir yetim olan Memed’i ve içine düştüğü cehenneme isyanını okuyoruz. İsyanının eşkıyalığa dönüşmesiyle içinde bulunduğu düzen adı altındaki karmaşaya direniyor. Tüm bunlar Yaşar Kemal’in kaleminden döküldüğünde, ortaya müthiş bir eser çıkıyor. İnce Memed, okumaya başladığınız andan itibaren akıp gidecek ve elinizden bırakmak istemeyeceksiniz. Sizi Türk Edebiyatı klasikleriyle barıştıracak bir eser.
5. Vatan Yahut Silistre – Namık Kemal
Tiyatro severler, bu defa siz önden buyurun. Çünkü Namık Kemal’in ilk tiyatro eseri olan Vatan Yahut Silistre’den bahsedeceğiz. Eser Namık Kemal’in ilk tiyatro eseri olmakla beraber, Türk Edebiyatının ilk romantik tiyatro örneklerinden biri olduğu bilgisini de vermeden geçmeyelim.
Namık Kemal vatan şairi olarak biliniyor. Vatan Yahut Silistre’in ana karakteri gönüllü asker olarak Kırım Savaşı’na katılan İslam Bey. Sevdiği kadın Zekiye Hanım ise ona olan özlemini dizginleyemiyor ve erkek kılığına girerek peşine düşüyor. Aşk hikâyesi bir yana, kitapta oldukça göze çarpan bir unsur da yoğun bir şekilde işlenen vatan sevgisi. Namık Kemal’in en çarpıcı eserlerinden olmakla birlikte, döneminin de en önemli eserlerinden olan bir klasik. Oldukça güzel ve akıcı olan bu tiyatro eserinin okunmaması için bir sebep göremiyoruz. Eserin sıkılmanıza fırsat verecek kadar uzun olmadığını söyleyerek Vatan Yahut Silistre’yi sizlere öneriyoruz.
6. Mor Salkımlı Ev – Halide Edib Adıvar
Günümüzde bile Türk Edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan Halide Edib Adıvar’ı listeye eklemeden geçmek istemedik. Anı türünde olan Mor Salkımlı Ev, yazarın çocukluk yıllarından 1918 yılına kadar olan hatıralarını anlatıyor.
Şunu söyleyebiliriz ki, Halide Edib Adıvar yalnızca bir yazar değil. Aynı zamanda bir siyasetçi, bir öğretmen, feminist bir aydın ve kadın hakları savunucusu. Hakkında söylenecek çok fazla şey var. Ancak kendisi fikirlerini, dönemini ve yaşadıklarını başarılı bir üslupla anlatıyor. Böylece okura keyifli bir okuma vadediyor. Araştırma yaparken okuduğum ve beni kendisine hayran bırakan bir nokta var. Yaşadığı Osmanlı Dönemi içerisinde çok eşlilik gayet normal bir durum. Ancak kendisi ilk evliliğini, ikinci bir eşi kabul etmediği için bitiriyor. Ayrıca kendisinin Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün yanında yer aldığını ve ona Halide Onbaşı dendiğini biliyor muydunuz?
Bu Kitapları Bitirenler İçin Öneriler
- Genç Kız Kalbi – Mehmet Rauf
- Şair Evlenmesi – Şinasi
- İntibah – Namık Kemal
- Dudaktan Kalbe – Reşat Nuri Güntekin
- Fatih Harbiye – Peyami Safa
- Aşk-ı Memnu – Halit Ziya Uşaklıgil
Böylece yeni başlayanlar için Türk Edebiyatı klasikleri listesinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Umarım Türk Edebiyatıyla yıldızınız hiç küsmemek üzere barışır. Yazının ikinci kısmı için beklemede kalın! Okuduğunuz için teşekkürler…
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: