Mitoloji Dosyaları: Tanrıların Kralı Zeus

Mitoloji Dosyaları: Tanrıların Kralı Zeus

Zeus deyince aklınıza ne geliyor? Olimpos’un ve tanrıların kralı, Yunan mitolojisinin en güçlü tanrısı mı? Yoksa kainatı hakkıyla yönetemeyen hilebaz, hovarda ve antipatik bir figür mü? Zeus kendisine yapılan tüm bu eleştirileri hak ediyor mu? Ya da haksız yere itibarsızlaştırılan gerçek bir kral mı? Evet, mitoloji dosyaları kapsamında bugün Olimpos’un en tartışmalı sakinlerinden biri olan Zeus’a odaklanıyoruz. Hadi başlayalım.

Zeus, Yunan mitolojisinde Olimpos’un ve evrenin en büyük, en güçlü tanrısı olarak bilinir. Göklerin, ışığın ve yıldırımların tanrısıdır. Göğün ihtişamlı yüksekliklerinde hüküm sürer. İnsanların ve tanrıların kralı olarak adlandırılır. Roma mitolojisinde de Jüpiter olarak bilinir. Varlığı ile neredeyse tüm Yunan mitolojisini domine ettiğini rahatlıkla iddia edebiliriz. Zira mitoloji deyince aklınıza gelen hemen hemen tüm figürlerin ya babası, ya kardeşi, ya sevgilisi ya da bir şekilde akrabası olduğunu söylemek mümkün. Şimdi, Zeus’u Zeus yapan hikâyeye biraz daha yakından bakalım.

Tanrıların Kralının Doğumu

Zeus
Çizim: Hurricane

Zeus, tüm Olimposlular gibi ikinci tanrılar kuşağından. Titan Kronos ile Rhea’nın en küçük çocuğu olarak doğdu. Bilindiği üzere Kronos, kendi çocuklarından biri tarafından tahtından indirileceği kehaneti ile uyarılmıştı. Kronos da tahttaki varlığını sürdürmek için, Rhea’nın doğurduğu tüm çocukları doğar doğmaz yutmaya başladı. Bunun üzerine, altıncı kez hamile olan Rhea, bu sefer doğacak olan çocuğunu kurtarmak için bir plan yapmaya karar verdi. Gece vakti gizlice doğuran Rhea, Zeus’u sakladı. Ve kocası Kronos’a bir kundağa sardığı taşı götürdü.

Ne hikmetse kundağın içine bakma gereği duymayan Kronos, bebek sandığı kaya parçasını yutarak gönül rahatlığıyla gündelik hayatına devam etmiştir diye düşünüyoruz. Neticede kendi çocuklarından biri tarafından tahttan indirileceği öngörülen bir tanrının doğum kontrol yöntemleri kullanmak yerine doğan çocukları yutmayı tercih etmesi, bize Kronos’un kafasının işleyiş şekline dair sağlam bir fikir veriyor. Her neyse, Kronos, Rhea’yı hamile bırakıp doğan çocukları yutmaya devam ededursun, babasının midesine inmekten kurtulan Zeus, annesi tarafından Girit’te bulunan Ida Dağı’nda gizlice büyütülmeye başladı. Amaltheia isimli bir nympha -bazı kaynaklara göre bir keçi- tarafından süt ile, Ida Dağı arılarının özel olarak ürettiği ballar ile beslenen Zeus, gün geçtikçe büyüyüp güçlenmeye devam etti.

Asırların Savaşı ve Kehanetin Gerçekleşmesi

Böyle böyle büyüyen ve ergenlik çağına ulaşan Zeus, tam da kehanetin işaret ettiği gibi babasını tahtından etmeye ve kardeşlerini Kronos’un midesinden kurtarmaya karar verdi. İlk iş olarak anneannesi Gaia’nın tavsiyesi ile yer altı ülkesi Tartaros’a inip babasının hapsettiği kyklop (tek gözlü devler) ve hekantonkheirleri (bol kafalı ve bol kollu devler) serbest bıraktı. Kykloplar da teşekkür hediyesi olarak Zeus’a o meşhur yıldırımı verdi. Canavarları ve yıldırımları ile babasına saldıran Zeus, Rhea’nın verdiği bir karışımı babasına yutturarak -zor olmasa gerek ne de olsa Kronos bir şeyleri yutmayı seviyordu- kardeşlerini, babasının midesinden çıkarmayı başardı. Zeus’un kurtardığı kardeşleri; Hades, Posedion, Hera, Demeter ve Hestia’ydı. Kardeşlerinin de savaşa katılmasıyla daha da güçlenen Zeus, babasına karşı neredeyse on sene süren bir savaş verdi.

Eh, yeni ve dinamik olanın gücünü hafife almamak lazım öyle değil mi? En sarsılmaz sanılan iktidar sahiplerinin bile bir miadı vardır. Dolayısıyla Kronos bu savaşı kaybetti. Oğlu tarafından gökyüzünden kovularak yer altı dünyası Tartaros’a kapatıldı. Bu sıralarda çıkan son bir isyanı daha bastıran Zeus, en sonunda tanrıların kralı oldu. Böylelikle kehanet gerçekleşti. Ama işte asıl hikâye şimdi başlıyor. Yani bizi ilgilendiren hikâye… Zeus adil ve güçlü bir tanrı mıydı? Yoksa gelgit akıllı hovardanın teki miydi?

Zeus’un Sonu Gelmeyen Çocukları

Zeus’un tanrıların kralı olarak hüküm sürdüğü tüm o destansı serüvene baktığımızda dikkatimizi çeken belli başlı iki şey var: Birincisi Zeus’un ölümlü/ölümsüz, tanrıça/insan fark etmeksizin, mitolojide adı geçen hemen hemen her dişi varlık ile ilişki yaşamış olması. İkincisi ise mitolojik hikâyelerde geçen neredeyse her anlaşmazlık ve olaya müdahil olması. Okuduğumuz mitolojik hikâyeler ve izlediğimiz filmler işin dedikodu kısmına fazlaca eğildiği için Zeus’un aşk meşk ilişkileri konusunda oldukça bilgiye sahibiz.

Evet, Zeus’un pek çok ilişkisi ve sayamadığımız kadar çok çocuğu var. Mitolojiyi derinlemesine inceleyen uzmanlara göre Zeus, eski düzeni ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Yani, kainatın hükmünün başına geçen genç bir kral olarak, kendisiyle çalışabilecek güçlü figürler üretmekte haklıydı. Nitekim Zeus’un çocukları arasında kader işlerine bakan tanrıçalar da var, barış, adalet ve düzen işleri ile ilgilenenler de. Aşk tanrıçası da var, güzellik tanrıçaları da. Güneş, ay, savaş tanrıları da var, sanat işlerine bakan da var. Yani yeni bir dünyada lazım olabilecek her türlü malzeme, Zeus’un alet çantasında mevcut.

Zeus Gerçekten de Kötü Bir Baba Mıydı?

Her ne kadar yüzlerce çocuğundan pek azı ile bizzat ilgilenmiş olsa da, Yunan mitolojisinin büyük kısmının Zeus’un çocukları üzerine inşa edildiğini söylesek abartmış olmayız. Burada özellikle Zeus’un şefkatli yüzünü bir parçacık görebildiğimiz bir mitten bahsedebiliriz. Zeus’un Metis’ten doğacak olan çocuğu için “Zeus’u yerinden ederek tanrıların başına geçeceği” kehaneti öngörüldü. Bunun üzerine Zeus, babasının izinden giderek -hatta bir adım daha ileri giderek- Metis’i büsbütün yuttu. Tanrıça Athena ise, doğumunu önlediğini düşünen tanrıların tanrısına bir sürpriz yaptı. Zeus’un başından, evet başından dünyaya geldi. Kızının doğumu üzerine ona sevgi beslediğini fark eden Zeus, kendisini affettirmek için Athena’ya bir miğfer, mızrak ve kalkan hediye etti. Güçlü, zeki ve adil bir tanrıça olan Athena’nın, Zeus’un en sevdiği çocuğu olduğu söylenir. Öyle ya da böyle Athena’nın babasının iyi taraflarından birini ortaya çıkardığı kesin.

Tabiskon - King of the Gods
Çizim: Joshua Bermudez

Zeus’un ölümlü kadınlardan olan yarı-tanrı çocukları ise mitoloji içerisinde çoğunlukla bir takım kahramanlıklar peşinde koşturuyor. Zaman zaman Zeus’un eşi Hera’nın gazabına uğrayan bu biçarelerin de elbette birer işlevi var. Örneğin Herakles’in dünyayı ne olduğu belirsiz bir takım canavarlardan temizlemek gibi bir misyonu var. Üstelik eski Yunan toplumunun zengin soyluları bu kahramanların mitolojideki varlığı sayesinde Zeus’un soyundan geldiklerini iddia edebiliyordu. Basbayağı Heraklesoğulları, Perseusoğulları gibi sülaleler olduğunu bazı kaynaklarda görebiliyoruz. Yani Zeus sandığımız kadar vurdumduymaz bir çapkın olmayabilir belki ne dersiniz?

Her Olaya Burnunu Sokmayı Seven Bir Tanrı

Diğer yandan Zeus hemen hemen her mitolojik hikâyede kıyıdan köşeden bile olsa olayların içerisinde. Üstelik büyük olayların yanı sıra bizim ufak tefek gördüğümüz anlaşmazlıklara bile dahil oluyor. Hades’in Persephone’yi kaçırması olayında da bir rol oynuyor, yakışıklı Adonis’i paylaşamayan Aphrodite ile Persephone kavgasında da. Truva Savaşı’nda da müdahale sahibi, iki tanrı arasında çıkan ufak tefek kavgalarda da. Dolayısıyla Zeus tüm varlığıyla her an işinin başında. Zaman zaman -yani çoğu zaman- bize oldukça mantıksız görünen kararlar alsa da Zeus’a sorsak evreni adil bir şekilde idare etmek için elinden geleni yaptığını iddia edecektir.

Nitekim, bizim popüler kültüre yansıyan kısmını bildiğimiz hikâyenin bir de çok konuşulmayan kısmı mevcut. Zeus, tanrıların kralı olarak adalet ve düzenden sorumluydu. Ölümlüleri gözler, iyilik yapanları ödüllendirir, kötülük yapanları cezalandırır ve adaletsiz kişilerden gazabını sakınmazdı. Üstelik Zeus pek çok kaynakta yoksul kişilerin koruyucusu olarak da nitelendirilmiştir. Hatta çoğu zaman, varlıklı kişilerden yoksulların ihtiyaçlarını karşılamalarını istemiştir. Ancak bu söylemleri belli bir mit ya da efsanelerle örneklendirmemiz pek mümkün değil.

Zeus’un Karanlık Yanı

Çizim: Alvaro Solar

Literatürde Zeus’un çılgınca ve öngörülemez karar ve cezalarını örneklendiren onlarca hikâye var. Fakat onun adaletini ve merhametini anlatan hikâyelere pek rastlayamıyoruz. Belki de bunun sebebi insanların otoriteyi müşfik ve şefkatli figürlerden çok; öngörülemez ve korkutucu tanrılara atfetmiş olmasıdır. Kendisinden gizli bir şekilde ateşi insanlığa armağan eden Prometheus’a verdiği korkunç ceza bu duruma iyi bir örnek olabilir. Bu ceza dahilinde bir kartal, kayaya zincirlenen Prometheus’un karaciğerini her gün didikleyerek mideye indiriyor. Ve her gece de karaciğer kendini onardığı için işkence sonsuza dek devam ediyor.

Üstelik Zeus bu hikâyede sadece Prometheus’u cezalandırmakla kalmıyor. Ateşin hediye edildiği koca bir insanlığı da cezalandırıyor. Üstelik az buz bir ceza değil bu; zamanın sonuna dek sürmesi için tasarlıyor. Zeus, balçıktan bir kadın figürüne hayat vererek Pandora’yı, yani Antik Yunan’ın ilk kadın figürünü yaratıyor. Ve ona, içinde felaketler, hastalıklar, sıkıntılar ve çeşit çeşit bela bulunan bir kutu veriyor. Pandora’yı insanlığa hediye ederken de merak edip kutuyu açması gerektiğini tembihliyor. Hikâyenin sonrasını biliyoruz değil mi? Kısacası Zeus, insanlığın başına bildiğimiz tüm belaları saran bir tanrı. Buradan bakınca pek de merhametli görünmüyor öyle değil mi?

Eylemleri tartışmalı olsa da pek çok esere ilham olan göklerin tartışmasız hakimi hakkında kesin olarak söyleyebileceğimiz bir şey var: Zeus kendinden söz ettirmeyi biliyordu. Olimpos’un sakinleri gözden düşeli çok olmuş olsa da biz hala onu konuşuyoruz. Peki bu yeni perspektifler ışığında sizin Zeus’a bakış açınız değişti mi? Haydi en baştaki soruyu tekrar soralım. Zeus deyince aklınıza ne geliyor?

Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:

Yazıyı burada paylaş:

Yazı oluşturuldu 26

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.