Ön Okuma: Sihirli Bir Hayat Beyond The Wand

Ön Okuma: Sihirli Bir Hayat Beyond The Wand

Son yirmi yılın en popüler serilerinden Harry Potter birçoğumuzun hayatında önemli bir yer kaplıyor. Fakat bizlerin ve Harry Potter’ın arasındaki bağ, Tom Felton’ınkinin yanında sönük kalıyor. Harry Potter’ın Draco’su Tom Felton, babasına bile söyleyemediği sırları Beyond The Wand kitabında anlatıyor!

Emma Watson’dan Önsöz

Hayatınızda sizi görünür hissettiren o kişiyi bilirsiniz, değil mi? O kişi bir şekilde tüm önemli olaylarında oradır. Siz daha neler olduğunu ve neler yaşadığınızı anlatmadan epey iyi bir şekilde bilir ya hani?

Benim için bu kişi Tom Felton’dur.

Bu kitabı okurken de göreceksiniz ki bizim ilişkimiz pek iyi başlamadı. İlk tanıştığımız sıralarda onu köpek yavrusu gibi takip ederek ilgi bekleyen 9 yaşında gıcık ve can sıkıcı bir kız çocuğuydum. Ama onun bu kitapta benden daha iyi ve cömertçe anlattığı gibi hikâyemiz orada bitmedi. Neyse ki ilişkimiz zamanlar gelişti ve zorluklar karşısında güçlendi.

Eğer Harry Potter hikâyeleri tek bir ana fikre indirgenseydi (ki o kadar çok şey var ki burada gerçekten sınırları zorluyorum), bu kesinlikle arkadaşlığın değeri ve önemli olan hiçbir şeye onsuz ulaşılamayacağının gerçeğidir. Arkadaşlıklar, hayatın en önemli köşe taşlarından biridir. Ben de Tom hayatımın kritik dönüm noktalarında yanımda olup beni anladığı ve bana güven verdiği için minnettarım. Onunla olan arkadaşlığımız, hayatımın en zorlayıcı ve iç hesaplaşmalı dönemlerini atlatmama yardımcı oldu.

Hepimizin favori shipi

Benden bu kadar konuşmak yeter. Bu kitap Tom hakkında. Onun dünyalar kadar büyük, kocaman bir kalbi var. Böyle bir kalbi, annesi Sharon dışında sanırım hiç kimsede görmedim. Felton etkisi gerçek bir şey. Bu kitapta, Harry Potter setinin demirbaşlarından ve tanıdığım en eğlenceli insanlardan biri olan, Tom’un kardeşi Chris hakkında da çok fazla şey okuyacaksınız. Felton ailesinin tüm bireyleri çok özel, ve Tom, dört kardeşten en küçüğü, hepsinin nazik ve alçakgönüllü kişilik özelliklerini taşıyor.

beyond the wand

Bu da şu demek oluyor ki, eğer Tom’la tanıştıysanız gerçek Tom’la tanışmışsınızdır. Bu, tüm oyuncular için geçerli değildir. Büyük çoğunluğu halk arasındayken olmadıkları bir karaktere bürünür. Bunu çok profesyonelce, sanki bir düğmeyi açıp kapatır gibi öyle kolaylıla yaparlar ki karşılarındaki insan aradaki farkı anlayamaz. Ama insanlara gösterdikleri kişilikleri gerçek değildir. Bu aktörler için çok normal bir rutindir. Ama Tom böyle yapmaz. Tom her zaman Tom’dur. Bir düğmeyi açıp kapayarak değişmez. Bir düğmesi yoktur. Ne görüyorsanız o gerçektir. Hayranlarına ve Harry Potter topluluğuna karşı her zaman içtendir. Beni görünür hissettirme yeteneğini başkaları için de kullanır. Filmde bir zorbayı canlandırmış olabilir. Hatta bazen öyle hissetmiş de olabilir. Ama inanın bana bir zorbadan kesinlikle çok uzaktır. Yaratıcı, hassas ve samimidir. O, her şeyi ve herkesi sevmek isteyen türde bir insandır.

Sokrates, irdelenmemiş bir hayatın yaşamaya değmeyeceğini söyler. Tom’un bu kitapta hayatını ve deneyimlerini ne kadar dürüstçe yansıttığını gördüğümde, onun şaşırtıcı derecedeki öz farkındalığını yeniden anımsadım. O her zaman hayatındaki zor ve acı dolu dönemlerde de mutlu rahat anlarında oldu gibi kendi kendine gülebilmeyi başardı. Tom kendi hayatını incelediği bir yolculukta ve ben, bu yolculuktaki insanların benim için asıl önemli olanlar olduğunu söylerken Sokrates’e katılıyorum. Ama Tom çoğu insandan bir adım ileri giderek yolcuğunu okurlar için kitaba döktü. Sosyal medya ve anlık gündemlerin dünyasında her fikir ayrılığı gerginlik yaratabilirken kendisini böyle tüm açıklığıyla ortaya sermesini çok cömertçe buluyorum. Hepiniz gerçek, doğru ve irdelenmiş bir hayat yaşamak istiyorsunuz. Tom da tam olarak bunu yapıyor.

beyond the wand

Tom gibi ben de bağımızı ve ilişkimizin mahiyetini açıklamakta güçlük çektim. 20 yıldan uzun zamandır birbirimizi çok özel bir şekilde seviyoruz ve insanların bana kaç defa “Sarhoşken bir kere olsun sevişmiş olmalısınız!”, “Öpüşmüşsünüzdür!”, “Kesin aranızda bir şey var.” dediğini sayamam. Ama bizimki tüm bunlardan çok daha derin bir bağ. Düşünebileceğim en saf sevgilerden. İkimiz ruh ikiziyiz ve daima birbirimizin arkasını kolladık. Her zaman da kollayacağız. Bunu düşünmek bile beni duygulandırıyor. İnsanların yargılamak, şüphe etmek ve niyetinizi sorgulamak konusunda bu denli aceleci olduğu bir dünyada yaşamak bazen zor olabiliyor. Tom bunların hiçbirini yapmıyor. Bilirim ki hata yapsam da o benim niyetimin iyi olduğunu anlar. Bana her zaman inanacağını biliyorum. Büyük resmin tamamını göremediğinde bile kalbimin kötü olmadığından ve elimden gelenin en iyisini yaptığımdan şüphe etmez. Gerçek arkadaşlık budur ve bu kadar iyi tanınıp sevilmek hayatımdaki en güzel şeylerden biri.

Daima kelimelere, onları kendimiz daha güzel anlatmak için kullanabilmemize karşı ortak bir sevgimiz vardı. Tom sen bir şairsin. Zihninin çalışma şekli, bir şeyleri ifade etme yolun çok güzel, eğlenceli ve cana yakın. Bu kitabı yazıp bizimle paylaştığın için çok mutluyum. Bu büyük bir keyif ve armağan. Dünya sana sahip olduğu için, bense sana arkadaşım diyebildiğim için şanslıyım.

Karşında şapka çıkarıyorum kalbimin bir parçası… Ve seni tebrik ediyorum.

Emma Watson
Londra, 2022

1

İSTENMEYEN NO:1

veya

DRACO’NUN KANUNLARLA İLK TERS DÜŞÜŞÜ

Çok dürüst olacağım; şimdi anlatacağım şey en gurur duyduğum anım değil. Hatta annem bu hikâyeyi bilmiyor bile. Özür dilerim anne.

beyond the wand

Kalabalık bir İngiliz kasabasında hareketli bir cumartesi günüydü. Bahisçiler aceleyle işlerine koşuyor, küme küme ergenler alışveriş merkezlerinde ergenler ne yapıyorsa onları yapıyordu. Sıska, beyaz tenli ve saçlarının rengi açılmış on dört yaşında bir oğlan ve çetesinin ortalıkta aylak aylak gezdiğini kimse fark etmedi. Söz konusu oğlan bendenizdi ve üzülerek bildiriyorum ki aklımda yanlış işler vardı.

Şimdi düşünebilirsiniz ki -ve haklı da olurdunuz- o ağartılmış sarı saçlarla beladan uzak durmam daha akıllıca olurdu. Yaramazlığın benlik olmadığını da düşünebilirsiniz. Ama anlaşılan o ki normal ergenler her zaman doğru olanı yapmazlarmış –mantıklı olanı da- ve ben de tam olarak bunu yapmaya çalışıyordum: Normal bir ergen olmak.

Ki bu, ikinci benliğin bir büyücüyken o kadar basit değildi.

başlık

Bu olay büyücülük kariyerimin ilk dönemlerinde, ilk ve ikinci Harry Potter filmleri arasında oldu. Hedefimizde, o sıralar takılmak için popüler bir mekân olan Surrey, Guildford’daki HMW kaset dükkânı vardı. Gençlerin sıkça CD’leri kılıflarından çıkarıp cebe attığı, zavallı güvenliklerin reyonlarda bu haylaz çocukları yakalamak için koşturduğu bir yerdi. Söz konusu cumartesi, benim ve tayfamın aklında hiçbirimizin satın alabileceğimiz yaşa yakın bile olmadığımız, yetişkin nitelikte, diğerlerinden daha büyük bir hedef olan bir DVD vardı. Şu an hatırlarken bile utanıyorum. Doğruyu söylemek gerekirse içten içe korkuyordum ama belli etmek istemedim çünkü havalı çocukların arasına girmeye çalışıyordum. En iyi hırsızlar bile bu ağırlıkta bir suçun sonucundaki muhtemel utançtan çekindikleri için bu operasyonu yürütmeye isteksizdiler.

İşte bu yüzden ben gönüllü olmuştum.

Sevgili okuyucu, bir Artful Dodger değildim. Ellerim terli, nabzım hızlı atar halde ızdıraplar içinde ama her şey normalmiş numarasıyla dükkâna girdim. Akıllıca olan, hedefi bulmak, almak ve dükkândan olabildiğince hızlı çıkmaktı. İçimde biraz Slytherin kurnazlığı olsa böyle yapardım. Ama yoktu. Çabuk, zekice bir iş yapmak yerine DVD’yi buldum ve uzaktan gözlemlemeye başladım. Tenimde karıncalanma hissi ve endişeyle o reyonda elli kere ileri-geri gidip gelmişimdir. Hatta rastgele birinden benim için DVD’yi almasını bile istedim ama haklı olarak reddetti. Ben de izlemeye, koridorda ileri geri yürümeye devam ettim.

başlık

İleri-geri…

İleri-geri…

Bir saat geçmiş olmalı. Beni fark etmemiş tek bir güvenlik görevlisi olmadığına bahse girerim. Ama dünyanın en acemi hırsızının Harry Potter filmlerindeki oğlan olduğunu anladılar mı emin değilim. Tek bildiğim, saçım büsbütün acayip değilse bile fazlasıyla ayırt ediciydi. Saçlarım işaret fişeği gibiydi ve kalabalıkta gözden kaybolmamı imkânsız hale getiriyordu.

başlık

Gönüllü olmamış olmayı diledim. Aptalcaydı, biliyordum. Ama kuyruğum bacaklarımın arasında ve ellerim boş bir halde dükkândan çıkmak istemediğim için en sonunda derin bir nefes aldım ve işe koyuldum. Tavanlara bakar gibi yaparak, terli beceriksiz ellerle güvenlik bandını sökerek diski plastik kutusundan çıkardım, cebime attım ve sonra da hızlı hızlı çıkışa yürüdüm.

Yapmıştım! Arkadaşlarımı dışarıda görebiliyordum ve onlara ukalaca sırıttım. Heyecanlarını hissedebiliyordum.

Sonrası… Felaket!

Dükkândan dışarı bir adım bile atamamıştım ki iri yarı güvenlik görevlileri etrafımı sardı. Kibarca ama ciddiyetle beni içeri götürürlerken midem buz kesmişti. Beni tanımamalarını umarak başım önümde, tüm gözler üzerimde dükkânın içinden utanç yürüyüşüyle geçtim. Karakterlerimiz henüz o kadar ünlü değildi ama tanınma ihtimal her zaman vardı. Görevliler beni dükkânın arkasındaki küçük bir odaya yönlendirdiler. İçeri girdiğimizde, ürkütücü suratlarıyla çevremde dikilip ceplerimi boşalttırdılar. Kuzu kuzu diski verdim ve bu haylazlığı on kat kötü hale getirebilecek tek şeyi yapmamalarını istedim. Hayır yalvardım. “Lütfen.” dedim “Lütfen anneme söylemeyin!” Eğer annem öğrenirse utancım dayanılmaz olurdu.

başlık

Anneme söylemediler. Ama bir polaroid makinesi getirip beni bir duvar önüne dikerek yüzümün fotoğrafını çektiler. Dükkândan çalmaya çalışmış başka suçluların fotoğraflarıyla dolu bir kısma astılar ve bana hayat boyu yasaklandığımı söylediler. HMW’ye bir daha asla ayak basamayacaktım.

Düşüncelerim arasında oraya tekrar dönmek yoktu zaten. Yanaklarım ısınmış halde kendimi dükkândan dışarı attım ve arkama bakmadım. Arkadaşlarım güvenlikleri görür görmez sıvıştığı için eve dönerken trene yalnız bindim.

başlık

***

Acaba sarışın Tom fotoğrafı HMW’nin duvarında ne kadar zaman kaldı? Kim bilir, belki de hala oradadır. Ama o olaydan sonra haftalarca Warner Brothers’ın ya da basının yaptığım bu aptalca düşüncesizliği öğrenmesinden korktum. Hiç kimseye söylemedim ama ya biri fotoğrafımı tanısaydı ne olurdu? Beni kovarlar mıydı? Sonraki filmde Harry, Ron ve Hermione’yi farklı bir Draco mu rahatsız ediyor olurdu? Bu illegal işimin utancı sosyal medyanın tüketim çılgınlığı için bir yem olup gider miydi?

Dediğim gibi, normal bir ergen olmak için çok uğraştım. Birçok açıdan, gelecekte olacakların aksine bence gayet iyi idare etmiştim. Eğer toplumun gözü önünde büyüyorsanız, normal olmakla pervasız olmak çok ince bir çizgiyle ayrılır. Hiç şüphesiz o cumartesi öğleden sonrasında o çizgiyi aşmıştım. Ve genç Tom Felton, Draco Malfoy olmadığı gibi bir aziz de değildi. Belki de en başta rolü almamı sağlayan da buydu. Buna sizin karar vermenize izin vereceğim.

***

Ah… Ve elbette o DVD’yi asla izleyemedim.

Bu metnin redaktörlüğü Aylin Efe tarafından yapılmıştır.

Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:

Yazıyı burada paylaş:

Kitapların kahramana dönüştüğü yer.
İnternet sitesi http://bibliyoraf.com
Yazı oluşturuldu 328

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.