Merhaba! Dünyada İngiliz kraliyet ailesi kadar meşhur ve görkemli çok az aile var. Trajedilerle dolu hikâyeleriyle herkesi büyüleyen bu ailenin hâlâ en çok konuşulan ismi ise kuşkusuz Leydi Diana. Bu yıl 31 Ağustos’ta Leydi Diana’nın 25. ölüm yıldönümünü anacağız. Diana onsuz geçen yirmi beş yıla rağmen günümüzde popülaritesinden hiçbir şey kaybetmedi.
Peki İngiliz halkının kalbindeki kraliçe hangi kitapları okumaktan keyif alırdı? Gelin önce biraz kendisinden bahsedip, ardından okuma listesine geçelim. Keyifli okumalar.
Leydi Diana Kimdir?
Hepinizin bildiği üzere Leydi Diana Prens Charles’ın eski eşi ve gelecekteki kral Prens William’ın annesi. Hayatının dönüm noktasından, yani kraliyet ailesine girişinden sonra onun için hiçbir şey aynı olmadı. Bir peri masalının prensesi olabilecekken hayatı bir trajediye dönüştü.
Prenseslik ne kadar zor olabilir ki? Zenginlik ve ayrıcalıklarla dolu bir yaşam, görkemli bir saray, geleceğin kraliçesi olma şansı… Ancak Diana için bunlar en geri planda kalan şeylerdi. O halkın prensesiydi, kraliyet ailesinin belki de en isyankâr üyesiydi. Tarzıyla modaya yön veriyor, her olayda manşetlere çıkıyor, yardımseverliği ile herkesi kendine hayran bırakıyordu. Yalnızca İngiliz halkının değil, tüm dünyanın gözdesiydi. Ailesi dışında herkes bunu görebiliyordu.
Kendini kabul ettirme çabası, bulimia hastalığı ve kocası Prens Charles ile yaşadığı problemler ise onu çok yoruyordu. Ana akım medya tarafından zorbalığa uğradı, kocası tarafından aldatıldı ve boşanmalarının ardından unvanları alındı. Kraliyet ailesinden ayrılışından 2 yıl sonra, 31 Ağustos 1997’de ise Paris’te geçirdiği feci bir araba kazasıyla hayatını kaybetti. Tüm bunlara rağmen Leydi Diana’ya beslenen sevgi hiç azalmadı, hatta katlanarak arttı.
Leydi Diana Neleri Okur ve Severdi?
Gelelim Leydi Diana’nın okuma zevkine. Özellikle kurgu romanlara bayılan Diana, aşk ve tarih konulu kitapları çok seviyordu. Daha çok gençken Barbara Cartland’ın kitaplarını bayıla bayıla okumuş ve beyaz atlı prens düşlerine kapılmıştı. Leydi Diana için “Şimdi okusa çok severdi,” dediğimiz bazı kitaplar ise şu şekilde:
Not: Bu yazıyı hazırlarken Leydi Diana’nın hangi kitapları önerdiğinden çok, hangi kitapları okusa beğenirdi düşüncesinden yola çıktım. Çünkü araştırdığım kadarıyla Diana’nın kitap önerileri başlığı altında pek bir bilgi yok.
1. Gurur ve Önyargı – Jane Austen
Listenin en başında tabii ki asla eskimeyen bir aşk hikâyesi var: Gurur ve Önyargı. Elizabeth ve Darcy’i okuyup da bu aşktan etkilenmeyen kimse yoktur. Diana da tarihi aşk romanlarına bayıldığından, Gurur ve Önyargı onun okuma listesinde mutlaka olurdu.
Bir baloda tanışıp başta birbirinden hiç haz etmeyen, ancak sonrasında aralarındaki çekime karşı koyamayan iki karakter var karşımızda. Bu eserdeki en önemli soru ise şu: aşkını mı seçeceksin yoksa gururuna yenik mi düşeceksin? Diana, kocasının onu aldattığını tüm dünya bilmesine rağmen kraliçenin izni olmadığından boşanamıyordu. Sürekli aşk ve gurur ikileminde kalıyordu. Bir yanda başka bir kadını seven kocasına olan aşkı, diğer yanda sahip olduğu güçlü duruşu ve imajı… Bu ikilem belki de onun hayatının en can alıcı noktasındaydı.
2. Güneş ve Onun Çiçekleri – Rupi Kaur
Güneş ve Onun Çiçekleri, bir kadının bağımsızlığını, özgürlük mücadelesini çok etkileyici şekilde anlatan bir kitap. Rupi Kaur’un isyankâr dili ve betimlemeleri şiirlerine çok başarılı şekilde yansıyor. Kadının kalbi ve bedeni arasındaki bağı oldukça derin ele alıyor. Prenses Diana kraliyet ailesine katıldığı ilk zamanlardan beri katı kuralları yıkmaya, doğru bildiğini yapmaya çalıştı. Tepki görse de kendi bildiği yoldan asla vazgeçmedi. Dik duruşu onun en büyük silahıydı. Aklıyla değil, kalbi ve özgür ruhuyla ilerledi; kadın içgüdülerine güvendi.
Süt ve Bal kitabıyla ün kazanan Rupi Kaur’un Bu Beden Benim Evim kitabı da yine kadın olmayı ve güçlü kalmayı anlatan ağdalı bir şiir kitabı. Bu iki kitap, Diana’nın başucu kitabı olabilecek kadar etkileyici ve ilham verici eserler.
3. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu – Stefan Zweig
Stefan Zweig’ın tartışmasız en etkileyici kitaplarından olan Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, hikâyesiyle Diana’nın yaşamına çok benziyor. Sevdiği adam tarafından fark edilmeyi bekleyen, onun için her şeyi yapabilecek aşık iki kadın var. “Beni hiç tanımamış olan sana,” diye başlayan mektupta eminim ki Diana kendini bulurdu. Diliyle de olaylarıyla da büyülenirdi.
Diana daha çok gençken kendisinden yaşça büyük bir adama aşık olan, ancak bu aşkına asla karşılık bulamayan bir kadındı. Hep kocası tarafından sevilmeyi bekledi, onun ilgisi için her şeyi yapabilirdi. Fakat Prens Charles’ın kalbi başka bir kadına aitti. Bu durum ikisini de sonu gelmeyen bir çıkmaza sürükledi. Tıpkı Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu‘ndaki ana karakterler gibi.
4. Gece Yarısı Kütüphanesi – Matt Haig
Varoluşsal sancıları anlatan en iyi kitap dendiğinde aklıma ilk gelen eser: Gece Yarısı Kütüphanesi. Ana karakter Nora’nın yaşamdan vazgeçmeyi istemesi üstüne ilerleyen kitap; seçimler, olasılıklar ve sonuçlar hakkında sorgulatacak bir roman.
Leydi Diana da kendi kimliğini bulma ve ne istediğini keşfetme yolunda oldukça farklı sonuçlarla yüzleşti. Kendisi bir leydiydi, bir aristokratın kızıydı; daha sonra evlenerek “Prenses Hazretleri” oldu. Boşanmanın ardından tüm unvanları alındı ve sadece Galler Prensesi adıyla kaldı. Aslında tek istediği sevilmek ve kabul edilmekti, tepki görmek ve dışlanmak değil. Tıpkı Nora gibi hayatından vazgeçmeyi bile denedi. Onun da bu fark edilme ihtiyacını kimse görmedi. Ben şahsen, “Acaba Charles ile evlenmeseydi hayatı nasıl olurdu?” diye düşünmeden edemiyorum açıkçası.
5. Jane Eyre – Charlotte Brontë
Charlotte Brontë’nin Jane Eyre isimli eseri eminim ki okuyan herkeste bir iz bırakmıştır. Roman ekonomik, politik, sosyal ve cinsiyetçi her alanda eşitliği savunuyor. Kadın-erkek evliliği, toplum görüşleri ve kadının bağımsızlığı konularında zamanının çok ünlü feminist romanlarından olan Jane Eyre, Leydi Diana’nın okuma listesinin başını çekerdi diye düşünüyorum. Tarihî aşk temalı olması da cabası.
Kendi için düşünen, kendi için var olan ve kendi yolunda ilerleyen Jane’in hayatı hiç beklenmedik yönlere savruluyor. Tıpkı Diana’nınki gibi. İki kadın da küçüklüklerinden beri her türlü acıya göğüs geriyor. Hüzünlü hikâyeleri aynı zamanda ilham verici olmalarıyla da benzeşiyor. Jane’i de, Diana’yı da güçlü kadınlar olarak nitelendirebiliriz.
6. Kendine Ait Bir Oda – Virginia Woolf
Bu listede Virginia Woolf tabii ki olmalıydı! Düşünceme göre Diana, Woolf okumaya Kendine Ait Bir Oda ile başlar, ardından Bayan Dalloway ve Dalgalar ile devam ederdi. Virginia Woolf’tan, aforizmalarından ve dilinden çok etkilenirdi. Onun hikâyelerinde ilham bulurdu.
Kendine Ait Bir Oda, her kadının okuması gereken bir kitap olarak nitelendiriliyor. Kurgu ve kadın denilince akla başka bir kitap gelemezdi zaten. Eserin özgürlükçü dili, sınırları teker teker yıkışı ve cesur yanı ile Diana’nın favorilerinden olacağına eminim. Woolf bu kitabında tarihsel süreçteki kadına ve kadınların neden erkekler kadar “iyi” şair olamadıkları yanılgısına değiniyor. Bilinç akışı tekniğinin en kolay okunan ve en başarılı örneklerinden biri olan Kendine Ait Bir Oda, aynı zamanda yazara başlamak için de doğru bir tercihtir.
7. Bir Yaz Gecesi Rüyası – William Shakespeare
“Aşk, basit ve değersiz şeyleri bile biçimlendirip onu değerli yapabilir. Aşk gözleriyle değil, hayaliyle görür. Ve kanatlı aşk tanrısı resimlerde bu yüzden kördür.” Efsanevi yazar Shakespeare’in en sevdiğim alıntılarından biridir.
Bol imgeli bir anlatımla yazılan Bir Yaz Gecesi Rüyası, aslında bir komedya. Döneminin en özel aşklarından birini anlatıyor. Aynı zamanda birey-toplum üzerinde de duruyor. Bu tiyatro eseri, Dük Thesus ve Kraliçe Hippolyta’nın düğünlerinden hemen önceyi konu alıyor. Puck adındaki tatlı cin, dudaklarına aşk iksiri damlatacağı kişiyi karıştırınca ardı ardına komik olaylar gerçekleşiyor. Hermia, “Melankoli nöbetleri, hayaller ve iç çekmeler; arzular ve gözyaşları zavallı âşıkların kaderi,” derken burada âdeta Prenses Diana’yı anlatıyor gibi değil mi?
a
Bonus: Diana: Prenses Diana’nın Kayıp Sıraları – Andrew Morton
Son olarak da listeye Diana’nın hayatı hakkında bilgi almak isteyenler için biyografik bir kitap eklemek istedim. Tam olarak biyografi sayılamaz çünkü eser sahibi Andrew Morton, Diana’nın kendi hayatını derleyip üstüne çeşitli hikâyeler katmış. Prenses Diana çok büyük bir güce sahipti: tüm dünyanın ilgisi. Bu da hâliyle onun kraliyet ailesinde kıskanılmasına yol açtı. Kitapta Diana’nın yaşadığı zorlukları kendi ağzından okuyoruz. Ailesi, kocası, çocukları, halkı ve medya ile olan ilişkisine derinlemesine inebiliyoruz.
Eğer Diana’yı anlamak ve hayatı hakkında bilgi edinmek isterseniz Prenses Diana’nın Kayıp Sıraları başvurulacak en doğru kitap olacaktır. Ayrıca The Crown dizisinin dördüncü sezonunu izlemenizi de şiddetle tavsiye ederim.
“Son yıllarda çok şey öğrendim. Bundan sonra artık kendimi kabul edecek ve kendime karşı dürüst olacağım. Artık başkalarının ne yapmam gerektiğine veya kim olmam gerektiğine dair fikirlerine uymak istemiyorum. Kendim olacağım.”
Prenses Diana’nın Kayıp Sırları – Andrew Morton
Leydi Diana birçok yönüyle herkese ilham olabilecek biri. Yıllar geçse de popülaritesi asla azalmayan gerçek bir prenses. Umarım bu yazıyla biraz da olsa onu tanıyabilmişsinizdir. Görüşmek üzere!
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Ama ancak ve fakat. Lakin ve çünkü ama fakat. Ancak ve lakin. Çünkü fakat ve ya da. Lakin ama fakat ancak ve çünkü. Ya da veya lakin fakat
Yazıyı burada paylaş:
