Merhabalar sevgili Bibliyoraf okurları. İlk bölümünü çok sevdiğiniz Türk Mitolojisi yazımın ikinci kısmı ile karşınızdayım. Bu defa sizlere Türk mitolojisindeki canlılardan ve yaratıklardan bahsedeceğim. Birkaç tane de kurgu/kurgu dışı kitap önerisi verebilirim. Eminim ki anlattıklarım çok ilginizi çekecek. Hadi başlayalım.
Hepimizin Sevdiği Asena
En bilinen mitolojik yaratıklardan biri olan Asena ile başlayalım. Eski zamanlardan beri Türk ulusunun kurttan türediğine inanılır. Mitlere göre, tek bir çocuk haricinde tüm Türklerin öldürüldüğü devasa bir savaş meydana geliyor. Sağ kalan bu tek çocuk sığındığı bataklıkta bir dişi kurt tarafından bulunuyor. Bazı efsanelere göre işte bu kurdun adı Asena’dır. Asena çocuğu yuvasına, kendi yavrularının yanına taşıyıp, etle ve kendi sütüyle besleyip büyütüyor. Efsane bu ya, çocuk büyüdükten sonra Asena ile on tane oğulları oluyor. Böylece Türk ulusu yok olmaktan kurtulup, yeniden yeşeriyor.
Türk yaratılış mitlerinden bazılarına göre Asena aynı zamanda bu on oğullardan Türkistan Türkleri arasında kurt kafasını sembol olarak taşıyan büyük bir kabile liderinin adıdır. Alternatif efsanelerde ise Asena bu oğulların kurduğu kabilelerin adıdır.
Bu efsane Yunan mitolojisindeki Lupa’yı hatırlattı size, değil mi? Efsaneye göre kara kurt Lupa da Romulus ve Remus’u beslemiş ve büyüdüklerinde Roma’yı kurmalarına vesile olmuştur. Yakın coğrafyalarda yaşadığımız düşünülürse bu iki kültürün birbirinden etkilenmiş olması gayet olağan.
Kanatlı At Tulpar
Tulpar’ın genelde tek renk beyaz veya siyah bir at olarak betimlendiğini görebiliriz. Bu kanatlı at Kuday (Tanrı) tarafından yiğitlere yardımcı olması için yaratılmıştır. Dünyanın en uzun destanı ünvanını taşıyan Kırgızların Manas Destanı’nda, Manas savaşçılarının sürdüğü, kanatlarıyla rüzgardan hızlı koştuğu söylenilen efsanevi bir attır. Başkurt inançlarına göre kanatlarını hiç kimse göremez. Tulpar kanatlarını yalnızca karanlıkta, büyük engelleri ve mesafeleri aşarken açar. Eğer Tulpar’ın kanatları birisi tarafından görülürse atın kaybolacağı inanışı yaygındır.
Yine bir kültür etkileşimi sonucu Tulpar’ın Yunan mitolojisindeki Pegasus ile benzerlik gösterdiğini görebiliyoruz. Hatta neredeyse aynı işlevde kullanıldığını bile söyleyebiliriz.
Hazinelerin Koruyucusu Griffon
Griffon veya Griffin olarak bilinen bu yaratık aslan gövdesine sahip kanatlı devasa bir hayvandır. Bazı yerlerde kafasının ve gövdesinin tamamen kuş şeklinde olduğu da söylenir. Farklı betimlemelerinde hayvanın dört ayağının da aslan ayağı veya kuş pençesi olduğu görülebilir. Pençelerinde kolaylıkla insan, at ve hatta fil taşıyabilecek kadar büyüktürler.
Anlatılara göre Griffonlar son derece cesur ve gururlu hayvanlardır. Genel olarak bakıldığında Griffonlar hazine koruyucuları olarak karşımıza çıkar.
Görenlere şans ya da mücadeleci bir ruh getirirdiklerine inanılır. İnsanlarla iyi anlaşırlar, hatta onların yanında savaştıkları da söylene söylene günümüze kadar gelmiştir. Griffonlar ayrıca Yunan, Çin, Orta Asya ve Macar mitlerinde de yer alır.
Kainatın Temsilcileri Bükrek ve Sangal
İkisi de kanatsız ejderha türündendir. Kertenkeleyi andırırlar ancak upuzun bir boyuna ve kuvvetli pençelere sahiptirler. Birbirlerine çok benzeseler de zıt kutupları temsil ederler. Bükrek tüm denizleri birbirine bağlayan büyük denizde, Sangal ise Oddenizi’nde yaşar.
Bükrek veya Bukre olarak bilinen ejderha iyiliği temsil eder. İnsanların yardımcısıdır. Bin yılda bir yeryüzüne inerek dünyanın durumunu kontrol ettiği söylenir. Dünyanın her yerinden duyulabilen billur sesi ile tanınır. Sangal ise kötülüğü temsil eder.
Söylenenlere göre her bin yılda bir bu iki ejderha yeryüzüne iner ve dokuz yıl boyunca savaşırlar. Hala var olduğumuza göre şimdiye dek yapılan tüm savaşları Bükrek kazanmış diyebiliriz.
Yedi Başlı Yelbegen
Yelbegen, bir önceki yazımda da bahsettiğim Erlik Han’ın insanlara ceza olarak gönderdiği yedi başlı ejderhanın -veya bazı mitlere göre devin- adıdır. Siyah ya da sarı renkli olarak tasvir edilir. Eski inanışlara göre Güneş ve Ay tutulmaları, Yelbegen’in bu gök cisimlerini yemesiyle meydana gelir.
Yelbegen, ormanda veya doksan dokuz köşeli ülkesinde yaşar. Bazı efsanelerde yeraltında karanlıklar içinde, dağlarda bulunan büyük mağara ve sularda vakit geçirdiği söylenir. Yelbegen yaklaşırken gök gürler, şimşekler çakar, yer sarsılır ve kara bir bulut görünür. İşte görünen bu kara bulutun içinden de Yelbegen çıkıp gelir. Bu anlattıklarımın size Yunan mitolojisinden Hydra’yı hatırlattığını tahmin ediyorum. Aradaki benzerlikleri görmemek elde değil.
Doğanın Koruyucuları Periler
Periler, Türk masallarında epey fazla karşımıza çıkan varlıklardır. Görünüş olarak insanlara benzerler ancak hepsi istisnasız doğaüstü bir güzelliğe sahip olarak tasvir edilir. Genellikle ufaktırlar. Bunun nedeni ise nar ve elma gibi meyvelerin ve ağaç kabuklarının içinde gizlenmeleridir. Küçük olmalarına rağmen oldukça güçlü oldukları söylenir.
Anlatılan hikayelerde hep adalet sağladıkları ve doğru tarafta bulunduklarını görebiliriz. İyileri ödüllendirip kötüleri cezalandırırlar. Büyü ve şekil değiştirme konusunda çok iyi olan Periler, genelde güvercin şekline girmeyi severler. Ayrıca insan şekline bürünüp insanların arasında dolaştıkları hatta onlarla evlendikleri bile söylenir. İris Hanım olarak bilinen varlık ise Periler kraliçesi olarak kabul edilir. Türk mitolojisinde koruyucu tanrıçadır, kötü ruhlara karşı insanları korur.
Talihli Hüma Kuşu
Cennet kuşu olarak da tasvir edilen Hüma, çok yükseklerde ve hiç dinlenmeksizin uçabilen, ayakları asla yere değmeyen efsanevi bir yaratıktır.
Eski hikayelere göre, hükümdar ölünce halk bir meydanda toplanır, Hüma’nın başına konduğu ya da gölgesinin düştüğü kişiyi tahta geçirirmiş. Hüma’ya “devlet kuşu” veya “talih kuşu”, hükümdara da “hümayun” denmesinin nedeninin de buradan geldiği söylenir.
Hüma kuşunun, Anka kuşu gibi birkaç yüzyılda bir küllerinden yeniden doğmak için kendini yakarak yok ettiğini görebiliriz. Bazı ortak özellikleri dolayısıyla da Feniks, Simurg ve Anka gibi diğer efsanevi kuşlarla karıştırılan Hüma, divan şiirindeki mitolojik kuşlar içinde en çok sözü edilendir.
Birkaç Kitap Önerisi
Gesar: Tutuşan Bozkırlar (Bartu Bölükbaşı): Eski Türk mitlerinden esinlenilmiş bu çizgi romanda, geniş Avrasya sahasındaki birçok kültürden efsanelerin ustalıkla işlendiği birleşik bir Doğu mitolojisi okuyoruz. Çizer Bartu Bölükbaşı, ilk Türk mitolojisi çizgi romanı olan Gesar: Yokbol Başlıyor’dan sonra bu sefer kahramanımızın öyküsünün başlangıcını konu alıyor. Eğer hem Türk mitolojisine hem de çizgi romanlara ilgiliyseniz bu ikiliye bir göz atmanızı tavsiye ederiz.
Türk Mitolojik Sistemi (Prof. Dr. Fuzuli Bayat): Her toplumun millî tefekkürünün, millî psikolojisinin, kendine has özelliklerinin ilk ve esaslı kaynağı mitolojidir. Mitolojinin öğrenilmesi kültürümüzü, ideolojimizi öğrenmek demektir. Bu kitapta ontolojik ve epistemolojik bağlamda Türk mitolojisini okuyoruz. Oldukça derin bilgi içeren bu kitabı mitolojide daha ileri seviyelerde bilgi arayanlara tavsiye ederim.
Kapak görselindeki çizim @griffin’e aittir.
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Ama fakat. Çünkü ya da. Ya da fakat. Çünkü ve ama
Yazıyı burada paylaş: