Türk Edebiyat Dünyasına Damga Vuran Magazinsel Olaylar

Türk Edebiyat Dünyasına Damga Vuran Magazinsel Olaylar

Merhaba sevgili okur! Bugün alıştığımız içeriklerden çok daha farklı bir yazıyla sizlerleyim. Bu yazımızda sizleri şaşırtacak, okurken güldürecek bazı magazinsel olaylara değineceğiz. Türk edebiyatı içinde iz bırakan yazar ve şairlerin geçmişte gündeme geldiği olayları inceleyeceğiz.

Birçoğumuz bu olaylardan bazılarını edebiyat derslerinde veya internette duyduk. Peki gerçek sandığımız bu bilgiler aslında ne kadar doğru? Aslında bunlar birer efsane mi? Öğrenmek için hiç vakit kaybetmeden yazıya geçelim!

1- Dört Şairi Kendine Aşık Eden Tomris Uyar

Türk edebiyatının en önemli hikâye yazarlarından Tomris Uyar, dört büyük şairi kendine aşık etmişti! Bu isimler ise hepimizin yakından tanıdığı Ülkü Tamer, Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Edip Cansever. Tomris Uyar 2003 yılında aramızdan ayrıldı ve geride değerli eserlerle birlikte, kendine yazılmış birçok şiir bıraktı.

Türk Edebiyat Dünyasına Damga Vuran Magazinsel Olaylar - Bibliyoraf

İlk aşkı Ülkü Tamer’di. Henüz Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nden -şimdiki adıyla Robert Koleji- mezun olmuştu. Ülkü Tamer ile evlenme kararı aldılar fakat ilişkileri çok uzun sürmedi. Bir bebekleri oldu ancak ne yazık ki boğularak vefat etti. Bunun ardından da boşanarak ilişkilerini sonlandırdılar. Ardından Tomris, bir akşam tesadüfen Cemal Süreya ile tanıştı. Aşkları üç yıl süren ikili, daha sonrasında arkadaş kaldılar. Bu aşk hikâyesi geriye Sayım şiirini bıraktı. Cemal Süreya ünlü Ay ışığında oturduk / Bileğinden öptüm seni, dizelerini Tomris Uyar için yazmıştı.

Sonrasında ise Tomris Uyar’ın en büyük aşklarından birisi, Turgut Uyar geldi. Onlarınki uzun soluklu ve etkileyici bir aşktı. Yıllardır şiir yazmayan Turgut Uyar, ilham perisini buldu. Bozuk Saat şiirini Tomris’e yazdı. Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur dizeleri Tomris Uyar içindi. Turgut Uyar’ın 1985 yılında hayatını kaybetmesiyle son bulan aşk hikâyesinden geriye bir çocukları kaldı. Ve son olarak Edip Cansever de Tomris Uyar’a aşık olanlardandı. Ancak ne yazık ki Edip Cansever şanssızdı. Hiçbir zaman aşkına karşılık bulamadı, her zaman platonik olarak kaldı.

2- Yahya Kemal’e Posta Koyan Nazım Hikmet

Yahya Kemal’in kaleme aldığı Sessiz Gemi şiirini ve ardında yatan dramatik hikâyeyi biliyor muydunuz? Olaylar Nazım Hikmet’in annesi ve babasının evliliklerinin on altıncı yılında boşanmaya karar vermesiyle başlıyor. Nazım, bu dönemde Heybeliada Bahariye Mektebi’ne gidiyordu. Hatta yine çok yakından tanıdığımız Necip Fazıl da bu okuldaydı. Öğretmenleri ise Yahya Kemal Beyatlı’ydı. Yahya Kemal aynı zamanda okul çıkışlarında Nazım Hikmet’e şiir sanatı ve Türkçe üzerine özel dersler veriyordu.

Türk Edebiyat Dünyasına Damga Vuran Magazinsel Olaylar - Bibliyoraf

Sürekli karşılaşan Nazım’ın annesi Celile Hanım ile Yahya Kemal’in muhabbetleri arttı, birbirlerine ilgi duymaya başladılar. Ancak Nazım Hikmet’in bu durumdan memnun olduğu söylenemezdi. Üstelik okuldaki herkesin öğrendiği bu mevzu yüzünden alay konusu oldu. Yahya Kemal kendisini geri çekmek istese de Celile Hanım sürekli mektuplar yazıyor ve evlenmek istiyordu. Ardından Celile Hanım’ın istediği oldu, Yahya Kemal ona evlilik teklifi etti ve hazırlıklara başladılar.

Nazım Hikmet ise durumdan hoşnut değildi. Okuldan erken çıktığı bir gün evde annesi ve Yahya Kemal’i yakaladı. Yahya Kemal’in pardösüsünün cebine bir not bıraktı. Notta, “Hocam olarak girdiğiniz bu eve, babam olarak giremezsiniz.” yazıyordu. Bunun üstüne Yahya Kemal ilişkilerini sonlandırdı ve böylece aşk hikâyeleri sona erdi. Yıllar sonra, Nazım Hikmet siyasi görüşünden dolayı hapse atıldı. Celile Hanım, artık milletvekili olan Yahya Kemal’den yardım istedi. Ancak Yahya Kemal kayıtsız kaldı. Yahya Kemal ölümle ilgili olan şiiri Sessiz Gemi’yi, Celile Hanım adadan İstanbul’a giderken yazmıştı.

3- İddia Sonucu İsmini Değiştiren Cemal Süreya

Siz de Cemal Süreyya’nın bir iddia sonucu adını Süreya yaptığını duymuşsunuzdur. Anlatılana göre olaylar şu şekilde gelişiyor: Cemal Süreya ve Sezai Karakoç aynı sınıfta okurlarken bir kıza aşık oldular. Bu kız, Sezai Karakoç’un Mona Roza şiirini yazdığı Muazzez Akkaya’ydı. İkili kendi aralarında bir iddiaya girdiler. Bu iddiaya göre Muazzez Akkaya ile ilk kim çıkarsa o kazanacaktı. Kaybeden taraf ise kendisinde fiziksel olarak bir zarar olmayan kalıcı olacak bir bedel ödeyecekti. Bunun üzerine soyadlarında değişiklik yapmaya karar verdiler. Cemal Süreyya kaybederse soyadı “Süreya”, Sezai Karakoç kaybederse soyadı “Karkoç” olacaktı. Sezai Karakoç iddayı kazandı ve Cemal Süreyya, soyadında iki tane olan harflerin birisinden vazgeçerek soyadını Süreya yaptı. Bunu da Elma şiirinin sonunda şu cümleyle duyurdu: Ayaküstü işlerini görmek yerine / Adımın bir harfini atıyorum.

Türk Edebiyat Dünyasına Damga Vuran Magazinsel Olaylar - Bibliyoraf

Gel gelelim bu olayın doğruluğuna… Sezai Karakoç ve Muazzez Akkaya hakkında birçok şey söyleniyor. Karakoç’un Mülkiye’de şiiri okuduğu, Muazzez Akkaya’nın intihar ettiği gibi söylentiler var. Ancak sonradan ortaya çıkıyor ki Muazzez Akkaya, Sezai Karakoç’un ona olan ilgisinin farkında olsa da hiçbir zaman aralarında bir şey yaşanmamış. Hatta Muazzez Akkaya’nın kızı, ara sıra Muazzez Akkaya’nın paltosunun cebinde kimden geldiğini bilmediği şiirler bulduğunu ekliyor.

Bunlar da gösteriyor ki Sezai Karakoç ve Muazzez Akkaya’nın arasında hiçbir şey yaşanmadı. Bu da bizlere Karakoç ve Süreya’nın arasındaki iddia hikâyesinin aslında doğru olmadığını gösteriyor. Doğru olan ise, Cemal Süreyya’nın arkadaşıyla bir telefon numarasını hatırladığı üzerine iddiaya girmesi, ancak hatırlamamasıydı. Söz konusu telefon numarasının sahibi ise Üvercinka lakabının sahibiydi.

4- Eşinin Cenazesinde Tanıştığı Kadınla Evlenen Abdülhak Hamit Tarhan

Hepimiz edebiyat derslerine konu olan ve insanların adı geçince mutlaka laf sokuşturduğu bu olayı duymuşuzdur. Türk edebiyatında çapkınlıklarıyla bilinen ve dört evlilik gerçekleştiren Abdülhak Hamit Tarhan’ın ilk eşi Fatma Hanım’dı. Fatma Hanım, Bombay’da oldukları sırada verem hastalığına yakalandı. Hastalığın kötüleşmesi üzerine tekrardan İstanbul’a doğru yola çıktılar.

Türk Edebiyat Dünyasına Damga Vuran Magazinsel Olaylar - Bibliyoraf

Fakat henüz yoldayken Fatma Hanım hayatını kaybetti. Bu, Abdülhak Hamit Tarhan’ın başına gelecek talihsiz olayların başlangıcıydı. Eşinin vefatı üzerine Tarhan, onun mezarının başından günlerce ayrılmadı ve Türk edebiyatının en acıklı ve can yakıcı şiirlerinden olan Makber’i yazdı.

Ancak olaylar burada ilginçleşiyor. İddiaya göre Tarhan, eşinin cenazesinde tanıştığı Nelly Clower’a aşık oldu ve iki hafta içerisinde onunla evlendi. Tabii ki bunun üzerine Abdülhak Hamit Tarhan günlük sohbetlerimize ve sosyal medyaya alay konusu oldu. Fakat bu yazıyı yazarken araştırdıklarımıza göre olayın aslı başkaymış. Abdülhak Hamit Tarhan eşi Fatma Hanım’ı 1885 yılında kaybetti, İngiliz Nelly Clower ile ise 1890 yılında evlendi. Ayrıca Teyit.org’da okuduğumuza göre Tarhan ile Nelly Clower, Londra Tilbury Oteli’nin yemek salonunda tanıştı, iddia edildiği gibi eşinin taziyesinde de değil

Yazımızın sonuna geldik! Bu yazımızda bizleri güldüren olaylara değinsek de geride bıraktıkları değerli eserleriyle bizleri gururlandıran sevgili yazar ve şairleri saygıyla anıyoruz. Bu yazıyı derlerken bana yardımcı olan ve katkıda bulunan Bibliyoraf ekibine sevgiler! Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

Yazıyı yazarken faydalandığım kaynaklar:

Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:

Ama fakat ancak ve ancak. Lakin ve çünkü. Ancak ve fakat. Ama ve ya da

Yazıyı burada paylaş:

kurucu, yazar, sosyal medya sorumlusu ve güvenlik şefi :)
Yazı oluşturuldu 26

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.