Selamlar! Japon edebiyatı ne yazık ki çeviri sayısının azlığı nedeniyle eserlerine ulaşmakta zorlandığımız bir edebiyattı. Fakat yayınevlerinin son yıllarda artan ilgisi sayesinde kitapçıların raflarında daha çok Japon edebiyatı eserlerini görmeye başladık. Biz de bu yazıda keyifle okuyacağınıza emin olduğumuz kitapları derlemek istedik. İyi okumalar
1. Sahilde Kafka – Haruki Murakami
Japon edebiyatından bahsedip Haruki Murakami’den bahsetmeden olmaz tabii ki! Bu sebeple listenin ilk sırasında yazarın en başarılı romanlarından Sahilde Kafka yer alıyor. Zaten 2005 yılında New York Times tarafından “Yılın En İyi 10 Romanı” listesinde yer bulması, 2006 yılında Franz Kafka ödülünü alması da boşa değil. Romanın büyük bir kısmı, 15 yaşında olan Kafka Tamura’nın bakış açısıyla anlatılıyor. Kafka küçükken annesi, ablasını da alıp evi terk ediyor. Karakter babasının söylediği rahatsız edici bir kehanet yüzünden babasıyla sağlıklı bir ilişkide sürdüremiyor. Bu sebeple de Kafka, bir gün evden kaçıyor ve kendisine konforlu bir alan arıyor. Bir kütüphaneye sığınıyor, okuyor, düşünüyor, insanlarla tanışıyor. Türlü gizemler peşindeyken babasının kehaneti de peşini bırakmıyor.
Sahilde Kafka, büyülü gerçekçilik akımının başarılı örneklerinden biri. Murakami’yi Murakami yapan birçok öğeyi içerisinde barındırıyor. Mitolojik hikâyeler okura roman boyunca eşlik ediyor. Hacimli bir kitap olsa da akıcı dili ve sürükleyici kurgusuyla okumayı bırakamayacağınız Sahilde Kafka, Murakami ile tanışmak için de iyi bir fırsat olabilir.
2. Tokyo’nun Son Çocukları – Yoko Tawada
Tokyo’nun Son Çocukları, kısa olsa da oldukça hüzünlü bir distopyayı anlatıyor. Japonya’da yaşanmış büyük bir felaket sonrasında ekolojik denge alt üst olmuş durumda. Hayvanlar yaşamıyor, sadece robotlar var. Bitkiler büyümüyor ya da insana zararlı hale geliyor. En önemlisi de insanlar değişiyor. Yaşlılar ölmüyor, güçten bile düşmüyor. Hatta enerji fazlalığından sürekli koşuya çıkıyorlar. Buna karşılık çocukların hiç enerjisi yok. Türlü hastalıklara sahip, güçsüz, yemek bile yiyemeyen çocuklar var.
Biz de Japonya’da yaşayan Yoşiro ve onun torununun torunu olan Mumei’nin hikâyesini okuyoruz. Mumei de diğer çocuklar gibi sağlıksız. Tek yakını olan dedesi ile yaşıyor. Sağlıklı olmanın hayalini kuruyor. Yoşiro ona bir zamanlar güzel olan dünyayı anlatıyor. Kitapta, büyük bir felaket yaşamış olan Japonya’nın kendisini dış dünyadan soyutladığından bahsediliyor. Yabancı dil konuşmanın yasaklandığından, ülkeye giriş çıkış olmadığından… Roman, yaşlılar ve çocukların durumunu aktarış şekliyle oldukça dramatik bir eser. Nesillerdir torunlarının ölümünü izleyen dedelerden daha üzücü ne olabilir ki?
3. Kasiyer – Sayaka Murata
Keiko, 36 yaşında bir kadın. 18 yıldır yarı zamanlı kasiyer olarak bir markette çalışıyor. Bekar, hayatında kimse yok. Evi ile işi arasında mekik dokuyor. Halinden memnun, hayatında istediği başka bir şey yok. Fakat bu hali, etrafındaki kimseyi memnun etmiyor. İnsanlar ısrarla Keiko’nun “normal” olmadığını dile getiriyor. Kasiyerlik gibi geçici bir iştense düzgün bir iş bulması gerektiğini, evlenme vaktinin geçtiğini söylüyorlar. Keiko, bu sesleri dinlerken nasıl normal olabileceğini düşünüp duruyor. Moda olan şeyleri giymeye, popüler olan şeyleri yapmaya çalışıyor. Normal olmak için yardım istiyor. Ama başarılı olamıyor.
Kasiyer, insanların beklentilerini ve “normal” anlayışını açıkça eleştiriyor. Bir insanın hayatından memnun olmasının yeterli olup olmadığını sorguluyor. Keiko’nun yaşadıklarını anlatan yazar, zaman zaman okuyucuyu da şüphelere düşürüyor. Keiko, otizmli mi; Keiko, sosyopat mı, gibi sorgulamalar yapılıyor. Okuyucunun da bu normallik anlayışından payını aldığını gösterip etkili bir okuma sunuyor.
4. Ölüm Oyunu – Koushun Takami
Ölüm Oyunu, belirsiz bir gelecekte geçen distopik bir gençlik romanı. Günümüzde Japonya olarak bilinen ülke, zaman içerisinde Büyük Doğu Asya Cumhuriyeti olarak anılmaya başlanıyor. Bu ülke yaşadığı büyük felaketleri tekrar yaşamamak için çeşitli önemler alıyor. Bu önlemlerden biri de Ölüm Oyunu. Bu oyuna göre kurayla seçilin bir sınıf dolusu lise öğrencisi birbirini öldürmeye zorlanıyor. Seçildikten sonra bir adaya götürülen bu çocuklar, “Burada birbirinizi öldüreceksiniz.” denilip serbest bırakılıyor. Roman, 1- B sınıfının 42 öğrencisinin bu oyun için seçilmesi üzerine yaşananları anlatıyor. Böyle bir felaket senaryosu karşısında öğrencilerin tepkileri ve stratejilerini okumak oldukça keyifli oluyor.
Ölüm Oyunu, politik mesajlar içeren gençlik romanları okumayı sevenler için harika bir kitap. Kitabı okuduktan sonra film uyarlamasını izlemeyi sevenler için 2000 yapımı Battle Royale isimli bir filmin bulunduğunu da belirtmek isteriz.
5. Nakano Eskici Dükkânı – Hiromi Kawakami
Nakano Eskici Dükkânı, aynı isimli dükkânı konu alan bir roman. Dükkânın çalışanı Hitomi kitabın anlatıcısı olarak karşımıza çıkıyor. Hitomi, sessiz bir genç kadın. Patronu ve dükkânın sahibi Bay Nakano ise tuhaf bereler takan ve garip söylemleri olan ilginç bir kişiliğe sahip. Bay Nakano’nun ablası Masayo ise sürekli dükkâna gelmesiyle adeta davetsiz bir misafir. Takeo da Hitomi gibi dükkânın bir çalışanı; dışarıdan bakılınca sessiz ve duygusuz biri gibi gözüküyor.
Roman boyunca bu dört karakterin yaşadıklarına şahit oluyoruz. Romanda büyük ve karmaşık olaylar yer almıyor. Hitomi’nin bakış açısıyla karakterlerin duygu durumlarını ve iletişim şekillerini okuyoruz. Bu yönüyle kitabın, Japon edebiyatını başarılı bir şekilde temsil ettiğini söyleyebiliriz. İçine kapanık, tuhaf karakterler, aksiyonsuz kurgular bu edebiyatın bir parçası. Nakano Eskici Dükkânı da tam olarak böyle bir roman.
6. Sanşiro – Natsume Sōseki
Sanşiro, Japon edebiyatının en önemli romanlarından biri desek yalan olmaz. Öyle ki Haruki Murakami de Sanşiro’nun en sevdiği romanlardan biri olduğunu söylüyor. Sanşiro, Meiji dönemi olarak da anılan, Japonya’nın modernleşme dönemine ait bir roman. Dönemi hakkında birçok önemli detaya sahip olan kitabın içeriği çok zengin. Romana adını veren ana karakter Sanşiro, kırsal bir bölgede yetişmiş bir genç erkek. Tokyo Üniversitesi’nde eğitim almak amacıyla Tokyo’ya gidiyor. Meiji döneminden geçen Tokyo’da Batı’ya ait fikirler yayılmaya başlamış. Kendisini geliştirmek isteyen Sanşiro da etrafında yaşanan bu değişimleri izliyor, kendisine bir yol çizmeye çalışıyor.
Türk edebiyatından da bildiğimiz yanlış Batılılaşma teması, Sanşiro’nun da temelinde yer alıyor. Sōseki, modernleşme yolunda Batı’yı taklit etmeye karşı. Bu görüşlerini romanda mizahi bir dille eleştiriyor. Milli edebiyatı savunuyor, taklidin hiçbir alanda olmaması gerektiğinin altını çiziyor.
7. Şeytanın Çırağı – Şiro Hamao
Şeytanın Çırağı, eski bir savcı olan Şiro Hamao’nun iki kısa romanını içerisinde barındıran bir kitap. Bunlar; adaletin her durumda sağlanıp sağlanmadığını sorgulayan, bazen görünenin arkasında çok daha farklı şeyler olduğunu gösteren romanlar. Kitap ile aynı ismi taşıyan ilk kısa roman Şeytanın Çırağı, bir cinayet suçlaması ile karşı karşıya kalan Shimamura’nın yazdığı mektuptan oluşuyor. Shimamura bu mektupta soruşturmadaki bulguların farklı anlamlara geldiğini açıklamaya çalışıyor. Ayrıca geçmişinden, davranışlarının sebeplerinden bahsediyor. Hamao, bu romanda başarılı bir suçlu psikolojisi çiziyor.
İkinci kısa roman Onları Öldürdü Mü?’de ise bir avukatın ağzından farklı bir cinayet dosyasını okuyoruz. Odera, sevgilisi ve onun kocasını öldürmekle suçlanmış genç bir erkek. Anlatıcı olan avukat onu savunmak üzere çalışıyor. Fakat avukatın önünde büyük bir engel var: Odera ısrarla cinayetleri işlediğini itiraf ediyor. Yine de araştırmayı bırakmayan avukat, mantıklı senaryoların birden fazla olabileceğine dikkat çekiyor. Şeytanın Çırağı, psikolojik tahlilleri ve gerçekçi kurguları ile harika iki romanı içerisinde barındırıyor. Hamao’nun sade ve sürükleyici dili sayesinde kitabı tek oturuşta bitireceğiniz kesin.
Japon edebiyatından kitaplar önerdiğimiz listemizin sonuna geldik. Birbirinden ilgi çekici bu kitapları okumanızı dileriz. Şimdiden iyi okumalar!
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Ama fakat ancak ve lakin. Çünkü ve ya da. Ancak ama.
Yazıyı burada paylaş: