Huzursuzluk denince akla ilk gelen isimlerden biri Yukio Mişima. Bana kalırsa eserlerinin pek çoğu, insanların kendi karanlık tarafları ile yüzleşmesini konu alıyor. Ölüm, acı, yasaklar, intihar, saplantı… Mişima adeta okurun içini ürpertmek adına yazıyor. dalgaların sesi
Ancak bu durumun tatlı bir istisnası var. Tüyler ürperten Mişima klasiklerinden farklı olarak Dalgaların Sesi ise gençlik aşkı gibi iç ısıtan bir temayı işliyor. Bu yazımda da sizinle birlikte Dalgaların Sesi ve Yukio Mişima’yı inceleyeceğiz.
Meraktan Doğan Bir Aşk Hikayesi
Dalgaların Sesi’nin hikâyesi, balıkçılık yaparak ailesini geçindirmeye çalışan Şinji’nin sahilde daha önce hiç görmediği bir kızı görmesiyle başlıyor. Kitap, zengin kız fakir oğlan klişesinin temelleri üzerine yazılmış. Şinji, bu genç kıza karşı büyük bir merak duygusu beslemeye başlıyor. Çok geçmeden de Hatsue isimli genç kızın aslında adanın zengin sakinlerinden birinin kızı olduğunu öğreniyor. Tam bir ilk görüşte aşk hikayesi anlayacağınız.
Bir gün Hatsue fener kulesinin ardındaki dağa tırmanıp kaybolunca Şinji ile karşılaşıyor ve ikilinin asıl hikâyesi o anda başlıyor. Şinji, Hatsue’nin sevgisini kazanmayı çok istese de nasıl yapacağını bir türlü bilemiyor. Hissettiği her şey onun için fazlasıyla yeni. Çünkü bu zamana kadar tek önemsediği, iyi bir balıkçı olmak olmuş.
Hazır kitabın konusuna değinmişken şunu da söylemeden geçmemeliyim, yalnızca Hatsue ve Şinji’nin hikâyesini okumuyorsunuz. Kitapta yer alan diğer karakterleri de yakından tanıma fırsatımız oluyor.
Kentlerdeki gençler, sevdalanınca ne yapılması gerektiğini romanlar, filmler aracılığıyla çok erken öğrenir.
Dalgaların Sesi
Bir Başlangıç Kitabı Olarak Dalgaların Sesi
Mişima, şüphesiz çok fazla tartışmaya yol açmış bir yazar. Bir yandan içinde büyüdüğü Japon kültürünü net ve keskin bir şekilde okuyucuya sunarken bir yandan da kendi gerçeklerini yazmaktan kaçmayan biri. Dalgaların Sesi’nin aksine diğer eserlerinde insanı huzursuz eden olayları sert bir şekilde yazmış. Otobiyografik özellikler taşıyan Bir Maskenin İtirafları kitabında benim en çok dikkatimi çeken şeylerden biri şüphesiz trajediye olan uçsuz bucaksız tutkusuydu. Aslında yazar, eserlerinde işlediği bu konulara küçüklüğünden beri ilgiliymiş. Yazdıklarının çarpıcılığının buradan geldiğini düşünüyorum. Dürüst olmak gerekirse, rahatsız hissettiren bir kalemi var ve bence Mişima’nın asıl amacı da bu.
Trajedi ve acıya karşı saplantısına rağmen, Dalgaların Sesi çok daha naif bir olay örgüsüne sahip. Modern bir masal havasındaki eser, zengin kız fakir oğlan temalı bir ilk aşk hikâyesini anlatıyor. Yaza, olayların geçtiği adada hala geleneklerini yaşatmaya ve doğayla bağlarını kopartmamaya çalışan halkı anlatmayı da unutmamış elbette. Kitabı okurken, çok sık olmasa bile Mişima ile özdeşleştirdiğim karanlık tarafı görüyorsunuz. Dalgaların Sesi, çok daha masumane fakat bir o kadar da “Beni Mişima yazdı.” diyen bir eser. Bu yüzden Mişima’nın kalemiyle tanışmak isteyenler için çok sert olmayan tadında bir başlangıç kitabı.
Ne var ki ölüme, geceye ve kana duyduğum sevginin önde geldiği reddedilemeyecek bir gerçekti.
Bir Maskenin İtirafları, Yukio Mişima
Aynaya Benzeyen Bir Anlatım
Mişima’nın kaleminde beni en çok etkileyen noktalardan biri de ne anlatırsa anlatsın özünden uzaklaşmadan anlatması. Olayları anlatırken hiçbir çekincesi yokmuşçasına yazması, olaylar rahatsız hissettirse de okurun kitabı elinden bırakmasını engelliyor. Bana kalırsa, kaleminin bu kadar net olmasının asıl sırrı da başvurduğu detaylı betimlemeler. Bu betimlemeler kitabı anlamayı çok daha kolay kılıyor. Zihniniz çok karışıkken dinlenmek amaçlı tercih edeceğiniz bir anlatım diyebilirim. Olayların geçtiği Uta-Jima Adası’nı geziyormuşum hissi veren kelimelerin arasında kaybolmak benim için orada gerçekten kaybolmak gibi heyecanlıydı. Farklı bir yerden bahseden kitaplarda sıklıkla bunu ararım. Siz de benim gibiyseniz Dalgaların Sesi’nde aradığınızı bulabilirsiniz.
Anlatımını aynaya benzetmemin bir diğer sebebi de yaşadığı toplumu başarılı bir şekilde yansıttığını düşünmem. Kitapta yalnızca iki gencin aşkını değil, aynı zamanda toplumun olaylara bakış açısını da okuyorsunuz. Yazar hem iyi hem de kötü yanları ile modernlik ve geleneğin çatışmasını anlatıyor.
Dalgaların Sesi’ndeki Cinsiyet Kalıpları
Cinsiyet kalıplarından hoşlanan biri değilim ancak kitapta neden yer aldığını anlayabiliyorum. Çok sık olmasa da, kitapta cinsiyet kalıpları ile karşılaşacağınızı söylemeliyim. Kitapta “Tam bir erkek işi” , “Bir erkek şöyle olmalı” tarzında yorumlar var. Bu söylemleri onaylamasam da o dönemdeki bakış açısının bir parçası olduğunu kabul ediyorum. Fakat dönemin düşüncesi bu olmasa da Mişima buna sıkça değinirdi diye düşünüyorum. “Gerçek bir erkek olma” fikri onun yazılarında karşınıza çıkacak temalardan bir tanesi. Mişima okumadan önce bunu bilmekte fayda var, bazen rahatsız edici olabiliyor.
Aralara Serpiştirilmiş Konular: İnançlar ve Gelenekler
Farklı coğrafyaların kendine özgü değerlerini, inançlarını ve yaşayış biçimlerini öğrenmeyi çok seviyorum. Okuduklarımda da bu konulara değiniliyor olması benim için heyecan verici oluyor. Dalgaların Sesi bu konuda beni tatmin eden bir kitaptı.
Mişima, adada yaşayan kişiler için denizin önemine sıkça değinmiş. Özellikle Şinji konu deniz olunca çok büyük bir tutkuyla konuşuyordu. Şinji, Deniz Tanrısı Vatatsumi-no-Mikoto’ya adanmış Yaşiro Tapınağı’na ne zaman gitse ben de onun hislerine ortak oluyordum. Tapınak gerçek mi diye internette arattım ama somut bilgi bulamadım. Gerçek mi değil mi bilmiyorum ama kitapta öyle bir anlatılmış ki gitmiş kadar oluyorsunuz. Korsan filmlerinde karşılaştığımız “gemide kadın olmamalı” inanışını bu kitapta görmeyi beklememiştim mesela. Mişima bunu da çarpıcı ve kısa bir hikâye ile romanın bir parçası yapmıştı. Kitapta denizle ilgili inanışlar dışında halkın hayatında yeri olan anma törenleri, bazı yiyecekler, gençlerin toplanıp düzenlediği etkinlikler gibi olaylardan da bahsediyordu. Tadını kaçırmadan değindiği bu noktalar kitabı benim için daha sürükleyici yapmıştı.
Yazının sonuna geldik. Siz daha önce Mişima okudunuz mu? Yorumlarda paylaşmayı unutmayın. Bir sonraki yazıya kadar kendinize iyi bakın!
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: