Bu hafta çizgi roman türünün sınırlarını yeniden belirlemiş bir kült eseri mercek altına alıyoruz. Seri dilimize ilk olarak 2009 yılında Gözcüler adıyla çevirdi. Belli otoriteler tarafından “süper kahramanları anlatan en başarılı çizgi roman” olarak kabul edilen Watchmen neden okunmalı? İşte size 5 neden!
1. Çizgi Romanın Gücü Watchmen
Watchmen, 2005 yılında Time dergisinde çalışan iki eleştirmen tarafından 1923’ten bugüne kadar yazılmış En İyi 100 İngilizce romandan biri seçildi. Bu da bir sürü tartışmaya sebep oldu. Çünkü şekli itibariyle Watchmen bir çizgi romandı ve listede yer alan edebî romanlar arasında bulunmamalıydı. Okuyucuları ikiye bölen tartışmada büyük çoğunluk, Watchmen’in “edebî bir eser” olduğu konusunda anlaştı.
Size göre Watchmen edebi bir eser mi, yoksa çizgi roman olması üzerine gölge düşürüyor mu? Yazıldığı zamandan beri en iyi çizgi roman olarak anılan bu muhteşem eseri okumanız için sebeplerinizden biri bu olabilir. Yazarın fikri ise şöyle: Alan Moore, insanların aklındaki çizgi romanların çocuklara göre olduğu algısını aşma amacıyla Watchmen’i “süper kahraman bir Moby Dick” yapma girişimi ile yazdığını açıklamış.
2. Gerçekçi Süper Kahramanlar
Yazar, karakterlerin hepsini kendine özgü bir derinlik katıp, her karakteri çok iyi planlanarak işliyor. Bir karakter kesinlikle yalnızca beyaz ya da yalnızca siyah değil. Hikâyeye farklı bir karakterin bakış açısı ile yaklaştığımızda olayları da başka bir açıdan görüyoruz. Çünkü her karakterin motivasyonu, geçmişi ve ruhları bambaşka. İlk baktığınız anda çok kusurlu veya kötü bulduğunuz bir karakter, hikâye ilerledikçe favoriniz halin gelebilir. Ayrıca serideki bütün karakterlerin, özellikle de Rorscach’ın, o kadar çok felsefî misyonu var ki, sadece bu konu hakkında yazılmış 238 sayfalık bir inceleme bulunuyor.
3. Eleştirel Bir Bakış Açısı
Watchmen’i başlı başına bir başyapıt yapan diğer ayrıntı ise değindiği sorunlar. Kitap, alternatif bir Amerika’da geçiyor. Alan Moore yeni bir evren yaratmak yerine hikâyedeki olayları yaşadığımız dünyaya adapte etmiş. Bu sayede hikâyedeki sorunların aslında gerçek dünyada yaşadığımız sorunlar üzerinden şekillendiğini anlamamız kolaylaşıyor. Eserde yorumlanan her konu bugün bile geçerliliğini sürdürüyor. Watchmen toplumdaki şiddet ve şiddetin “barış”a ulaşmak için bir araç olarak kullanılmasını çok iyi işliyor.
Bunun haricinde kitabın ahlaki belirsizlik, politika ve felsefe gibi konu başlıklarını işleyiş şekli, okura bu eserin “basit bir süper kahraman çizgi romanı” olmadığını tekrar ve tekrar hatırlamaktan asla geri kalmıyor.
4. Aykırı Bir Hikâye Watchmen
Alan Moore ve Dave Gibbons’un amacı başta tanıdık eski moda süper kahramanları yepyeni diyarlara götürecek bir hikâye yazmakmış. Ardından henüz yayımlanmamış bir Archie Comics kurgusundan ilham alıp hikâyenin başına karar vermiş. Bu sayede süper kahramanların gerçekliklerine inerek onları derinlemesine yazabilecekmiş. Yazarın eserdeki amaçlarından biri de o zamana kadar yazılmış tüm süper kahraman temalı eserlere aykırı bir çizgi roman yazmak.
Seri, ABD ve Sovyetler Birliği, nükleer savaşa girmek üzere olduğu 1985 yılında geçiyor. Bu alternatif evrende ABD Vietnam Savaşı’nı kazanıyor ve Richard Nixon arka arkaya beş kez başkan seçiliyor. Dünya böyle bir sürecin içerisindeyken süper kahramanlar ise yalnızca devlet için çalışıyor. Çünkü devlete çalışmayan bütün süper kahramanlar yasa dışı ilan ediliyor. Gerçi bu hikâyeden süper güçlere sahip olan tek kahraman var, o da Dr. Manhattan. Olaylar hikâyedeki önemli karakterlerden biri olan Rorschach’ın bir arkadaşı öldürüldüğünde başlıyor. Kendisi bu cinayetin arkasında süper kahramanlara karşı bir komplo tehdidi olduğunu düşünüyor. Bu yüzden de gerçekleri araştırmaya başlıyor. Fakat bu komplonun önünü kesmesi için dağılan süper kahraman grubunu tekrar toplaması gerekiyor.
5. İnce İşlenmiş Detayları
Watchmen’i her okuyuşunuzda yeni bir detayla karşılaşma ihtimaliniz oldukça yüksek. Sayfada yer alan herhangi bir gazete parçasının içinde bile karakterlere dair önemli bilgiler bulabilirsiniz. Ayrıca seriyi tekrar okumaya başladığınızda bambaşka bir eseri okuyormuş gibi hissetmeniz de çok normal. Yazar Watchmen’i tam olarak hiçbir süper kahramana koşulsuzca bağlanmanızı engelleyecek bir şekilde yazmış.
Alan Moore, aşk, şiddet, sosyal yorum ve duygularla dolu, heyecanlı, akılda kalıcı ve şiirsel bir anlatı sunarken; Dave Gibbons bizlere acıyla sızlayan, öfke ve nihilizm ateşiyle yanan ve kelimenin tam anlamıyla kanla kanayan panelleri resmetmekten çekinmiyor.
Watchmen’i bu kadar iyi yapan bir diğer neden ise kitabın ‘’hiçbir şey’’ hakkında olmaması. Watchmen, derin ve zengin bir dünyayı okura bahanelerin arkasına saklamadan sunuyor ve bize çarkların nasıl döndüğünü gösteriyor. Benim favorim olan bu eseri okumanızı şiddetle öneriyorum.
Bu yazı Sude Sönmez tarafından yazılmıştır.
Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Saçımı yaptım. Güneş parlak harika. Dışarı çıktım. Arkadaşlar beni bekler. Ama fakat lakin. Çünkü veya ya da. Fakat ancak ve lakin. Ama ya da veya.
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: