Yazarın kendi ailesinden ilham alarak yazdığı Buddenbrooklar, Thomas Mann’ın yayımlanan ilk eseri. Nobel ödüllü Mann, bu eseri 25 yaşındayken yazdı. Bu yazımda sizin için kitap hakkındaki görüşlerimi derledim. Gelin hep birlikte Buddenbrooklar nasıl bir aileymiş, bakalım.
Buddenbrooklar Ne Hakkında?
Kitabın adı, içerisinde hayatı işlenen ailenin isminden geliyor. Buddenbrooklar, Kuzey Almanya’da nesillerdir tahıl ticareti ile uğraşan burjuva bir ailenin üç kuşak boyunca yaşadıklarını ve hazin çöküşünü konu alıyor. Ailenin nesillerdir işlettiği şirket, önce büyükbaba Konsül Johann’ın, ardından da onun büyük oğlu Thomas’ın elinden geçiyor. Lakin yaşlı ve genç kuşak arasındaki farklılıklar ve değişimler, şirketin ve ailenin zedelenmesine sebep oluyor.
Kaleme alındığı dönem 1900’lü yıllar olsa da, Buddenbrooklar gibi bir çok aile hala aramızda yaşamaya devam ediyor. Bu açıdan, Thomas Mann yaşadığı dönemi kaleme almış olsa da aslında geleceğe dair isabetli tahminler yapıyor.
831 sayfadan oluşan bu yapıt, uzunluğundan dolayı çoğu okurun okumaya çekindiği bir eser. Fakat size şunun teminatını kesin olarak verebilirim ki kitabı okurken asla sıkılmayacaksınız! Hatta ailenin yaşadığı çöküş sizi öyle bir etkisi altına alacak ki kitabın ne ara bittiğini dahi anlamayacaksınız. Mann’in sade ama ilgi çekici anlatımı ile etkileneceksiniz. Sonuç olarak bu eser durduk yere yüzyılın kitapları arasına girmedi.
Buddenbrooklar ve Burjuvazinin Çöküşü
Buddenbrooker ailesinin bireyleri bir servetin içine doğuyor. Bu her ne kadar cazip bir hayat gibi görünse de işler hiç de öyle ilerlemiyor. Buddenbrook ailesinde hem kız çocukların hem de erkek çocuklarının fedakarlık yapması bekleniyor. Erkek çocukları, ne yapmak istedikleri sorulmadan şirket başına getiriliyor. Onlardan aileye para kazandırması ve şirketi büyütmesi bekleniyor. Kız çocuklarından beklenen şey ise zengin bir koca ile evlenmeleri. Aileye itibar ve para getirmeleri. Bu kısacık özetlemeden bile anlayacağınız kadarıyla, Buddenbrook ailesinin en çok önem verdiği şey para. Mann, resimlediği aile ile burjuvaziyi ve ailenin çöküşüyle de burjuvazinin çöküşünü mükemmel bir şekilde okura aktarıyor.
Üstelik bu zorlu görevle beraber, tüm aileyi geçindirmeye dayanan bir kısır döngü içine mahkum olmak biraz acımasız geliyor. Bu durum, burjuvazi ailelerinde sık sık görülüyor. Buddenbrooklar’da da iş ve sorumluluk hırsı, Konsül’den sonra Thomas ve Christian’in rekabetine dönüşüyor. Bu durum iki kardeşin birbirine düşman olmasına yol açıyor.
Kaldı ki kız kardeşleri Tony’nin böyle bir seçeneği bile yok. Onun tek görevi ailenin şanını ve itibarını yüceltecek bir adam ile evlenmek. Thomas Mann, kitabında, o dönemlerde yapılan evliliklerin aile saygınlığı ve hesap defteri üzerinden yapıldığını vurguluyor. Evlenilecek eşler, adayın zenginliğine göre belirleniyor. Kadının sevip sevmediği ya da mutlu olup olmadığı sorulmuyor bile. Tony’nin karşısına bir değil, iki anlaşmalı evlilik çıkıyor. Eğer evliliklere karşı çıkarsa akrabası gibi aileden aforoz edilecek. Okuru merakta bırakan en can alıcı nokta da Tony’nin bu kurala boyun eğip eğmeyeceği oluyor.
Zıt Karakterler
Mann’in karakterleri arasında genel olarak hep bir zıtlık var. Thomas ile Christian arasındaki iş disiplini farkı, Tony ile Morten’in statü farkı, Konsül ve çocukları arasındaki kuşak farkı gibi. Yani Thomas Mann, bir konu hakkında yazarken iki farklı versiyonu da okuyucusuna sunuyor. Örneğin, Tony ve Morten üzerinden tüccar olan ve olmayan insanlar arasındaki statü farkı bariz bir şekilde görülebiliyor. Karakterlerin konuşma tarzları, hangi sınıfa ait olduğunu simgeleyebiliyor. Tony ve Morten’in konuşma tarzları sadece sınıflar arası farkı göstermekle kalmıyor. Ayrıca, karakter başka koşullarda yaşasaydı veya başka seçimler yapsaydı şimdi nasıl biri olurdu, buna da değiniyor. Mann bu konuda oldukça usta.
Thomas ve Christian da kitaptaki zıt karakterler arasında. Onlar tıpkı bir mıknatısın iki ayrı kutbu gibi. Birisi işe fazla düşkün; diğeri ise çalışmaya hiç gelemez, zevkine ve eğlencesine düşkün. Mann, yine burada da karakterlerin zıtlıklarını göstermekle kalmıyor. “Eğer karakterler farklı yollardan ilerleseydi, farklı kararlar alsaydı neler olurdu? sorularını da cevaplıyor. Eğer Konsül bu kadar tutucu olmasaydı, kardeşler arasındaki hırs ve rekabet bu denli büyür müydü? Belki Thomas herkese tepeden bakmaz ve duygularını özgürce hissederdi. Christian da bu rekabet olmasaydı işe yaramaz bir adam olmayabilirdi.
Nesiller Arası Değişimler
Kitabın, bir aileyi nesiller boyu takip etmesi sayesinde kuşaklar arasındaki farkı net bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Bir yandan yenilikler, hayaller ve değişen zamanları okurken, bir yandan da ölümlere, üzüntülere ve kayıplara şahit oluyoruz. Başlangıçta görkemli bir aile olan Buddenbrooklar’ın yıllar içinde yavaş yavaş gerçekleşen çöküşü, burjuvazinin yok oluşunu temsil ediyor. Aile büyüklerinin yeni gelenekleri reddedip eski geleneksel yaşamlarını sürmekte ısrar etmesi ise gerçek tarihi yansıtıyor. Kitap boyu aile için çatışmaları ve gerginleri okurken, arka planda dönemin siyasal olaylarını ve değişen rüzgarlarını da gözlemliyoruz.
Buddenbrooklar’a Alman Edebiyatının Yaprak Dökümü demek yanlış olmaz bence. İki eser neredeyse tamamen aynı. Sadece ailenin çöküş sebeplerinde biraz farklılıklar var. Kitapları incelediğimizde, her iki eserde de aile bağları yavaş yavaş kopuyor. Aile bireyleri her darbenin ardından bir yaprak gibi savruluyor. Başlangıçta köklü ve birbirine bağlı bir aile varken sona geldiğimizde geriye kimse kalmıyor.
İyi şeyler hep gecikir zaten, hep geç gelir ve geldiği zaman da sevinemezsiniz, bir türlü sevinmek gelmez içinizden.
Buddenbrooklar, Thomas Mann
Film Uyarlaması
Kitabın bir de 2008 yapımı bir film uyarlaması var. Film ve kitap arasında ufak tefek eksiklik ve farklılıklar var tabii. Fakat genel olarak kitabın özüne sadık kalınmış. Kitabın atmosferi de başarılı bir şekilde filme yansıtılmış. Okurların filmin en sevmediği detayı romandaki birkaç karakterin filmden çıkarılmış olması. Bir de ailenin çöküşündeki olaylar zinciri daha kısa tutulmuş. En popüler olan diyologlardan bazıları da uyarlamadan çıkarılmış. Fakat oyuncuların, kitap karakterleri ile uyumu o kadar güzel ki bu detayların bazıları göze batmıyor. Kitaptaki karakter tiplemeleri, filmdeki oyuncu kadrosu ile mükemmel örtüşüyor.
Buddenbrooklar; Thomas Mann’in en çok bilinen ve en başarılı eseridir. Herkesi, bu seçkin ailenin yaşantısını okumaya davet ediyorum. Kendinize iyi bakın. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Ama fakat ancak. Ve lakin. Çünkü fakat. Ama ve lakin. Ya da lakin çünkü. FAKAT VE LAKİN. Çünkü ve çünkü ama ancak ve fakat.
Yazıyı burada paylaş: