Merhabalar! Baba Yaga, tarih boyunca bize korkutucu ve vahşi bir kadın olarak anlatıldı. Fakat artık gerçekleri öğrenme vaktimiz geldi. Baba Yaga’nın aslında bir bilge olduğunu, insanlığa iyilik yapmaktan başka hiçbir şeyin peşinde olmadığını biliyor muydunuz? Bu yazımızda size doğruları anlatacağız. Öyleyse iyi okumalar!
Baba Yaga Kimdir?
Baba Yaga, Slav mitolojisinde yer alan bir cadıdır. Gökyüzünde bir havanın içinde uçar, yanında da her daim süpürgesi vardır. Kendisi, çirkin ve yaşlı bir kadın olarak tasvir edilir. Oldukça zayıftır ve darmadağınık ak saçları vardır. En dikkat çekici özelliği ise uzun ve sivri burnudur. Literatüre girdiği ilk andan beri Baba Yaga’nın çeşitli tasvirleri yapılsa da kamburu ve burnu her tasvirde benzerdir.
Baba Yaga, en az kendisi kadar ünlü olan evinde yalnız yaşar. Bahsi geçen ev, tavuk bacakları üzerinde durmaktadır. Bu ev, bacakları sayesinde kendi başına hareket edebilmektedir. Evin, öteki dünya ve yaşadığımız dünya arasındaki sınırda konumlanmış olduğu söylenir. Hatta kimilerine göre Baba Yaga bu ev sayesinde ölülerin ruhlarının kaçmasını ve yaşayanları rahatsız etmesini engellemektedir.
Ünlü cadı aynı zamanda, Baba Jaga, Baba Roga ve Baba Kloanta isimleri ile de anılmaktadır. “Baba Yaga” isminin anlamı konusunda herhangi bir görüş birliği bulunmamaktadır. Buna rağmen Slav dillerinde “baba” kelimesinin yaşlı kadın, büyükanne gibi anlamları bulunduğu bilinmektedir. “Yaga” kelimesi ise şeytani olan, musibet, illet gibi anlamları taşımaktadır.
Slav Mitolojisinin En Ünlü Hikayesi: Güzel Vassilisa
Vassilisa isimli genç kızın ana karakter olduğu bu hikâye, Baba Yaga’nın en bilinen hikâyesidir. Bu hikâyenin farklı versiyonları bulunsa da her versiyonda ortak olan bir şey vardır: Vassilisa’nın bebeği. Annesinin, ölüm döşeğindeyken Vassilisa’ya vermiş olduğu bu bebek, karnı doyurulduğunda kendisinden istenen her şeyi yapabilmektedir.
Vassilisa, hikâyenin başında kötü üvey annesi tarafından verilen zorlu bir göreve çıkar. Bu göreve göre, gidip Baba Yaga’dan ateş alması gerekmektedir. Baba Yaga’nın evine varan Vassilisa, isteğine ulaşabilmek amacıyla türlü işler yapmak zorunda kalır. Annesinden kalan bebeğin yardımıyla her işin altından başarıyla kalkar. Yemek pişirir, çamaşır yıkar, ütü yapar, unu kepeğinden ayırır… Fakat işler bir türlü bitmez.
Vassilisa aynı zamanda iyi huylu bir kızdır. Baba Yaga’nın evinde bulunduğu süre boyunca saygısını muhafaza eder. Baba Yaga’nın kedisini besler, onunla vakit geçirir. Günler geçtikçe Vassilisa, yapması gereken işlerin bitmeyeceğini anlar ve çareyi kaçmakta bulur. Baba Yaga’nın Vassilisa’dan sevgi ve şefkat gören kedisi, kızın kaçmasına yardım eder.
Bir diğer versiyona göre ise Baba Yaga, Vassilisa’yı kendiliğinden serbest bırakır. Bu versiyonda Vassilisa ile konuşan Baba Yaga ona sorar: “Yaşına göre çok akıllısın. Bunu nasıl başarabiliyorsun?” Vassilisa, “Annemin kutsaması ve Tanrısal öğütleri ile.” şeklinde cevap verir. Baba Yaga, “Bu evde kutsanmışların işi yok. Hemen ateşini al ve buradan uzaklaş.” dedikten sonra kızın gitmesine izin verir.
Baba Yaga’nın vahşi ve acımasız bir karaktere sahip olduğu hikâyeler de nesillerdir varlığını koruyor. Fakat bu hikâyeler, ebeveynler tarafından çocukların yaramazlık yapmasını engellemek amacıyla anlatılan kalıplaşmış hikâyelerdir. Vassilisa hikâyesi de bir anlamda bu tezi doğruluyor. Çünkü hikâyede Baba Yaga’nın, tavuk bacaklı evin ve kedisinin Vassilisa’nın iyiliğine karşılık verdiğini görüyoruz. Baba Yaga, akla değer vermektedir. Kutsala ve Tanrısal işaretlere saygılıdır. Bütün bunlar da Baba Yaga’nın bilgeliğini işaret ediyor.
Ataerkil Düşüncenin Ezdiği Bir Başka Cadı
“Cadı” kavramı, binlerce yıldır pek çok kaynakta kendisine yer bulmuştur. Farklı dillerde farklı karşılığı olan bu kavram, genelde “büyücü ruh, falcı” gibi anlamlara gelen kelimeler ile ifade edilmektedir. İngilizceye baktığımızda ise cadı anlamına gelen “witch” kelimesinin “wit” sözcüğünden türetildiğini görürüz. “Wit” ise bilge, akıllı anlamlarına gelmektedir. Ki eski dönemlerde cadı sözcüğünün hem genç hem yaşlı olup şifacılık yapan kadınlara verilen bir unvan olduğu da bilinmektedir.
Orta Çağ politikalarındaki dalgalanmalar sebebiyle düşman arayan toplumun ve kilisenin imdadına da bu kadınlar yetişir. Kutsal olduğunu düşündükleri bilgiyi kullanmaktan ve iyileştirmekten başka bir şey yapmayan kadınlar şeytan ilan edilmeye başlarlar. Savunmasız yargılanmaları ve yakılmaları da peşinden gelir.
Cadı olarak nitelendirilip infaz edilen kadınların daha çok yaşlı ve engelli kadınlar olduğu görülmüştür. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin göstergelerinden biridir. Çünkü genç kadınlar, doğurgan olmaları, güzellikleri ve dinçlikleriyle katlanılabilirlerdir. Fakat yaşlı kadınlar işe yaramaz ve çirkindir. Bu nedenle ortadan kaldırılmaları gerekir.
Baba Yaga da yaşlıdır. Çirkinliği uzun uzadıya anlatılmaktadır. Bekârdır, hiçbir erkeğe muhtaç değildir. Yalnız yaşar. Patriyarkanın hüküm sürdüğü bir dünyada cadı ilan edilmekten başka şansı yoktur. Bu nedenle olumlu yanları ve başarıları hep göz ardı edilerek toplum tarafından kötü görülür. Baba Yaga’nın çocukları yiyen, vahşi, kötücül tasvirinin hatalı olduğu çeşitli sosyal bilimciler tarafından dile getirilmektedir. Vassilisa hikâyesinde de Baba Yaga’nın akla ve iyiliğe verdiği değeri gördüğümüzden bahsetmiştik. Bunun yanında bazı araştırmacılar daha derine inerek bu hikâyelerin
ardında çok daha fazlası olduğunu yazmaktadır.
Kurtlarla Koşan Kadınlar adlı çalışmasında Clarissa Pinkola Estés’in de bahsettiği üzere Baba Yaga’nın eylemleri, erginleştirme amacı taşımaktadır. Çocukları mecazi anlamda “pişiren” Baba Yaga, onlara verdiği görevlerle bir erginleme töreni inşa etmektedir. Eski bir Slav ritüelinde de geçtiği üzere “kızaran” çocuklar, yaşamın daha ileri bir seviyesine geçerler. Baba Yaga böylece bir yetişkinliğe geçiş kapısı olmaktadır.
Baba Yaga’dan Birkaç Yansıma
Elinde süpürgesi ile havada süzülen Baba Yaga’nın, herkesin aklında yer edinen süpürgeli cadı imgesinin esas kaynaklarından biri olabileceği düşünülüyor. Ayrıca dağınık saçları, uzun ve sivri burnu, kalkık çenesi de akıllara kazınmış cadı resmini hatırlatıyor. Bu özellikleri ile Baba Yaga’nın cadı kültürünü oluşturmakta ne kadar önemli bir rolü olduğunu anlayabiliyoruz.
Kalıplaşmış bir portre ile de olsa Baba Yaga, sanatın farklı dallarını da etkiliyor. Baba Yaga’ya yapılan en bilindik atıflardan biri, ünlü John Wick serisinin ilk filminde yer alıyor. Filmde, John Wick karakterinin Baba Yaga lakabına sahip olduğunu öğreniyoruz. Wick’e Baba Yaga denmesi ise kendisinin ne iyi ne de kötü bir karakter olması, tıpkı Baba Yaga gibi yardım eden nazik birinden intikam peşindeki tehlikeli birine dönüşebilmesinden geliyor.
Kuşkusuz Baba Yaga, edebiyat dünyasını da etkiliyor. İthaki Yayınları’ndan çıkan, Dubravka Ugrešic’in, Baba Yaga’nın Yumurtası isimli romanı da bu örneklerden biri. Roman, Baba Yaga karakteri ışığında yaşlı kadınların toplumdan dışlanmalarını ve görünme ihtiyaçlarını anlatıyor.
Clarissa Pinkola Estés’in Kurtlarla Koşan Kadınlar adlı çalışması da içerisinde Baba Yaga’ya yer veriyor. Çeşitli mit ve masallardaki kadın figürleri üzerine araştırmalar içeren kitap, Vassilisa hikâyesini de inceliyor. Bu çalışmada Vassilisa’nın, Baba Yaga’nın kendisine verdiği görevler ve yaşadıkları ile çocukluktan erginliğe, kadınlığa geçtiğinden bahsediliyor.
Sophie Anderson’dan Bir Baba Yaga Hikâyesi: Tavuk Bacaklı Ev
Anderson’ın çıkış kitabı olan Tavuk Bacaklı Ev, Baba Yaga’nın torunu Marinka’yı merkezine alıyor. 12 yaşında olan Marinka, bir Yaga olan büyükannesi ile yaşıyor. Romana göre bir Yaga’nın görevi, ölü insanların bizim dünyamıza gelmesini engellemek. Marinka da Yaga olmak için büyükannesinden eğitim alıyor. Dolayısıyla sosyal hayata karışamıyor. Tavuk ayakları üzerine inşa edilmiş ev ile geziyor, oynuyor. Fakat tek istediği bir arkadaş. Tüm kuralları yıkmak uğruna arkadaş edindiğinde ise her şey karışıyor. Büyükannesi ortadan kayboluyor. Romanda Marinka’nın türlü maceralar ile büyükannesini bulma macerasını okuyoruz.
Genç Timaş tarafından dilimize kazandırılan bu kitap geçtiğimiz haftalarda yayımlandı. Yazar Anderson şimdiye kadar yayımlanan diğer kitaplarında da Slav mitolojisinin bilindik hikâyelerini ve karakterlerini yeniden yorumluyor. Görseldeki link üzerinden Bibliyoraf10 kodunu kullanarak kitabı %10 indirimli satın alabilirsiniz.
Patriyarkanın yarattığı Baba Yaga mitine bir son verip onu takdir etme zamanımız geldi de geçiyor. Gençlere büyüme sürecinde bir ışık olduğunu, insanlığı ölülerden koruduğunu kabul etmeliyiz. Baba Yaga başta olmak üzere kendini gerçek bir cadı hisseden herkese sevgilerle.
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: