Muhteşem Gatsby ile tanıdığımız F. Scott Fitzgerald, Amerikan yazarlar denince akla gelen ilk isimlerden biri. Biz de yazar Fitzgerald’ı anmak için bir yazar dosyası hazırladık. İyi okumalar!
F. Scott Fitzgerald’ın Hayatı
Francis Scott Key Fitzgerald, 24 Eylül 1983’te Amerika Birleşik Devletleri’nin Minnesota eyaletinde doğdu. Orta hâlli bir ailede normal bir çocukluk geçirdi. Princeton Üniversitesi’nde okurken Ginerva King ile tanıştı. İkili birbirlerini sevse de Ginerva’nın ailesi, kızlarının Fitzgerald’dan daha varlıklı biriyle evlenmesini istiyordu. Bu nedenle ayrıldılar. Fitzgerald, ayrılmalarından kısa süre sonra I. Dünya Savaşı’nda görev almak üzere Avrupa’ya gitti. İlk romanını da bu dönemde yazdı.
Avrupa’dan döndüğünde ise Zelda ile tanıştı. Birbirlerini sevmelerine rağmen finansal dengesizliği yüzünden Zelda onu reddetti. Maddi sıkıntılar ve reddedilme ile gelen hüzün, Fitzgerald’a hayatının en zor dönemini yaşattı. Fitzgerald, bu zorlu dönemin ardından ilk romanının basılmasıyla ani bir başarıya ulaştı.
Bu başarısı sayesinde artık Zelda ile arasına girecek bir sorun kalmamıştı. Kısa sürede evlendiler ve bir kızları oldu. Bu arada Fitzgerald yazmaya devam etti. 1924’te ailece Avrupa’ya taşındılar. Fitzgerald, Avrupa’da Hemingway ile tanıştı ve kısa sürede yakın arkadaş oldular. Fakat bu dönemde Fitzgerald ve Zelda arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmaya başladı. Fitzgeraldlar, Avrupa’da iki sene yaşadıktan sonra, hayal kırıklığı ile Amerika’ya geri döndü. Sonraki yıllar ikili için oldukça zor geçti.
Zelda, aniden küçükken sevdiği baleye tekrar ilgi duymaya başladı. Bale antrenmanları, haftada iki üç kez gittiği bale kursundan günde sekiz saate kadar sıklaştı. Fitzgerald, onun bu ilgisini onaylamıyordu. Ama kendisinin de bir bağımlılığı vardı: Alkol.
Çift, 1929’da Avrupa’ya geri döndü. Zelda’nın ruhsal sıkıntıları gittikçe kötüleşti ve 1930’da şiddetli bir sinir krizi geçirdi. Zelda, bu sinir krizinin ardından şizofreni teşhisi konularak hastaneye yerleştirildi. Eşinin durumu ve en son çıkan kitabının başarısızlığı üst üste gelince Fitzgerald artık geri döndürülemez bir şekilde alkole yöneldi. 1937’de Hollywood’da senaryo yazarlığı yapmayı denedi fakat bu konuda pek başarılı olamadı. Hayatının sonlarına doğru yeni bir roman yazmaya başladı. Fakat romanını bitiremeden 1940’ta kalp krizi nedeniyle öldü.
Yazarlık Macerası Fitzgerald
Fitzgerald’ın yayınlanan ilk eseri, on üç yaşındayken okul gazetesinde çıkan bir yazısıydı. Okulundaki öğretmenlerden biri bu yazıyı çok beğendi ve onu yazar olmaya teşvik etti. Fitzgerald, ilk romanını on sekiz yaşında iken tamamladı. Fakat, The Romantic Egoist isimli bu roman, gönderdiği yayınevi tarafından reddedildi. Kitabı reddedilmesine rağmen, romanı okuyan editör Fitzgerald’ı yazmaya devam etmesi için ikna etti. Yazarlık konusunda henüz yeni olduğu zamanlarda onlarca ret mektubu aldı. Yazdıkça ve öğrendikçe gelişti.
Fitzgerald, roman yazmaya ek olarak, bir süre para kazanmak için reklam yazarlığı da yaptı. Ama bu işten nefret ediyordu. Hikâyelerini satarak kazandığı gelir düşünce oldukça zorlu bir dönem geçirdi. Bu dönemde The Romantic Egoist’i düzenleyip tekrardan yazmaya başladı. Kendi anılarını, aşklarını ve hayatını da romana kattı. Böylece ilk yayınlanan kitabı olan Cennetin Bu Yakası ortaya çıktı. Çıktığı sene içinde de yaklaşık kırk bin nüshası satıldı.
Roman yazmaya devam ederken bir hikâyesini de tiyatro oyununa uyarladı. Oyun yazarı olarak çıkış yapma konusunda umutlu olsa da sonuç hayal kırıklığı oldu. Seyircilerin büyük bir kısmı ikinci perdeyi bile izlemeden tiyatro salonundan ayrıldı. Fakat Fitzgerald’ın roman konusunda başarısı devam etti. Hayatının son dönemlerine doğru film senaryosu yazmayı da denedi. Ama burada da başarılı olamadı; birkaç filmde çalıştıktan sonra şirket işine son verdi. Bu olaylardan sonra yeni bir roman yazmaya başladı, fakat romanını bitiremedi. Ölümünden sonra arkadaşı Edmund Wilson, Fitzgerald’ın notlarından yararlanarak romanı tamamladı.
Uzun lafın kısası, Fitzgerald hayatı boyunca çeşitli alanlarda yazdı ve en büyük başarısını da yazdığı romanlarla yakaladı. Durumu her ne kadar kötü olursa olsun daima yazmaya devam etti.
Fitzgerald’ın Yazım Stili
Fitzgerald, her yazar gibi yazdıkça kendini geliştirdi ve yazım stili de zaman içinde değişti. Bu nedenle her eserinde bizi biraz daha farklı bir yazım stili karşılıyor. Ama eserlerinde hiç değişmeyen bazı noktalar da var. Bunlardan biri sembolizm. Fitzgerald, edebi kariyeri boyunca yazılarında sembol kullanmaya hep özen gösterdi. Yarattığı sembollerden en ünlüsü ise Muhteşem Gatsby’deki yeşil ışık. Gatsby’nin yeşil ışığı, onun umutlarını, hayallerini, Daisy’ye olan aşkını ve Amerikan rüyasını temsil ediyor.
Çünkü gençti Daisy ve yapay dünyası buram buram orkidelerin, neşeli züppeliklerin, o yılın ritmini belirleyen ve yaşamın hüznünü ve manasını yeni notalarla özetleyen orkestraların kokusundan oluşuyordu.
Muhteşem Gatsby, F. Scott Fitzgerald
Fitzgerald’ın yazılarında kullanmayı sevdiği bir diğer unsur ise zıtlıklar. Bir kişiyi ya da nesneyi betimlerken birbirine uymayan veya ters düşen sıfatları eserlerinde sık sık birlikte kullandı. Yaratıcı ve farklı betimlemeler, Fitzgerald’ın yazım stilinin en ilginç yanlarından biri. Yukarıdaki alıntıda da yazarın tarzının bu yanını görebilirsiniz.
Fitzgerald’ın romanları içerik bakımından genelde toplumun üst tabakası üzerine odaklanıyor. Fitzgerald, toplumun zengin kısmı ile ilgili yazarak gelir eşitsizliği üzerinde sık sık durdu. Kendi deneyiminlerini de yazılarına aktardığı için, toplumdan ayrı kalma ve öteki olma durumları da eserlerinde sıklıkla karşılaşılan temalar arasında yer alıyor.
Amerikan Rüyası ve Fitzgerald
F. Scott Fitzgerald, “Amerikan rüyası” kavramıyla en çok bağdaştırılan yazardır. Peki nedir bu Amerikan rüyası? Öncelikle, Amerikan rüyası yirminci yüzyılda bir anda ortaya çıkan bir kavram değil. Bu düşüncenin alt yapısı, 1776’da yayınlanan Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’ne kadar uzanıyor.
Amerikan rüyası, Amerika’nın gelişimi ile yavaş yavaş oluştu. Oluşan bu düşünce ise şudur: Eğer yeterince çalışırsanız Amerika’nın ideal koşullarında başarıya, zenginliğe ve daha yüksek bir sosyal statüye erişebilirsiniz. Amerika’nın ideal koşulları olarak düşünülen şey ise özgürlük içinde ve demokrasi altında yaşamak.
Amerikan rüyası konsepti, doğal olarak edebiyatı da etkiledi ve birçok yazar da bu konsepti tartışan kitaplar yazdı. Bunlardan en ünlülerinden biri ise Muhteşem Gatsby. Fitzgerald, kitabındaki ana karakter Gatsby üzerinden Amerikan rüyasını eleştirerek bu rüyanın düşüşünü gösteriyor. Muhteşem Gatsby, zamanla Amerikan rüyası denince akla gelen ilk eser oldu. Ve işte böylece Fitzgerald Amerikan rüyası kavramına ayrılmaz şekilde bağlandı.
Fitzgerald’ın Eserleri
Fitzgerald, yazarlık kariyeri boyunca toplamda 4 roman ve 168 hikaye yazdı. Bu eserler arasından şüphesiz ki en bilineni Muhteşem Gatsby. Muhteşem Gatsby, ilk basıldığı zaman Fitzgerald için büyük bir başarı değildi. Kitabın reklam konusundaki başarısızlığı, Muhteşem Gatsby’nin Fitzgerald’ın diğer romanları kadar satamamasına yol açtı. Kitap, yazarın ölümünden birkaç yıl sonra, II. Dünya Savaşı zamanında popülerleşti. O zamandan günümüze kadar milyonlarca nüshası satıldı ve modern klasikler arasında da kendine yer edindi.
Fitzgerald’ın sonradan ünlü olan bir diğer romanı ise Buruktur Gece. Fitzgerald, Buruktur Gece’yi yazdığı en iyi roman olarak görüyordu. Buruktur Gece çıktığı zaman, Muhteşem Gatsby gibi, beklediği kadar satılmadı. Fakat zamanla daha çok sevilmeye başlandı. Günümüzde, “Okunması Gereken 100 Kitap” tarzı birçok listeye bu kitabın adını görebilirsiniz.
Fitzgerald’ın yazdığı onlarca hikaye arasından öne çıkan bir hikayesi var: Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi. Hikaye, yaşlı olarak doğan ve büyüdükçe gençleşen Benjamin Button’ın hayatını konu alıyor. Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi, ilginç konusu ve uyarlamaları sayesinde Fitzgerald’ın en bilinen hikayelerinden biri.
Fitzgerald’ın romanları:
- Cennetin Bu Yakası (1920)
- Güzel ve Lanetli (1922)
- Muhteşem Gatsby (1925)
- Buruktur Gece (1934)
Eğer Fitzgerald’ın hayatı ve kendisi ile ilgili daha çok bilgi edinmek isterseniz, BBC’nin yayınladığı Sincerely, F. Scott Fitzgerald isimli belgeseli izleyebilirsiniz. Fitzgerald hakkında hem bilgilendirici hem de kurgusal bir şey izlemek isterseniz, Last Call filmi ilginizi çekebilir. Bu film, Fitzgerald’ın yaşamının son yıllarını konu alıyor. Yönetmen Henry Bromell, Fitzgerald’ın sekreteri Frances Kroll Ring’in anılarından yararlanarak hem tarihi doğruluk hem de kurgu açısından tatmin edici bir film yaratmış. İzlemeyi düşünen herkese iyi seyirler!
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: