Hakkında Hiçbir Şey Bilmediğim Şeyler, Patrick Ness’in yazdığı hikâyelerden oluşuyor. Bugün sizlerle dilimize çevrildiği günden beri okumak istediğim bu kitap hakkındaki görüşlerimi paylaşacağım. Gelin ilk olarak Hakkında Hiçbir Şey Bilmediğim Şeyler‘in konusuna bakalım. İyi okumalar!
Hakkında Hiçbir Şey Bilmediğim Şeyler‘in Konusu
Bu eser aslında on iki hikâyeden oluşan bir derleme. Her birinin konusu ise birbirinden ilginç. Bir hikâyede Amazonlar ve Muhasebeciler Birliği arasındaki bir savaşa tanık olurken başka birinde Askeri Savaş Oyunları Dans Komitesi tarafından düzenlenen yarışmayı izliyoruz. Sydney’e tatile çıkıyoruz, “giyşirme” trendini öğreniyoruz ve Sözlük Eşyazarları’nın çalışma mekanını ziyaret ediyoruz. Anne ve babasını arayan birinin e-maillerini okuyoruz ve hayaletlerden onların kendi hikayesini dinliyoruz. Birbirinden ayrı bu konseptler, hikâyelerin sadece bir kısmı. Kitapta daha birçok ilginç kısım var. Ayrıca öykülerin hepsi oldukça eşsiz ve yaratıcı konulara sahip.
Her Öykünün Kendine Has Tarzı
Eserde en sevdiğim kısım, her hikâyenin kendine özgü bir tarza sahip olmasıydı. Ness, bu kitabı yazarken yazım stilinde küçük değişiklikler yapmış. Örneğin biri gazete yazısı formatında yazılmışken, bir diğeri mektuplardan oluşuyordu. On iki öykünün hepsinin bu tarz kendini öne çıkaran farklı özellikleri var. Daha önce okuduğum birçok derlemeyi bitirdikten sonra hikâyelerden sadece en sevdiklerimi hatırlayabilirdim. Bir de benzer tarz ve konular ele alınıyorsa, hepsini birbirine karıştırırdım. Fakat Hakkında Hiçbir Şey Bilmediğim Şeyler, benim için bir istisna oldu. Kitaptaki bütün hikâyelerin kendi kişilikleri var gibiydi. Hiçbiri bir öncekine ne tarz ne konu bakımından benzediği için, hepsini ayrı ayrı zihnimde yer edindi. Alışılmadık tarzda eserler okumak benim hep hoşuma gider. Bu eserde de yazar, deneysel bir biçimde çalışmış ve sonuç başarılı olmuş.
Patrick Ness’in Kalemi
Patrick Ness’ten daha önce sadece Canavarın Çağrısı’nı okumuştum. Onu okurken de yazarın kalemini beğendiğimi hatırlıyorum. Fakat Ness bu kitap ile ne kadar başarılı bir yazar olduğunu kanıtlıyor. Patrick Ness, hikâyelerinde birçok farklı stil kullanıyor. Buna rağmen hikâyeleri yazan kişinin o olduğu 300 metreden bile anlaşılıyor. Ness, Hakkında Hiçbir Şey Bilmediğim Şeyler’de okuru kitaba yabancılaştırmadan, bizlere yeni bir deneyim sunuyor. Eserin sevdiğim yanlarından biri buydu.
Ayrıca kitapta metinlerin uzunluğundan dolayı karakterlerle bağ kurmak çok daha zor olsa da, Ness okura karakterlerini sevdirmeyi başarıyor. Örneğin bir öykü, birçok farklı gerçeklikte iki kişinin karşılaşması hakkında. İki karakteri de yeni yeni tanımama ve onlarla ilgili çok fazla bir şey bilmememe rağmen onlar buluşamayınca üzüldüm ya da konuştuklarında sevindim. Ness romanlarda onlarca sayfada yapılamayan bir şeyi sadece yirmi sayfada yapmayı başarıyor. Karakterlerin başlarına neler geleceğini hep merak ederek okudum. Farklı konuların da duruma büyük katkısı var elbette.
Orijinal Konular
Her hikâyenin kendi tarzı olduğu gibi hepsinin birbirinden özgün bir konusu vardı. Hikâyeler her ne kadar yaklaşık yirmi sayfa sürse de, okurken şaşırdığım birçok nokta oldu. Özellikle Yetenekli Çocuklar ve Quis Custodiet Ipsos Custodes? isimli öyküler beni çok şaşırttı, sanırım en sevdiklerim onlar. Ayrıca hikâyelerin çoğundaki insanlar, sıradan kişilerdi. Hiçbiri ne kadar tuhaf durumlarda olsalar da kitap karakteri gibi hissettirmedi. Gerçek hayattan alınmış gibilerdi.
Kitabı özgün yapan asıl öge, insanlardan çok konseptler ve durumlardı; hatta bazı hikâyeler sadece durumlardan bahsediyor. Neredeyse hiç karakter olmayan, sadece yaşanan bir fenomeni anlatan öyküler de vardı. Yani kısaca eseri eşsiz kılan kısım, yazarın yaratıcı fikirleri diyebilirim. Farklı ve alışılmadık konular okumak isteyenler, aradıklarını Hakkında Hiçbir Şey Bilmediğim Şeyler‘de bulabilirler.
Yapboz Çözmek Gibi
Patrick Ness’in hikâyelerinde alışıldık bir durumla sık sık karşılaşmadığımız için, durumu anlamak yapboz çözmek gibi hissettiriyor. Farklı konseptleri aşağı yukarı yirmi sayfada öğreniyoruz. Bu nedenle yeni terimleri anlamak için biraz çaba harcamak gerekiyor. Açıkçası kurguyu çözmeye çalışmaktan hoşlandığım için bu çaba benim hoşuma gitti. Eğer bu durumu çok sevmiyorsanız da, aşırı fazla kafa yoracak kadar karmaşık olmadığı için sıkıntı çekeceğinizi sanmıyorum. Hikâyenin sonunda her türlü bütün parçalar yerine oturuyor. Bazen sadece olan biteni anlayabilmek için biraz akışa bırakmak gerekiyor.
Uzun lafın kısası, Hakkında Hiçbir Şey Bilmediğim Şeyler benim için çok zevkli bir okuma deneyimi oldu. Eğer özgün ve farklı tarzda bir şeyler okumak istiyorsanız, bu esere kesinlikle bir şans tanımalısınız. Öykülerin bendeki etkisi sebebiyle Patrick Ness’ten daha çok eser okumayı planlıyorum.
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: