Anne Shirley ile nasıl tanıştınız? Ekrandan mı, kitaplardan mı? Pek de fark etmiyor aslında öyle değil mi? Her iki durumda da onu çok sevdiniz. O zaman gelin bu özgür ruhlu kızılı neden bu kadar çok sevdiğimizi hep birlikte masaya yatıralım.
Eğer bana Anne diyecekseniz, lütfen sonundaki E’yi unutmayın.
Anne of Green Gables, Lucy Maud Montgomery
Konusunu az çok herkes biliyor olsa da kısa bir özet fena olmaz diye düşünüyorum. Anne Shirley, “ömür boyu sürecek kederi” olan kıpkızıl saçlarıyla Bright River’daki tren istasyonunda onu evlat edinen yeni ailesi ile tanışmayı beklerken Marilla Cuthbert de Avonlea, Green Gables’da kardeşi Matthew’ün eve getireceği “erkek çocuğu”nu beklemektedir. Cuthbert Kardeşler kendilerine yoldaş olup çiftlik işlerine de yardım edecek bir oğlan çocuğu evlat edinmeye karar vermiştir vermesine ancak korkunç -tabii Anne ve Cuthbert’ler zamanla birbirlerine sahip oldukları için ne kadar talihli olduklarını fark ediyorlar ama o başka bir konu- bir karışıklık sonucu yetimhane onlara bir kız çocuğu, üstelik görüp görebileceğiniz en acayip kız çocuğu olan Anne Shirley’i, göndermiştir. İşte eğlence tam da bu noktada başlıyor.
Öncelikle kitabın 1908 yılında yazılmış olduğunu düşünürsek, çağının çok ötesinde mesajlar içeren bir metin olduğunu söyleyemeden geçemeyeceğim. Anne, kitap boyunca kız çocuklarına biçilen roller ve onlardan beklenenler hakkında düşünüp konuşuyor ve bununla yetinmeyip eyleme de geçiyor. Aveonlea’da tanıştığı herkesi şoktan şoka sürüklemesi de pek umrunda olmuyor. Anne; geveze, hayalperest, fazlasıyla zeki ve yazıldığı çağda olduğu kadar aslında şimdilerde bile olağandışı bir kız çocuğu. Kendisi karşılaştığı hemen her okurun kalbini çalan bir karakter ve yaratıldığı günden bu güne cazibesinden hiçbir şey kaybetmedi.
“Ama eğer büyük fikirleriniz varsa, onları ifade edebilmek için büyük kelimeler kullanmanız gerekir, öyle değil mi?”
Anne of Green Gables, Lucy Maud Montgomery
Anne, aslında dramdan beslenen bir drama kraliçesi olsa da bunu olabilecek en komik ve sevimli şekilde yapıyor. Zengin dil bilgisi ve uslanmaz bir romantik olması da bu duruma pek katkı sağlamıyor ama olsun. Karakterimiz büyürken yaşadığı zor ve çetrefilli olaylardan kaçmak için hayal gücü ve kitaplara sığınmış bir çocuk. Drama kraliçeliği yapması da bu yüzden. Açıkçası Anne’in bu yeteneği beni kendine hayran bıraktı. Kitabı okurken yazarı içimden defalarca böyle bir karakteri düşlediği ve bizimle tanıştırdığı için tebrik ettim.
Anne’in yıllarca kötü muamele gördüğü evlerde ve yetimhanede yaşadıktan sonra hayallerinin ötesinde bir yuvaya; sadece hayallerinde sahip olacağını düşündüğü bir aileye, komşulara, arkadaşlara kavuşması ve bu duruma ayak uydurmaya çalışması ve “kendisi olarak” onların hayatında bir yer edinme mücadelesi; büyümeye başlaması, her bölümde yeni bir duyguyla, yeni bir durumla kendine has yöntemleriyle başa çıkmaya çalışması tanık olması çok keyifli bir hikayeydi. Gilbert Blythe, Diana, Manila ve kitaptaki diğer karakterle an be an gelişen ve dönüşen ilişkilerini hem okuması hem de izlemesi çok eğlenceli ve kalp ısıtan türdendi.
Açıkçası, okuma zevki açısından bize vasat gelen yaşlı romanlarının genel sorunu, gerçekten yaşlı olmalarıdır. Yani yazıldıkları dönemin ihtiyaçlarını her ne kadar eksiksizce karşılasalar da; hikayeleri, kurguları, karakterleri, içerdiği görüşler ve olay akışları zaman ilerledikçe cezbedici olmaktan çıkıyor. Bu da okuyucu ve yazar arasında hem uyuşmazlığa hem de birbirinin isteklerini anlayamama sorununa yol açıyor. Aslında bu tür kitapları okurken kitabın yazıldığı dönemi biraz da olsa öğrenmek ve yazar hakkında az çok bir şeyler bilmek hem bu sorunu çözecek hem de okuma zevkini kat kat arttıracaktır. Yeşilin Kızı Anne, böyle bir çaba gerektirmeden bizlere – günümüzde yazılmış bir kitabın hissini yakalayamasa da- oldukça taze bir okuma serüveni sunuyor ki bu da yazara duyduğum hayranlığa seviye atlatan bir durum oldu benim için.
“Bence hiç bir beklentin olmadan yaşamak, hayal kırıklığına uğramaktan daha kötü bir şey.”
Anne of Green Gables, Lucy Maud Montgomery
Yeşilin Kızı Anne -ya da Anne With an E ya da Anne of Green Gables hangi isimle biliyorsanız- her yaştan okurun keyifle okuyabileceği, kendilerinden bir şeyler keşfedebileceği, bir kitap. Okurlarının çokça eğleneceği ve sonuç olarak kapağı mutlu kapatacağı bir roman olarak kitap dünyasının nadir bir köşesinde duruyor. Üstelik hem komik hem naif, yer yer hüzünlü fakat son derece umut verici bir roman olarak bugünlerde her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir okuma vaat ediyor.
Kitabın pek çok farklı yayınevinden çıkan baskısı, hatta haddinden fazla baskısı bulunuyor. Ben Koridor Yayınları’ndan çıkan baskıdan okudum ve hem çeviriden, hem kitap kalitesinden hem de kapak tasarımından çok memnun kaldım. Üstelik -bence- daha kötü tasarımlı baskılara göre fiyatı da daha uygundu. Koridor Yayınları’ndan çıkan bu baskıların bez cilt olduğunu ve çok hoş bir dokusu olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Devam kitaplarını da hızla basan yayınevi bizlere bu açıdan estetik bir koleksiyon sunuyor.
Anne’in bendeki yansımaları aşağı yukarı böyleydi. Okuma alışkanlığı olan her yetişkinin ve her çocuğun kütüphanesine eklenebilecek bir kitap. Eh, henüz tanışmadıysanız Anne Shirley-Cuthbert’ü sizlere takdim etmekten mutluluk duyarım efendim!
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş:
Çok güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık efenim <3
Teşekkür ederim editör hanım sizin de elinize sağlık 🙂