Bugün konumuz ünlü yazarların ilginç yazma alışkanlıkları. Hiç bir kitabı okurken eserin oluşma sürecini merak ettiniz mi? Eğer yazarların arka planda ne yaptığı ile ilgileniyorsanız, doğru yere geldiniz.
Neredeyse her yazarın birbirinden farklı yazma alışkanlıkları var. Fakat bazı yazarların alışkanlıkları diğerlerinin yanında tamamen sıra dışı kalıyor. Biz de bugünkü yazımızda bu sıra dışı alışkanlıklara değineceğiz. İyi okumalar!
Otelde Yazan Maya Angelou
Maya Angelou, Amerikan şair, yazar ve aktivist. Hayatı boyunca birçok şiir, deneme ve otobiyografi yazmış. Yazdıkları kadar ilgi çekici olan bir başka şey de, onları yazdığı yer. Günlük rutininde sabah beş buçuk gibi kalkarmış ve saat yedi civarında otele gidermiş. Otel odasında saat ikiye kadar yazı yazar, sonra eve dönermiş. Her gün otele gittiği için, birkaç aylığına bir oda kiralamış. Dahası, Angelou, odadaki resimlerin kaldırılmasını tercih edermiş. Odada, taşınmayacak eşyalar haricinde, bir şişe şarap, küllük, biri eşanlamlılar için olan iki sözlük, İncil, not defteri ve daktilosu olurmuş. Aynı zamanda, otel görevlilerinden odasına dokunulmamasını rica edermiş. Odada uyumadığı için çarşafların değiştirilmesine izin vermezmiş. Bazen, temizlikçilerin ona şöyle not bıraktığı olurmuş: “Sevgili Bayan Angelou, lütfen çarşafları değiştirmemize izin verin. Küflenmiş olduklarını düşünüyoruz.”
Ters Duran Dan Brown
Da Vinci’nin Şifresi gibi eserleri ile çok satanlar listelerine girmiş olan Dan Brown, oldukça farklı bir alışkanlığa sahip. Dan Brown, yazı yazamadığı zamanlarda, bu durumu aşabilmek için ters dururmuş. Evet, yanlış duymadınız. Spor salonuna gidip oradaki aletleri kullanarak ters duran yazar, bu egzersizin kendi kurgusuna olan bakış açısını değiştirdiğini söylemiş. Ayrıca Dan Brown’un başka bir alışkanlığı da, yaklaşık kırk beş dakika yazı yazdıktan sonra durup kısa bir süre spor yapması. Zamanı tutmak için küçük bir kum saati kullanır, bittikçe biraz egzersiz yapıp yazmaya geri dönermiş. Görünen o ki Dan Brown’un hayatında spor önemli bir yere sahip.
Kıyafetlerini Saklatan Victor Hugo
Sefiller ve Notre Dame’ın Kamburu ile tanıdığımız Victor Hugo, her gün yazabilmek için kendine özgü bir yöntem bulmuş. Bu yöntemi özellikle son teslim tarihi yaklaşıyorsa kullanırmış. Hugo, uşağından kıyafetlerini saklamasını istermiş. Böylece Hugo, dışarı çıkmak istese de çıkamazmış. Tabii tamamen kıyafetsiz kalmazmış. Bu durumda giymek için aldığı, ayaklarına kadar gelen örgü bir giysisi varmış. Bir şeyler yazana kadar diğer bütün kıyafetleri saklı olarak kalırmış. Böylece kendini kontrol etmek için bir yol bulmuş. Kış günlerinde bu yöntemin aşırı etkili olduğunu da eklemek gerek. Notre Dame’ın Kamburu’nu yazarken, kitabı yetiştirebilmek için bu yöntemi sık sık kullanmış ve romanı zamanında yayıncısına ulaştırmış. Hatta kitabı yazmayı erkenden bitirdiği bile söyleniyor.
Renkli Kağıtlar ve Alexandre Dumas
Alexandre Dumas 68 yıllık hayatına birçok önemli eser sığdırmış bir yazar. Onu özellikle Üç Silahşorler ve Monte Kristo Kontu romanlarıyla tanısak da sadece roman yazmamış. Şiirler, makaleler, seyahatnameler, hatta yemek kitabı bile yazmış. Bu kadar farklı türde yazdığı için, yazdıklarını gruplama ihtiyacı duymuş. Bu yüzden, farklı renkteki kağıtlara yazmaya başlamış. Alexandre Dumas, kurgu yazarken mavi, kurgu dışı herhangi bir yazı yazarken pembe ve şiir yazarken sarı kağıt kullanırmış. Seyahat ettiği bir zamanda elinde mavi kağıt kalmamış. Yazmaya devam edebilmek için, normal beyaz kağıda yazmak zorundaymış. Mavi yerine beyaz kağıt kullanmanın kurgusuna acı çektirdiğini düşünmüş. Muhtemelen bir sonraki seyahatinde yanına daha fazla kağıt almıştır.
Pastel Kalemleri ile James Joyce
James Joyce’u Ulysses adlı klasik romanı ile tanırız. Onun yazma şeklindeki farklılığın temel nedeni, sağlık problemleri olmuş. James Joyce’un çocukluğundan beri çektiği görme rahatsızlıkları, yaşlandıkça artmış. Neredeyse kör kalma durumuna gelmiş. Bu nedenle yatağına uzanır, elinde mavi pastel kalemiyle kartona yazı yazarmış. Mavi pastel kalemle yazmak ne yazdığını görebilmesi kolaylaştırdığı için bu şekilde yazmayı tercih etmiş. Aynı zamanda yazarken beyaz bir gömlek giyermiş. Böylece, özellikle karanlık zamanlarda üstünden yansıyan ışık görmesini kolaylaştırırmış. Görme sorunları arttığı için son romanı olan Finnegan Uyanması’nın çoğunu bu şekilde yazmış.
Sabahın İlk Işıklarında Hemingway
Ernest Hemingway’in günlük rutininde ilk yaptığı iş, yazı yazmak. Bir roman ya da hikâye yazdığı zamanlarda, günün ilk ışıklarında yazı yazmaya başlarmış. Neredeyse kalkar kalkmaz işe koyulurmuş. Sabahın ilk saatlerinden öğle vaktine kadar yazmaya devam edermiş. Erken saatlerde çalışmasının nedeni ise, o saatlerde onu rahatsız edecek hiç kimsenin olmamasıymış. Aynı zamanda havanın serin oluşu da başka bir etkenmiş. Hemingway’in gününün kalanı gayet normal geçermiş. Onun gibi erken kalkıp yazan başka yazarlar da var. Örneğin sıradaki yazarımız Murakami, bu yazarlardan biri.
Ünlü Yazarların ilginç yazma alışkanlıkları
Murakami’nin Günlük Rutini
Ünlü Yazarların ilginç yazma alışkanlıkları
Şimdiye kadar yazarların bazı alışkanlıklarına değindik, fakat Murakami’nin bütün günlük rutini anlatılmayı hak ediyor. Sabahları saat dörtte uyanıp günün ilk beş veya altı saatini romanı hakkında çalışmaya ayırırmış. Öğleden öncesi yazmakla geçen yazar, öğleden sonra on kilometre koşarmış. Bazen koşmak yerine bir buçuk kilometre yüzermiş, bazen ikisini de yaparmış. Sonra biraz kitap okur, biraz müzik dinler, akşam saat dokuzda uyurmuş. Bu rutini hiç aksatmadan her gün uygularmış. Bana göre Murakami’nin rutinindeki en ilginç nokta, her gün on kilometre koşması değil, rutini daima koruması. Kendisi de tekrarın bir süre sonra hipnotize edici olduğunu söylemiş.
Yazının sonuna geldik. Size en ilginç gelen alışkanlık hangisi? Yorum yaparak bunu bizimle paylaşabilirsiniz. Başka yazılarda görüşmek üzere!
Ünlü Yazarların İlginç Yazma Alışkanlıkları
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: