Merhaba. Eski şöhretinden ödün veren yazarları ele aldığımız “Yıldızı Sönen Yazarlar” serimizin bugünkü konuğu: Paula Hawkins! Çoğumuzun Trendeki Kız ile tanıdığı Paula Hawkins, birkaç yıl önce çoksatanlar raflarını boylamış meşhur bir yazar iken, ne oldu da hafızalarımızdan siliniverdi? Bu yazımda bu sorunun cevabının peşinden gittim. İyi okumalar!
Paula Hawkins Kimdir, Kim Değildir?
Yazının başlangıcında biraz yazardan söz etmekte fayda var. 26 Ağustos 1972’de Zimbabwe’de doğan Paula Hawkins, 1989’de Londra’ya taşınıyor ve hayatına orada devam ediyor. Yaklaşık on beş sene boyunca gazetecilik yaptıktan sonra roman yazarlığına soyunan Hawkins’in ilk göze çarpan yazınsal faaliyeti Trendeki Kız oluyor. Polisiye, suç ve gerilim türleri üzerine yoğunlaşan yazar, eserlerinde aile içi şiddet ve alkol bağımlılığı gibi sorunları da ele alıyor. Şimdi gelin, yazarın eserlerini ve kariyerini mercek altına alalım.
Hawkins’in Yazarlık Kariyerinin Başlangıcı
Hawkins, on beş senelik gazetecilik kariyerinden sonra 2015’te çıkış romanı Trendeki Kız’ı yayımladı. Bu kitap ona devasa başarılar getirdi. New York Times başta olmak üzere pek çok çoksatanlar listesinde zirveye tırmandı, Trendeki Kız, 50 ülkede 40’tan fazla dile çevrildi ve dünya çapında 19 milyondan fazla kopya sattı. Ek olarak, 2015 Goodreads Ödülleri’nde En İyi Gizem ve Gerilim Kitabı ödülü dahil olmak üzere pek çok prestijli ödül de kazandı. Kitap, Türkiye’de Mart 2015’te İthaki etiketi ve Aslıhan Kuzucan çevirisi ile raflardaki yerini aldı. Türk okurlardan da olumlu tepkiler alan Trendeki Kız, polisiye ve gerilim severlerin favorilerine giriverdi. Peki kitabın bu kadar çok okunmasının, sevilmesinin nedeni neydi? Bana göre bu neden, kitabın bir günde bitirebileceğiniz kadar akıcı ve kolay okunur olması. Ayrıca yazarın yaptığı ters köşeler, benim gibi polisiye türüne pek aşina olmayanları şaşırtmayı başarıyor diyebilirim.
Trendeki Kız’ın konusu şöyle: Romanın baş kahramanı Rachel, eşi tarafından aldatıldığını öğrendiğinde kendini alkole vuruyor. Yaşadığı ağır depresyon ve alkol bağ ımlılığı, hafızasında sürekli git-geller yaşamasına yol açıyor. Her gün aynı tren ile yolculuk yapan karakterimiz, bu yolculuklar sırasında trenin penceresinden baktığında sürekli aynı, mutlu çifti görüyor ve onların hayatı ile kendisininkini karşılaştırıyor. Bir gün demiryolunun yakınlarında bir kadının cesedi bulunduğunda, hikâyemiz başlıyor.
Aynı zamanda kitabın iki tane film uyarlaması mevcut. Bunlardan biri, 2016’da vizyona girdi ve başrolünde Emily Blunt oynuyor. Diğeri ise bir Bollywood yapımı ve yalnızca Netflix’in dijital kütüphanesinde yer alıyor.
Yazarın İkinci Eseri: Karanlık Sular
Trendeki Kız ile yakaladığı olağanüstü başarıdan sonra Paula Hawkins, hızını hiç kesmeden yeni bir roman için kollarını sıvadı. Yaklaşık iki yıl süren bir yazım aşamasından sonra Karanlık Sular, 2017’de okuyucu ile buluştu.
Karanlık Sular’da olaylar, Londra’nın küçük bir kasabası olan Beckford’daki ünlü, Ölüm Göleti adındaki bir gölet etrafında dönüyor. Kitapta, 1679 yılında Libby adlı bir kızın ölümünden başlayıp 2015’e kadar o gölete atlayıp intihar etmiş kadınlar anlatılıyor. Nel Abbot, söz konusu göleti çok seviyor ve gölde yaşanmış intiharlar hakkında bir kitap yazıyor. Bir gün kendisi de gölette ölü olarak bulunuyor. Buradan sonra ise ürkütücü olaylar bir bir patlak vermeye başlıyor.
Trendeki Kız kadar olmasa da Karanlık Sular da oldukça ses getirdi. 4 milyondan fazla kopya satan kitap, 2017 Goodreads Ödülleri’nde En iyi Gizem ve Gerilim Kitabı ödülünü de kazandı. Fakat en önemlisi, Hawkins’in kemik bir okur kitlesine kavuşmasına önayak oldu.
Hawkins, Şimdilerde Ne Yapıyor?
Pek çok kişi, yazarın 2017’den beri uzun bir inzivada olduğunu, kitap yazmadığını zannediyor. Ancak yanılıyorlar. Paula Hawkins de pandemi sürecini boş geçirmeyip kalemine sarılan yazarlardan biri aslında. Kendisinin son kitabı A Slow Fire Burning, geçtiğimiz ağustos ayında okurlarla buluştu. 307 sayfadan oluşan eserin dilimize çevirisi henüz yok. Buna rağmen, yurt dışındaki okurlardan olumlu eleştiriler almaya başladı.
Kitapta, evinde ölü bulunan bir adamın cinayetinin şüphelisi olan üç kadının yargılanma süreci anlatılıyor. “Katil Kim?” temasındaki A Slow Fire Burning, konusu ile pek çok okuru heyecanlandırmayı başardı.
Kitap yayımlanalı henüz dört ay olduğundan elde ettiği başarıları konuşmak için henüz erken. Fakat ne yazık ki, şimdiye kadar yazarın ilk iki kitabı kadar ilgi görmediğini söyleyebiliriz. Peki zamanla kitabın popülerliği artacak mı? A Slow Fire Burning de yazarın diğer eserleri gibi çoksatan olmayı başaracak mı? Bunu hep birlikte bekleyip göreceğiz.
Bana soracak olursanız Hawkins, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kemik okur kitlesine kavuşmuş yazarlardan biri. Edebiyat dünyasına başarılı bir ilk kitapla giriş yapması, ona epey puan kazandırdı. Kazandırmaya devam da edecektir. Yazacağı her kitapta “Trendeki Kız’ın Yazarından” sloganın bulunmasının ona çok büyük bir artı sağlayacağını düşünüyorum. Aslında bakarsanız, bence kendisinin yıldızı tam anlamıyla sönmüş sayılmaz :). Umarım, kaleminden daha çok eser okuma şansına sahip oluruz.
Yazımı burada noktalıyorum. Umarım, ilginizi çeken bir yazı olmuştur. Siz de Paula Hawkins okumayı sevenlerden misiniz? Düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın. Hoşça kalın!
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: