Merhaba sevgili kitap severler, mitoloji aşıkları ve Rick Riordan fanları. Bu yazımda size Magnus Chase ve Asgard Tanrıları serisinin neden değerlenmesi gerektiğinden ve de seri hakkında ufak bir fragman tadında ilginizi çekebilecek şeylerden bahsedeceğim. Bu serinin gerçekten daha fazla kişi tarafından okunması gerektiğine inanıyorum.
Çoğumuz Rick Riordan’ı Percy Jackson Ve Olimposlular serisi ile tanıyoruz. Bu da çok normal, çünkü yazarın en çok bilinen ve sükse yapan serisi o. Ancak bu seri hakkında o kadar konuşuluyor ki, yazarın diğer kitapları maalesef gölgede kalıyor. Riordan’ın diğer serileri de kesinlikle Percy Jackson ve Olimposlular kadar iyi. Bir kere işin içine mitoloji ve ilginç karakterler girdi mi zaten okumak çok ayrı biz zevke dönüşüyor. Hele bir de Rick Riordan’ın alaycı üslubu ile harmanlanmışsa o kitap tadından yenmez bence.
Magnus Chase ve Asgard Tanrıları serisini ilgi çekici kılan nedir?
Aslında bu seriyi ilgi çekici kılan bir sürü özellik var. Fakat en önemlisi Riordan’ın, birçoğumuzun Marvel evreninden de aşina olduğu Thor, Loki, Odin gibi İskandinav mitolojisinin bilinen kişilerini başka kurgularda gördüklerimizden epey farklı işleyerek bizi şaşırtması. Rick Riordan, karakterlere kendi tarzından bir özgünlük katmanın altından harika bir şekilde kalkmış. Bu kişileri aşina olduğumuz tarzda işlememesi mantıklı bir seçim olmuş diye düşünüyorum.
Ayrıca Magnus Chase ve Asgard Tanrıları serisi, PJO serisi hayranları için de minik bir mutluluk sebebi aslında. Serinin birkaç bölümde Annabeth ve Percy karakterlerini de görüyoruz ve böylece iki seri arasında bir etkileşim kurulmuş olması tüm okurların gözlerinden kalpler fışkırmasına yol açıyor tabii ki. Özellikle Magnus’un Annabeth’e “başına gelenlere inanamayacağını” söylediği bir sahne var. Hepimiz yüzümüzdeki bilmiş gülümsemeyle okuyoruz o satırları aynı Annabeth gibi.
başlık
Sevdiğimiz ve tanıdığımız kişilerden bahsettik, şimdi biraz da Riordan’ın Magnus Chase ve Asgard Tanrıları serisi için yarattığı özgün karakterlere ve kurguya değinelim:
Serinin isminden de kendini ele veren ana karakterimiz Magnus Chase ile başlayalım: Kendisi hayatını, arkadaşları Heartstone ve Biltzen’in yardımı ile sokaklarda yaşayarak geçiriyor. Daha sonrasında Magnus’un başı belaya giriyor. Hoş, bunca zamandır girmediğine şaşırıyoruz ister istemez; çünkü başıboş bir melez sokaklarda güvende değildir maalesef, bu durum Riordan okuyucuları olarak çok net bildiğimiz bir gerçek. Bu noktadan sonra ise bir elf olan Heartstone ve cüce olan Biltzen’in aslında Magnus’u korumak için görevlendirildiklerini öğreniyoruz.
Karakterlerimizden bir diğeri Samira, Amerika’da doğup büyümüş Müslüman bir ailenin kızı. Kendisi bir Valkyrie ve aynı zamanda istediği anda kendisini kamufle edebildiği yeşil bir başörtüsü var. Yazarın başörtüsünü alıp büyülü bir nesneye dönüştürmesi çok hoş bir detay olmuş bence. Bu noktada zaten Rick Riordan’a olan hayranlığımız katbekat artıyor. Kendisi her kesimden karakter yaratma konusunda bir usta ve açık görüşlülüğünün emarelerinden size de şimdi kısaca bahsedeceğim.
Yazarın Hassas Tutumu
Yazar, aslında Samira karakteri ile Amerika’daki İslamafobiye ve ırkçılığa değiniyor. Aynı zamanda Müslümanlığı derinlemesine araştırdığını ve incelediğini de bu sayede fark ediyoruz. Hatta Müslümanları anlamak için öğrencileri ile oruç tuttuğundan ve ufak duaları okumaya çalıştığından bahsetmişti bir keresinde. Bir yazara daha ne kadar saygı duyulabilir, inanın bilmiyorum.
Gelelim elfimiz Heartstone ve moda düşkünü cücemiz Biltzen’e. Heartstone sağır bir elf ve onunla iletişim kurmak için etrafındaki herkes işaret dili öğrenmiş. Bu detay hepimizi duygusal bir pamuğa çeviriyor tabii. Bu iki karakter Magnus’un ebeveynleri gibiler ve seri boyunca tüm maceralarında ona akıl verip eşlik ediyorlar.
Ayrıca serideki tüm karakterler bir şekilde toplumdan dışlanmış ve hor görülmüş olarak karşımıza çıkıyor, Riordan sanki her adımını atarken özellikle bunu düşünmüş gibi. Toplum normallerine uymayan ve ötekileştirilen karakterleri alıp onları bir çatı altında topluyor. Sadece kendileri oldukları için yargılanmadıkları bir yer sunuyor.
Magnus Chase
Alex karakteri, ikinci kitapta karşımıza çıkıyor. (Ebeveynlerinin kim olduğunu söylemeyeceğim çünkü epey şaşırtıcı. Bunu kendiniz okuyup öğrenmelisiniz.) Alex akışkan cinsiyetli birisi. Yani bazı zamanlarda kadın geri kalan zamanlarda erkek olabiliyor. Daha önce karşılaşmadığımız bir tür karakter ve Rick Riordan onu Müslüman bir kızın kardeşi yaparak bizi hem şaşırtıyor hem de alkışları topluyor.
magnus chase
Son olarak şuraya yazarın muzip bir fotoğrafını bırakayım. Atkı tanıdık geldi mi? 🙂
Evet, size bu harika seriyi okumanız için bir sürü sebep sunduğumu düşünüyorum. Umarım ilginizi çekmiştir ve okumak için can atıyorsunuzdur. Bahsettiğim bu harika şeyler ve bunlardan çok daha fazlası sizi Magnus Chase ve Asgard Tanrıları serisinde bekliyor. Okumak için kafanızda bir tereddüt kalmadığını umuyor ve bir an önce okumanızı tavsiye ediyorum. Her yönüyle insanı büyüleyen ve kaçırmamanınız gereken harika bir seri gerçekten!
Daha fazlası için beni ve Bibliyoraf’ı Instagram’dan takip etmeyi unutmayın. Mavilerle kalın. 💙
Kapak görselindeki çizim OblivionsDream tarafından çizilmiştir.
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş:
Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Geç kaldım. Saçımı yaptım. Dışarı çıktım. Dans ettim. Yemek yedim. Ağladım. Yazı editlemek çok sıkıcı. Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Geç kaldım. Saçımı yaptım. Dışarı çıktım. Dans ettim. Yemek yedim. Ağladım. Yazı editlemek çok sıkıcı. Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Geç kaldım. Saçımı yaptım. Dışarı çıktım. Dans ettim. Yemek yedim. Ağladım. Yazı editlemek çok sıkıcı. Sabah kalktım. Bugün yine çok geç kaldım. Geç kaldım. Saçımı yaptım. Dışarı çıktım. Dans ettim.
Ama fakat lakin. Ve. AMA. Veya. Yemek yedim. Ağladım. Yazı editlemek çok sıkıcı.
