Korku kitabı dendiğinde hepimizin aklına olmazsa olmaz birtakım klasikleşmiş durum geliyordur eminim. Bu yazıda onlardan bazılarını inceleyeceğim. Klişeler genelde biz okurların canını sıkan tekdüze olaylar olarak karşımıza çıkar. Ancak bazı klişeler var ki bir korku romanını çok daha heyecanlı hale getirme potansiyeline sahipler.
İşte bu listedeki klişelerden hangisinin olumlu hangisinin olumsuz bir özellik olduğuna karar vermek, tamamen size kalmış. Haydi başlayalım o halde!
1. Doğaüstü Olayların Eksik Olmadığı Tüyler Ürpertici Bir Kasaba
Dış dünyadan izole, esrarengiz bir kasaba… Genelde Amerika’da olur. Evlerin çoğu müstakildir. Kitabı okumaya başladığınız anda bu kasabada tuhaflıklar olduğunu hissedersiniz. Orada burada meydana gelen paranormal olaylar, ötüp duran kargalar, lapa lapa yağan kar, her şeyi bilen ama susan bilge bir ihtiyar… Böyle kasabaların korkutucu olayların yaşanması için iyi bir arka plan yarattığı yadsınamaz bir gerçek. Bu mekân klişesinden hoşlanıp hoşlanmamaksa tamamen size kalmış. Kimi okurlar gizemli atmosfere sahip bu kasabalara tekrar tekrar girmekten hoşlansa da kimi okurlar bu standart mekanları okumaktan gına geldiğini söylüyor.
Buna verilebilecek en güzel örnek Derry Kasabası. Maine eyaletinde olan bu kurgu kasaba bir Stephen King klişesi. Korku edebiyatının kralı olan King’in çoğu romanı burada geçiyor ancak King’in okuru bu eyalete geri dönmekten asla sıkılmıyor, aksine keyif alıyor. Mesela Stephen King’in en popüler kitaplarından O ve 22/11/63 Derry kasabasında geçiyor.
“Ben Stephen King okumak istemiyorum.” diyenlere ise seksenlerde geçen ve ışıl ışıl atmosferiyle epey değişik bir okuma deneyimi sunan En Yakın Arkadaşımın Şeytan Çıkarma Ayini!ni ve küçük bir çocuğun yaşadığı paranormal olayların anlatıldığı Hayali Arkadaş’ı öneriyoruz.
2. İlk Ölen Karakterler
Hiç korku romanı okurken kimin öleceğini önceden tahmin ettiğiniz oldu mu? Bazı ölümleri doğru tahmin etmek için bu türün müdavimi olmaya, çok fazla korku okumuş olmaya gerek yok. Çünkü yazar, kitabın daha ilk bölümlerinde okurun dikkatini canlı tutmak adına birtakım basit ölümler yazar. Bu ölümleri tahmin etmek oldukça kolaydır. Sürekli kurabiye, cips vs. yiyen gözlüklü, şişman erkek karakter her zaman ölenler listesinin en başındadır. Ondan sonra da en kritik anlarda bile cinsel ilişkiye giren, umursamaz çiftimize veda ederiz. Bu tarz tipik ölümleri kolaylıkla öngörmemize rağmen korku yazarları bunları yazmaktan asla vazgeçmiyor, maalesef…
3. Polis Hiçbir İşe Yaramaz korku
Azılı katile, ürkütücü canavara ya da ruhlar dünyasından çıkagelmiş korkunç yaratık her ne ise ona bizzat tanık olmuş karakterler; asla polise gitmezler. Olayı yalnız başlarına çözüp “bu şeyin’” icabına kendileri bakmaya çalışırlar. Bazı romanlardaysa karakterler polise gitseler bile polis onlara inanmaz, hatta söylediklerine gülüp geçilir. Özellikle ana karakterleri çocuklar olan korku romanlarında hiçbir yetişkin, çocukların anlattıklarına inanmaz. Bu durum biz okurlar için bir miktar çıldırtıcı olsa da bazen bu noktada yazarlara hak veriyorum. Sonuçta olaya polis el atıp her şeyi çözse, tüm kurgu çöpe gider. Bu yüzden yazarın polisi olayların dışında tutması kabul edilebilir bir klişe bence.
4. Kilit Karakter Misiniz? Tebrikler Siz De Öldünüz!
Kitabın ortalarında veya sonlarında tüm olayları çözmüş karakter, tam her şeyi açıklayacak iken talihsiz bir şekilde ölür ya da öldürülür. Bunun yanı sıra tehlikedeki karakterleri kurtarmaya gelen bir kahraman var ise onun da hazin sonu ölümdür. Bu tip ölümleri de öngörmek oldukça kolay oluyor. Ancak yine de çoğu korku, gerilim hatta polisiye romanında karşılaştığımız bir durum maalesef. Bu klişeyi bulabileceğiniz bazı kitapları da örnek olarak eklemek isterdim ama spoiler yemenizi istemem şimdi… Tadımız kaçmasın.
5. Korku Romanlarında Araba Asla Çalışmaz!
Listemize daha spesifik bir klişe ile devam ediyoruz. Kitabın en can alıcı, aksiyonlu sahnesinde -genelde final bölümleri- karakter, katilden kaçıyorken gizlice evden çıkıp arabaya doğru son sürat koşar. Fakat o da ne? Araba asla çalışmaz. Deposu tamamen dolu, son model, yepyeni bir arabanın bile korku en olmadık zamanda arıza yapası tutar. Bu yazılı olmayan bir kuraldır: Korku romanlarında araba asla çalışmaz!
6. Birtakım Şatosal Şeyler korku
Geldik bir diğer mekân klişesine… Eğer eski yüzyıllarda geçen karanlık bir kurgu arıyorsanız gotik edebiyatı tam sizlik. Kasvetli atmosferiyle öne çıkan bu ikonik Viktoryen dönemi şatoları, gotik korku eserlerinde mutlaka bulunur. Büyük salonlar… mum ışığıyla aydınlanan uzun koridorlar… bu koridorlarda gezen hayaletler… gıcırdayan kapılar… devasa merdivenle…, insanın içini karartan tablolar… belli belirsiz görünen siluetler…
Gotik korku okuyan okurların anlattığım bu şatoları pek çok kez ziyaret ettiğine eminim. Siz de soğuğu her an ensenizde hissedeceğiniz bu şatolara gitmek isterseniz aşağıdaki kitaplara bir bakın derim.
Gotik edebiyatının öne çıkan eserlerinden Biz Hep Şatoda Yaşadık, değişik duyguların aynı potada eridiği korkunç bir drama olan Dorian Gray’in Portresi, bolca kabus ve aşk içeren Carmilla, gotik edebiyatın ilk eseri olan Otranto Şatosu ve yine bu türün mihenk taşlarından Dracula; bu mekan klişesinden hoşlananlara yeryüzünde cenneti yaşatacak kitaplardır.
Bir yazımın daha sonuna geldik. Bu listede en çok ilgi gören kitap türlerinden olan korkunun tekrar ettiği bazı detayları derlemeye çalıştım. Bu korku klişelerinden hangileri sizi keyiflendiriyor ya da içinizi bayıyor? Bizimle paylaşmayı unutmayın.
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş:
Kasaba klişesine bayılıyorum gerçekten. Ucubelerle dolu rahatsız edici derecede tuhaf ama huzurlu görünen bir kasaba kimin hoşuna gitmez ki? 🙂