Merhabalar, bu yazımızda ekibimizden Aylin Efe, Elif İdil Adalı ve Beyza Bircan sizler için ekim favorilerini yazdı. Gelin ekibimizin bu üç üyesi bu ay hangi kitapları çok sevmiş, hep birlikte inceleyelim. İyi okumalar! Bibliyoraf Ekibinin Ekim Ayı Favorileri
Editörümüz Aylin Efe’nin Ekim Ayı Favorileri
Aylin’e ekim ayının nasıl geçtiğini sorduk:
Ekim ayı benim için çok yoğu geçen bir dönemdi. Buna rağmen araya -her ne kadar bazıları incecik olsa da- 9 kitap sıkıştırmayı başarabildim. Fakat maalesef ki aralarından sadece iki tanesini sevdim.
Aylin’in favorilerine giren iki kitap şu şekilde:
- This Charming Man // C. K. McDonnell
- There Was Once // Margaret Atwood
Aylin bu kitaplar hakkındaki düşüncelerini ise şu şekilde özetliyor:
Favori kitaplarımdan biri olan The Stranger Times’ın devamı This Charming Man yine ilk kitap gibi harikaydı. İlk kitapta aşık olduğum ortam ve kurgu aynı süratle bu kitapta da devam etti. Son bir yıldır, beni yoran, kavraması zor, bol entrikaları kitaplardansa, absürde yakın, beni bol bol güldürmeyi başaran kitapları tercih ediyorum. Bu seri de aradığım her şeyi karşılıyor. İlk kitapta tanıştığımız The Stranger Times gazetesinin birbirinden tuhaf çalışanları yine bir paranormal gizemin sırrını çözmeye çalışıyor. Bu seferki çılgınlık ise vampirler. Ekip, bir yandan var olmadıkları iddia edilen vampirlerin neden bir anda ortaya çıkarak korku saçtığını çözmeye çalışırken, bir yandan da hayatta kalma mücadelesi veriyor. Tabii bütün bu karmaşanın arasında bir de çılgın editörleri Banecroft’ın önderliğinde haftalık gazetelerini yetiştirmeye çalışıyorlar.
Bu ayki diğer favorim ise Margaret Atwood’un kısa hikayesi: There Was Once. Çok kısacık olsa da üzerine düşündüren, alışkın olduğumuz kurgulara -özellikle hikaye/masal anlatımındakilere- karşı çıkan bir hikâye. Bir masal anlatmaya çalışan adamı sürekli eleştirileri ile bölen; gerek anlatım tarzını, gerek seçtiği kelimeleri, gerekse kurgusunu değiştirten bir diyalog üzerine kurulu. Atwood, bu hikayesinde sosyal sınıflardan fiziksel görünüşe, ataerkil kalıplardan feminizme kadar bir çok konuyu sorguluyor.
Yazarımız Elif İdil Adalı’nın Ekim Ayı Favorileri
Elif İdil’in ekim ayı okumaları hakkındaki düşünceleri şu şekilde:
Bir süredir başladığım hiçbir kitabı bitiremiyordum. Ama ne zaman sınav dönemi gelse kitap okuma isteğim de geri geliyor. Bu istek sayesinde okumayı başarıp çok beğendiğim iki kitaptan bahsetmek istiyorum. 😀
Yazarıma bu kitapların hangileri olduğunu sorduk:
- Hazlar ve Günler // Marcel Proust
- Bütün Şiirleri // Orhan Veli Kanık
Ve ekliyor:
Hazlar ve Günler’in tam bir tanışma kitabı olduğunu düşünüyorum. Kitap, Proust’un yirmili yaşlarında yazdığı kısa hikâyeler ve şiirlerden oluşuyor. Yazarın kendine has, detaycı bir anlatım dili var. Betimlemelere ve içsel çözümlemelere bolca yer vermiş. Böyle yoğun bir dönemde ağır gelir mi acaba gibi endişelerim vardı. Fakat yersiz bir endişeymiş. Ben okurken ne sıkıldım ne de ağır geldiğini düşündüm. Aksine başladığım bölüm bitene kadar elimden bırakasım gelmedi. Yazar, Fransız sosyetesini kısa ancak bir o kadar da sahici ve etkileyici bir şekilde anlatmayı başarmıştı Bu da Proust’un ne kadar başarılı bir gözlemci olduğunu kanıtlıyor bence. Bazı kısımları tekrar tekrar okumak istedim. Bölüm başlarındaki alıntılara da bayıldığımı ayrı bir şekilde belirtmeliyim. Eğer henüz Proust okumadıysanız Hazlar ve Günler’i kesinlikle tavsiye ederim.
Orhan Veli’nin şiirlerini küçüklüğümden beri çok severim. Fakat, sebebini ailecek çözemediğimiz bir şekilde, evde şiir kitaplarını bulamadık. Bu yüzden ilk fırsatta Bütün Şiirleri’ni aldım. Olabildiğince yavaş okumaya çalıştım. Tabi, çevirdiğim sayfada ezbere bilecek kadar çok sevdiğim bir şiirle karşılaşınca kendimi ne kadar yavaşlatabildiğim tartışılır. Benim aldığım baskıda oldukça uzun bir önsöz vardı. Yaklaşık elli sayfalık bu kısımda bu zamana kadar Orhan Veli şiirleri için yapılmış bütün derlemelerden söz ediliyordu. Kitapta bir kısım Orhan Veli’nin Garip akımı hakkında yazdıklarına ayrılmıştı. Garip akımını Orhan Veli’den okumak kesinlikle farklı ve büyüleyiciydi. Dönüp dönüp okuyacağıma çok eminim.
Yazarımız Beyza Bircan’ın Ekim Ayı Favorileri
Beyza’dan ekim ayını bize kısaca özetlemesini istedik:
Benim için favorilerle dolu bir ay oldu desem yeridir. Okuduğum yedi kitabın hepsinden de büyük zevk aldım ve bu ay sevmediğim kitap olmadı. Ama tabii ki bir tık öne çıkanlar da var.
Beyza’nın bu yedi kitap arasındaki üç favorisi şu şekilde:
- Ateşböceği Yolu // Kristin Hannah
- Dört Ölü Kraliçe // Astrid Scholte
- Erdem Yılı // Kim Liggett
Yazarımızdan bu kitapları neden sevdiğini bize açıklamasını istedik:
Ateşböceği Yolu, dizisi çıktığında büyük ses getirmiş ve benim de aklımda yer edinmiş bir kitaptı. Kitabı sonunda okuyabildim. Eserde lise yıllarında tanışan iki kızın uzun yıllar süren dostluğu anlatılıyor. Kate, sıcak bir aileye sahip olmasına rağmen arkadaşlarından yana yüzü gülmediği için tek başına takılmayı tercih ediyor. Tully ise uyuşturucu bağımlısı annesine bakıcılık görevi yapmasına rağmen modaya ayak uydurduğu için dışarıdan oldukça havalı görünen biri. Tully ve annesi Ateşböceği Yolu’na taşındıktan sonra bu iki kız bir şekilde arkadaş oluyorlar. İlerleyen yıllarda da aynı üniversiteye gidip aynı yerde işe başlıyorlar. Sonrasında ikisinin de hayalleri farklı olduğu için yolları ayrılıyor ama buna rağmen arkadaşlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar. Kitaptaki en güzel şey de bu zaten. Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın eninde sonunda birbirlerine koşuyorlar. Çok akıcı ve duygu dolu bir kitaptı. Bazı hareketlerine sinir olsam da Tully’nin mücadelesi bana büyük bir ilham verdi.
Bibliyoraf Ekibinin Ekim Ayı Favorileri
Dört Ölü Kraliçe kitabı fantastik olarak nitelendirilse de ben kitapta herhangi bir fantastik unsur bulamadım. Kitapta dört farklı kraliçenin yönettiği dört farklı krallık var. Kitabın ana karakteri Keralie saraydan gelen bir mesajı çalıyor. Bu mesajda ise kraliçelerin hepsinin öldürüldüğünü öğreniyor. Ne yapacağına karar veremeyen Keralie, katilin peşine düşüyor. Aslında güzel bir saray polisiyesiydi. Kitapta benim en çok hoşuma giden şey yaratılan evrendi. Hatta bu evrenden uzun soluklu bir seri çıkardı diye düşünerek hikâyenin bir tık harcandığını da düşünüyorum. Ama bütün bunlara rağmen oldukça heyecanlı bir kitaptı.
Erdem Yılı, birçok bookstagramda sık sık gördüğüm ve aşırı beğenilen bir kitaptı. Bu yüzden kitaptan beklentim de biraz yüksekti. Ama hayal kırıklığına uğramadım diyebilirim. Çünkü kitapta çok anlamlı bir konu işleniyor. Bir kasabada 16 yaşına gelmiş ve adet gören kızlar toplanarak erdem yılı adı altında bir yere gönderiliyorlar. Orada ne yaşadıklarını kimse bilmiyor, çünkü erdem yılı hakkında konuşmak yasak. Buraya giden kızların sihirlerini keşfetmeleri ve bir yıl içerisinde sihirlerinden kurtularak geri dönmeleri bekleniyor. Yoksa ölüyorlar. Kitapta ataerkil bir toplumda kadınların nasıl ikinci sınıf olarak görüldüğü anlatılıyor. Kadınların birbirlerine düşmanlık yapmak yerine birlik olduklarında nasıl güçlü olduğunun da altı çiziliyor. Yine her kitapta olduğu gibi beni rahatsız eden bazı noktalar vardı ama yazar bunları kitabın sonu ile birleştirince anlam kazandı. Ayrıca kitabın sonundaki teşekkür kısmında yazarın bu kurguyu nasıl bir olaya şahit olarak yazdığı da anlatılıyor. Bu kısmı da okumadan geçmeyin. Herkesin, ama özellikle hemcinslerimin okuması gereken bir kitap bence.
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: