Cadılar hakkında konuşmak için Cadılar Bayramı’ndan daha iyi bir zaman olabilir mi? Bizce olamaz. Bu yüzden sizlere, Cadılar Bayramı’nın hikâyesinden başlayıp popüler kültürde ve mitolojide cadıların temsilinden bahsedeceğimiz büyü dolu bir yazı hazırladık. Herkes siyah pelerinlerini aldıysa süpürgelerimize atlayıp bir maceraya çıkabiliriz.
Samhain Gününden Cadılar Bayramına
Cadılar Bayramı’nın çıkış noktasını araştırdığımızda, Keltlerin yeni yılı kutladığı 1 Kasım’daki Samhain gününden geliştiğini görüyoruz. Cadılar Bayramı’nın klasikleşmiş ana hatları da işte buradan geliyor. Daha doğrusu Samhain arifesinden. Efsanelere göre bu arife gününde perilerin ve iblislerin ruhları serbest kalırmış. Keltler de kötü ruhlardan kendilerini korumak için kostümler giyip belirli ritüeller yaparmış. Samhain günündeki kutlamalarda da insanlar evlerin önünde şarkı söyler ve yiyecek dağıtırmış. Ayrıca her yer, üzerine ürkütücü yüzler oyulmuş şalgamlarla donatılırmış.
Bütün bunlar günümüzde bildiğimiz Cadılar Bayramı ile benzerlik gösteriyor değil mi? Kostüm giyilmesi, evlerden yiyecek dağıtılması, korkutucu yüz oymaları. Samhain gününün Cadılar Bayramı’na evirilişi, Papanın, aslında mayıs ayında kutlanan Azizler Günü’nü 1 Kasım’a taşımasıyla gerçekleşiyor. Keltlerin Amerika’ya göçü sonucu, gelenekleri de bu yeni dünya ile harmanlanıyor. Peki neden cadı kostümü Halloween’in (Cadılar Bayramının) ana temsili oluyor? Cevap aslında çok basit. Keltlerin arife günü yaptığı ritüeller cadılıkla bağdaştırılıyor. Bu yüzden de bayramın ana teması “cadı” oluyor. Sivri şapkalar, uzun burunlar ve siyah pelerinler… Bir de süpürgeleri var. Bu detay da yine Keltlerin Samhain arifesinden geliyor. Popüler kültürde cadılar süpürgelerini uçmak için kullanıyor. Fakat Keltler süpürgeyi çok daha basit bir amaç için kullanıyordu. Ritüeller ve sonrasında gelecek olan festival için etrafı temizlemek!
Sonuç olarak; Keltlerin yeni yıl kutlamaları öncesi ritüelleri gereği kostüm giyip, etrafı temizlemek için de ellerinde süpürgeleri ile dolaşmaları ve sonrasında gelen Samhain’de yiyecekler dağıtıp, şalgamlara yüz oymaları aşina olduğumuz Cadılar Bayramı’nın temeli oluşturuyor.
Popüler Kültürde Cadılar
Gelelim günümüzün popüler kültürüne. Popüler kültürde klasikleşmiş bir cadı tasviri var: Uçan süpürgeler, sivri şapkalar, siyah pelerinler, siyah kediler… Harry Potter gibi vazgeçemediğimiz serilerden tutun da son dönemlerde çıkan cadı temalı çizgi filmlere kadar hepsinde birbirine fazlasıyla yakın bir görünüm var.
Bana kalırsa popüler kültürde cadıları birbirinden ayırmamızı sağlayan en önemli faktör, onların iyilerin tarafında mı yoksa kötülerin tarafında mı yer aldığıdır. Özellikle, dönem temasına sahip Luna Nera gibi içeriklerde cadıları, aslında kötü olmamalarına rağmen halk tarafından dışlanan grup olarak görüyoruz. Diğer yandan cadıların kara büyü ile olan bağlarını konu almayı tercih edenler de var. Chilling Adventures Of Sabrina dizisi bu konuda verebileceğim örneklerin başında. Ayrıca aynı dizide birazdan bahsedeceğimiz üç kız kardeş ve Hekate göndermeleri olduğunu da unutmamak gerek.
Konu ne olursa olsun değişmeyen gerçek şu ki cadılar geçmişten günümüzde insanların merakını uyandırmayı sürdürüyor. Onlar; fantastik filmlerin, dizilerin ve kitapların, hatta pagan folk türündeki şarkıların vazgeçilmez bir parçası.
Mitolojilerin Önemli Cadıları
Şimdi hazırsanız biraz da cadıların mitolojide nasıl temsil edildiğine bakalım. Çünkü popüler kültürdeki cadıların aksine, mitolojinin cadılarının her biri birbirinden farklı.
Üç Yüzlü Ay Tanrıçası: Hekate
Hekate’nin nereden geldiği ile ilgili çeşitli teoriler var. Bu gizemli cadı her ne kadar Yunan Mitolojisinde yer alsa da, Anadolu veya Mısır kökenli olabileceği de konuşuluyor. Hekate, genellikle arka arkaya duran üç kadın şeklinde tasvir ediliyor. Bu üç kadın daha sonralarda üç ay tanrıçası (Hekate, Artemis ve Selene) inancının ortaya çıkmasında etkili oluyor. Ayrıca Hekate’nin tasvirlerinde anahtar, yılan, köpek, meşalelere de sık sık yer veriliyor.
Hekate, farklı özellikleri olan bir tanrıça. Onu, kimi zaman sınırların, kimi zaman yer altının, kimi zamansa ayın tanrıçası olarak görebilirsiniz. Hekate, dünyalar arasındaki kapıları açan anahtarların da sahibidir. Bu yüzden de kendisinden öbür dünyaya olan yolculuk dahil tüm yolculuklarda koruyucu olarak da bahsedilir.
Hekate hakkında dikkat çeken bilgilerden biri de Yunan Mitolojisinden bildiğimiz pek çok figürün aksine Hekate, Homeros’un eserlerinde hiç geçmemiştir. Buna rağmen, daha eski bir eser olan Hesiodos’un Theogonia’sında Hekate’yi görmek mümkündür.
Büyücü Tanrıça: Kirke
Sırada, pek çoğumuzun -bence hepimizin- Yunan Mitolojisinden tanıdığı büyücü tanrıça Kirke var. Helios’un kızı olduğu kesin olarak bilinse de annesi hakkında iki farklı görüş var. Bazı kaynaklara göre annesi Perseis. Bazı kaynaklara göre ise Hekate. Hatta bu versiyona göre Kirke, büyücülüğü de Hekate’den öğreniyor.
Efsanelere göre Kirke, hayatının büyük çoğunluğunu Aeaea adasında geçiriyor. Günümüzde bu adanın İtalya’da olduğu söylense de insanları şüpheye düşüren bir nokta var: İtalya’da olan yer bir ada değil, bir burun. Kirke, iksirler ve bitkiler hakkında engin bilgisi ile nam salmış bir cadı. Hakkında anlatılanlara göre Kirke, bu bilgilerini ve büyülü asasını kullanarak insanları hayvanlara dönüştürebiliyordu.
İntikam almak için rakibini korkunç bir canavara dönüştürdüğü kısımların da dahil olduğu hikâyesini kendi ağzından okumak isterseniz Ben, Kirke’yi kesinlikle okuma listenize eklemelisiniz. Elbette, Homeros’n Odysseia’sında da onunla karşılaştırabilirsiniz.
Ormanın Koruyucusu: Baba Yaga
Baba Yaga’yı Rus halk hikâyelerindeki vahşi tasviri ile tanıyoruz. Bu hikâyelerde bazen bağışlayıcı bazense kötü bir karakter olarak karşımıza çıkan bu cadı; ormanın derinliklerinde, tavuk bacakları olan bir kulübede yaşar. Baba Yaga’nın meşhur kulübesi, tavuk bacakları sayesinde sürekli ormanda dolaşır.
Baba Yaga yalnızca tehlikeli bir cadı değildir. Aynı zamanda -muhtemelen- bir Pagan tanrıçasıdır. İlginç olan şudur ki pek çok hikâyede üç tane Baba Yaga vardır. Bu versiyonlarda üç kız kardeşten birinin diğerine yardım etmeye çalışırken diğerinin ise zarar vermeye çalıştığını görebilirsiniz.
Baba Yaga, Batı kültüründeki cadılardan epey farklıdır. Sıklıkla çekici ama zalim olarak anlatılan Batı cadılarının aksine, Baba Yaga sarkık göğüslere, uzun bir buruna ve keskin demir dişlere sahiptir. Ormanın koruyucusu olan bu cadı, kulübesine gelenleri test eder. Sonuçta misafirlerine ya yardım eder ya da onları öldürür. Hellboy’un çizgi roman dizisinde ve Naomi Novik’in Kökler kitabında bu korkutucu cadı ile yollarınız kesişebilir.
İntikam Cadısı: Medea
Medea, Yunan Mitolojisinin en büyük büyücülerinden biridir. İlaç ve zehir yapımında fazlasıyla yeteneklidir. Kendisi, hikâyelerde Tanrıça Hekate’nin rahibesi olarak da karşımıza çıkar. Bununla birlikte Medea, parçası olduğu aşk destanı ile tanınır. Bu hikâyede, Jason’ın Altın Post’u ararken onu büyü ile aşktan kurtaran “yardımcı” karakterdir. Euripides’in Medea’sında da onu kocası Jason tarafından reddedilmiş ve intikam arayışındaki bir kadın olarak görürüz.
Medea, döneminin kadın ideası ile örtüşmeyen bir karakter. Keskin zekası ve eşsiz yetenekleri ile anlatılan bu cadının eyleme dönüşen öfkesini bir özgürlük sembolü olarak tanımlayanlar da var. Haksız da değiller. O olmasaydı Jason’ın asla başarılı olamayacağı hem güncel, hem de antik metinlerde bulunan bir gerçek.
Kara Büyü Ustası: Morgan Le Fey
Listemizin sonunda Arthur Efsanelerinin gizemli ve yetenekli cadısı Morgan var. Morgan karakterinin Galler Mitolojisi veya başka antik mitlerdeki figürlerden gelmiş olabileceği ile ilgili görüşler bulunuyor. Bununla birlikte Morgan’ın güçlerinin Kelt halk hikayelerinin perilerine benzediği de yaygın bir görüş.
Bazı kaynaklara göre Morgan, hem Arthur’un kız kardeşi hem de Merlin’in öğrencisidir. Morgan, efsanevi güzelliğe sahip kötü karakter klişesinin Arthur Efsanelerindeki temsilcisidir. Çünkü bazı kaynaklara göre Morgan kara büyü ile ilgilendiği gibi tüm dünyayı yok etmeyi de planlıyordur.
Bu kara büyü meraklısı cadı tarih boyunca birçok şiirde yer almış. Günümüzde ise onu ünlü Merlin dizisinden Morgana olarak tanıyoruz. Olayları farklı bir bakış açısı ile okumak isteyenler de T. A. Baron’un, Merlin’in hayatını anlattığı Merlin isimli serisine bir şans verebilirler. Serinin yazarı aynı zamanda dizinin senaryo danışmanlığında da görev almış. Kendisi şüphesiz büyük bir Merlin hayranı!
Büyü, cadılar ve onların hikâyelerinden bahsettiğimiz yazımızın sonuna geldik. Umarız ki sizler için de keyifli bir macera olmuştur. En çok ilginizi çeken cadı hangisiydi? Bizimle paylaşmayı unutmayın. Bir sonraki yazılarımızda görüşmek üzere. 🖤
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: