Lovecraft, gececi ve yalnız kişiliğiyle, yazmaya âşık olduğu tuhaf kurgu kadar tuhaf biriydi. Yazar, bu tuhaflığı ile ölümünden yıllar sonra bile anılmasına sebep olacak Arkham Döngüsü’nü yazdı. Acı, pek çok yazar tarafından sanata dönüştürüldü, peki ya tuhaflık? Gelin, H. P. Lovecraft’ı daha yakından tanıyalım.
H. P. Lovecraft’ın Çocukluğu ve Gençliği
Tuhaf kurgunun yaratıcılarından biri olan Howard Phillips Lovecraft, 20 Ağustos 1890’da Rhode Island, Providence’ta doğdu. Ailenin tek çocuğu olan Lovecraft, sekiz yaşındayken babasını kaybetti. Bu olay, onu ve ilerleyen yıllarda yazacağı eserlerini etkileyen ilk trajediydi.
Annesi, Lovecraft’ı büyük bir baskı altında, tıpkı bir kız çocuğu gibi büyüttü. Öyle ki dışarı çıkmasına bile izin vermiyordu. Bu nedenle ünlü yazarın hikâyelerinin temeli genellikle çocukluk evindeki büyük kütüphanede geçirdiği uzun saatlere dayanıyor.
Sağlık sorunları sebebiyle düzenli bir okul hayatı olmayan, içine kapanık biri olan Lovecraft için edebiyat adeta bir kaçış yoluydu. Antik dönemlere olan ilgisi de işte bu zamanlarda başladı. İlyada ve Odysseia, Grimm Masalları, Bin Bir Gece Masalları ve Poe’nun eserleri gibi pek çok edebiyat klasiğinden etkilendi. Öyle ki on yaşındayken Ovidius’un Dönüşümler kitabının bir kısmını çevirebilecek kadar iyi Latince öğrenmişti bile. On iki yaşında iken ise Virgil, Horace ve Juvenal gibi isimlerden ilham aldığı şiirler yazıyordu.
İnsanlığın en eski ve en güçlü duygusu korkudur. En eski ve en güçlü korkusu ise bilinmeyenin korkusudur.
Edebiyatta Doğaüstü Korku, H.P. Lovecraft
Trajedilerle Dolu Bir Hayat
Lovecraft’ın sadece edebiyata değil, bilime, özellikle de kimya ve astronomiye karşı da büyük bir merakı vardı. Bu konulardaki yazıları The Scientific Gazette’de yer aldı. Fakat Lovecraft için ikinci yıkım çok da uzakta değildi; 1904’te büyükbabasını kaybetti. Bu kayıptan sonra fazlasıyla sarsıldı. Çocukluğunu geçirdiği aile evini kaybetmenin onda bıraktığı yara hiçbir zaman tamamen iyileşmedi. 1908’de, mezun olmadan önce geçirdiği sinir krizi yüzünden diplomasını alamadı. Gitmek istediği Brown Üniversitesi’ne yine sağlık problemleri yüzünden gidemeyen Lovecraft’ın hayali gök bilimci olmaktı. Hayalinden vazgeçmek zorunda kaldığı bu dönemde Lovecraft’ın yazar hayatı gerçek anlamda başladı.
Lovecraft, geçirdiği zorlu dönemde, popüler pulp dergilerini okumak gibi yeni bir alışkanlık edindi. Ancak romantik hikâyeler kaleme alan Fred Jackson’ın yazdıklarından o kadar rahatsız oldu ki derginin editörüne şiir şeklinde yazdığı bir eleştiri mektubu yolladı. Farkında olmadan editörü etkilemiş olmalı ki yolladığı mektup, derginin bir sonraki baskısında yayınlandı. Çok geçmeden iki yazar arasında karşılıklı atışmaya dönen bu durum UAPA isimli bir amatör yazar derneğinin başkanı olan Edward F. Daas’ın dikkatini çekti. Daha sonralarda bu derneğin bir parçası olan Lovecraft, çoğu yazısında bu dernekten büyük destek aldı. Ayrıca kurgu türünde yazması konusunda da teşvik edildi. Daha fazla kurgu yazmaya odaklanan Lovecraft, Dagon ve Mezar gibi öykülerini bu dönemde kaleme aldı.
Yazar Kimliği ile Lovecraft
Lovecraft’ın hikâyeleri resmi olarak ilk kez 1923’te Weird Tales dergisinde yayınlanmaya başlandı. Maalesef ki yazdığı hikâyeler uzunluğu ve karışık bir dile sahip olması nedenleri yüzünden pek satmıyordu. Bu yüzden bir dönem hayalet yazar olarak çalıştı. Annesini kaybettikten kısa bir süre sonra Boston’da düzenlenen amatör gazeteciler konferansına katıldı. Daha sonrasında bu konferansta tanıştığı Sonia Greene ile evlendi.
Fakat New York’ta yaşadıkları ekonomik sıkıntılar evliliklerini olumsuz yönde etkiledi. Lovecraft, 1926’da boşandıktan sonra, hayatının son on yılını doğduğu yer olan Providence’ta geçirdi. Bu on yıllık dönem aynı zamanda yazarın en büyük eserlerini kaleme aldığı, yazarlık kariyerinin en üretken dönemi oldu.
Lovecraft’ın eserleri o hayattayken hak ettiği ilgi ve şöhreti elde edemedi. Buna rağmen rağmen Lovecraft kendi dönemindeki bazı yazarlara ilham kaynağı oldu. Aynı zamanda bu yazarların pek çoğu ile mektup arkadaşıydı. Lovecraft denince akla tuhaf kurgularından sonra ilk olarak mektupları gelir. Lovecraft yaşadığı dönemde, yüzyılın mektup yazarı olarak anılmasına neden olacak mektuplar yazdı. Günümüzde ise ardında bıraktığı eserler ve yarattığı evren hala pek çok kişiyi derinden etkilemeyi başarıyor. Hatta modern korku yazarlarından Stephen King ve Clive Barker da Lovecraft’tan etkilenen yazarlar arasında bulunuyor.
Yazım Dili: Tuhaf, Gerçekçi ve Ürkütücü
Tuhaf Kurgu ve Gotik Edebiyat denince akla ilk gelen isimlerden biri olan Lovecraft, bunu hiç şüphesiz yazdığı temanın hakkını veren tuhaf, gerçekçi ve ürkütücü yazım dili ile başardı. Cthulhu Mitosu olarak bilinse de kendisinin Arkham Döngüsü ismini verdiği, aynı temel üzerine yazılmış eserlerinde kullandığı fazla detaycı ama ucu açık dili, okuyucularını hikayenin ana karakteriymiş gibi hissettiren bir yapıya sahip. Korkulanı, okuyanın hayal gücüne bırakan Lovecraft, korkuyu, kendine has şiirsel ve derin dili ile anlatıyor.
Tamamı kurgu olan evrenini gerçek dünyanın içine yerleştiriş şekli ile Lovecraft akıllarda bir soruyu oluşturuyor: Acaba gerçek mi? Kendinizi çok kaptırdığınızda, sayfayı her çevirdiğinizde kendinizi bu soruya cevap ararken bulabilirsiniz. Cevabı aramakta elbette özgürsünüz ama endişelenmeyin, Lovecraft bu soruya, yazdığı mektuplarda eserlerinin “tamamen kurgusal” olduğunu söyleyerek cevap verdi.
Sonsuza kadar uyuyan ölü değildir, yeterince zamanın ardından ölüm bile ölebilir.
Denizler Kuruyana Kadar (H.P. Lovecraft)
En Bilinen Eserleri
Lovecraft, tuhaf kurguyu modern hayatın sınırlarından bir kaçış olarak görüyordu. Böyle deyince akla hemen Delilik Dağlarında geliyor. 1931 yılında kaleme aldığı bu eseri gerçekten de kendi tuhaf kurgu tanımına en çok uyan eserlerinden biri. Ancak sadece Delilik Dağlarında değil, Dunwich Dehşeti, Charles Dexter Ward Vakası ve Insmouth Üzerindeki Gölge gibi pek çok öyküsünde de bu tanımın etkisini iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.
Tüm eserlerini buraya yazmak neredeyse imkansız olsa da sizin için antik çağlar, korku ve bilinmeyen ile dolu satırlara sahip Lovecraft eserlerinin bir kısmını derledik.
- Dagon (1917)
- Uyku Duvarının Ardında (1919)
- Cthulhu’nun Çağrısı (1926)
- Charles Dexter Ward Vakası (1927)
- Dunwich Dehşeti (1928)
- Delilik Dağlarında (1931)
- Innsmouth Üzerindeki Gölge (1931)
- Cadı Evindeki Rüyalar (1932)
- Zamanın Dışından Gelen Gölge (1935)
Lovecraft’ın hayatını konu aldığımız yazının sonuna geldik. Umarım eğlendiğiniz bir yazı olmuştur. Yorumlarda fikilerinizi belirtmeyi unutmayın. Kendinize iyi bakın.
Ancak ama fakat. Çünkü ve yine. Ancak fakat niçin
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş:
15 Mart yazarın doğumgünüydü. 🙂
Merhabalar, bilidğim kadarıyla 15 Mart yazarın ölüm tarihi 🙂