Zülfü Livaneli, Serenad için “Bu kitabı güzel olsun diye değil, anlatmaya değer bulduğum için yazıyorum.” demişti. Buna rağmen Serenad, okuyan herkesin favorisi olan; okurların okuduğu en iyi kitap olduğunu iddia ettiği bir kitap.
Peki Livaneli, okurlarını rekabete sürükleyen bu kitabında ne anlatıyor? Gelin, hep birlikte bu kitabı okumanız için gerekli sebeplere bir göz atalım!
1. Gerçek Bir Olaydan Uyarlanması
Kitabın akla ilk gelen ve en etkileyici unsuru kesinlikle tarihten uyarlanmış bir hikâyeye sahip olması. Ana karakter Maya, İstanbul Üniversitesi’nde halkla ilişkiler görevlisi olarak çalışıyor. Kendisine, 87 yaşındaki Alman asıllı Amerikan bir profesörün ülkeye geleceği haberi veriliyor. Maya’nın da, ziyareti boyunca Profesör Wagner ile ilgilenmesi gerekiyor. Ancak Maya, profesörle tanıştıktan ve onun hayatına dair bazı şeyleri öğrendikten sonra kendi yaşantısını sorgulamaya başlıyor. Ülkesi ve ailesi hakkında hiç bilmediği gerçekleri öğrendiği tehlikeli bir serüvene atılıyor.
Serenad, 1940 yılında, 2. Dünya Savaşı sırasında, ülkemizde gerçekleşen bir olaya ışık tutuyor. Tarihte, Struma Faciası olarak adlandırılan olayda, Nazilerden kaçan yüzlerce insan Şile yakınlarında bir gemide ölüme terk ediliyor. Bu kitapta ise, Profesör Wagner’ın sevdiği kadın da o gemide. Wagner kıyıda bekleyip hiçbir şey yapamazken, sevdiği kadın o gemide yaşam mücadelesi veriyor. Çoğu okur, kitabı okumadan önce Struma Faciasının adını dâhi duymamış durumda. Serenad sayesinde, kitap sonrası gerekli araştırmaları yapıyor ve gerçeklerle yüzleşiyorlar. İşte kitabın en etkileyici sebebi de bu. Tarihte gerçekten de böyle bir olay yaşanmış. Zülfü Livaneli bu faciaya daha yakın bir pencereden bakmamıza vesile oluyor.
2. Siyasi Eleştiriler
Kitapta en çok okuduğumuz cümle “Hiçbir iktidar masum değildir” oluyor. Bu cümle ilk bakışta size bazı izlenimler vermiş olabilir. Bu kitapta iyiler ve kötüler, doğrular ve yanlışlar birbirine giriyor. Anlatılan hikâyenin arka planında bütün ülkelerin hükümetlerine yapılan bir eleştiri var. Livaneli, iktidardaki hükümetlerin bile bile bazı şeylere göz yumması, masum insanların ise bu süreçte feda edilmesine değiniyor. Burada belli bir hükümete veya belli bir idareciye dair değil, genel bir eleştiri söz konusu: Hiçbir hükümet masum değildir ve hükümet iktidarına geçen hiç kimse masum kalamaz.
Serenad, ülkeler arası siyaset sebebiyle, çoğunluktan ziyade azınlığın feda edilmesini konu alıyor. Livaneli, tarihe gömülen faciayı objektif bir şekilde ele alarak bizlere bu mesajı veriyor. Siyasi sözcüğü göz korkutmuş olabilir ama kitapta açık bir siyaset yapılmıyor. Satır aralarında yer alan bu mesaj sadece dikkatli gözlerle görülebilir.
Birilerinin saçma iktidar mücadelesi yüzünden, insanlar birbirlerine kavuşamıyor, acılar yaşanıyordu. İnsanların mutluluğu, iktidar oyunları arasında ne kadar da zavallı bir konu haline geliyordu.
-Serenad, Zülfü Livaneli
3. Yahudi Katliamı, Mavi Alay, Ermeni ve Kürt Sorunu
Kitapta, Struma faciasının yanı sıra ülkemiz tarihinde yaşanan başka olaylara da atıflar bulunuyor. Üstelik Livaneli bu olayları kendi hikâyesine öyle bir yedirmiş ki, okuyanın ağzı açık kalıyor. Alman asıllı Amerikan Profesör Wagner’ın hikâyesinin detaylarını öğrenirken Yahudi soykırımına da bir göz atıyoruz. Bu soykırım esnasında Türkiye’ye gelen Wagner, Yahudi olan eşini de ülkeye getirmek istiyor. O dönemde herkes bu soykırımdan kaçmaya çalışıyor. Hitler’in gazabı da bu kaçış yolculuğunda kitapta yer ediniyor. Yahudiler, Hitler’den kaçmak için birkaç yatırım yapıyor. Struma gemisi de bunlardan biri. Wagner, çok lüks olduğunu düşünerek bir gemide eşine yer ayırtıyor. Fakat gerçekler ancak gemi geldiğinde ortaya çıkıyor. Gelen ufacık bir gemiye yüzlerce insan doluşuyor ve kaçış başlıyor. Şile yakınlarında gemi durduruluyor ve tekrar hareket izni verilmiyor. Yüzlerce insan denizin ortasındaki bir gemide hayatta kalmaya çalışıyor.
Maya, Profesör’ün hayatını öğrendikten sonra başka araştırmalara da girişiyor. Bu araştırmalar, onu anneannesinin ve babaannesinin yaşadıklarına götürüyor. Maya, onların da Profesör’ün hikâyesine benzer şeyler yaşadığını öğrenince büyük bir şok yaşıyor. Geçmişte Ermeni ve Kürtlerle yaşanan sorunların ailesini yakından ilgilendirdiğini görüyor. Onların da birçok katliama şahit olduğunu ve köklerinin gerçek hikâyesini öğreniyor. Bütün bu aile geçmişi ve yeni öğrendiği gerçekler Maya’nın hayata bakış açısını değiştiriyor. Okurlar da bu değişimin nasıl gerçekleştiğine ilk elden şahitlik ediyor.
Oysa ben içimde üç ayrı kadını daha barındırıyordum.
-Serenad, Zülfü Livaneli
4. Kadın Olmak ve Hayatla Tek Başına Yüzleşmek
Kitap, zamanda geri dönüşlerle anlatılmasına rağmen şimdiki zamanda geçen olayları da bir o kadar heyecan verici. Geçmişe dönük hikâyelerin ortaya çıkarmanın yanı sıra Maya kendi hayatını yoluna sokmaya çalışıyor. Maya karakteri sayesinde okurlar bir üniversitenin rektörlük bölümünde yaşananlara göz atma imkânı buluyor. Üniversite öğrencisi olan çoğu okur için heyecan verici bir durum bu. Bu sayede akademik prosedürleri ve süreçleri hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz.
Maya’nın iş hayatı ile birlikte özel hayatında da problemler bitmiyor. Bakmakla yükümlü olduğu bir oğlu var ve onunla iletişim kurmakta zorlanıyor. Çünkü oğlu Kerem günümüz gençlik kuşağının huylarına sahip. Maya aynı zamanda annesi ve babasının ayrı oluşundan kaynaklanan sorunlarla mücadele ediyor. Kısacası Maya bir kadın olarak hem kariyerini, hem evini, hem de oğluyla ilişkisini idare etmeye çalışıyor. Bütün bunların arasında hayatına bir anda dahil olan gerçeklerle ortalık iyice karışıyor.
5. Sanatla İç İçe Bir Klasik
Serenad için, birçok yeteneği olan Livaneli’nin sanatçı ruhunun yansıması diyebiliriz. Çünkü sanat, hikâyenin içinde her bir köşesinde karşımıza çıkıyor. Kitap, akademik planda yer aldığı için bilimsel birçok bilgi yer alıyor. Ve tabii ki tarih, hikâyenin başlıca unsuru. Tarihin sayfalarında unutulmaya yüz tutmuş birçok olayın detayları açığa çıkarılıyor. Ancak birinci sırada, kitaba adını veren ‘müzik’ olmazsa olmaz.
Türkiye’ye gelen Profesör’ün Maya’dan ilk isteği Şile’ye gitmek oluyor. Maya bu isteğe şaşırsa da yine de Profesör’ü Şile’ye götürüyor. Onun tarif ettiği şekilde denize bakan bir kıyıya çıkıyorlar ve Profesör kemanını çıkararak bir şarkı çalıyor. İşte olaylar tam da burada başlıyor. Maya, bu dokunaklı müziğin hikâyesini öğrenmek istiyor. Kitap da ismini buradan alıyor aslında. Çünkü Profesör’ün çaldığı şarkı, eşi için yazdığı Serenad isimli parça.
Çağdaş Türk Edebiyatı’nda okuduğum en iyi eserlerden biri olan Serenad, herkesin okuması gereken bir kitap. Bu kitabı okumanız için sıraladığım sebepler bu şekildeydi. Umarım sizin için yeterli olmuştur. Kitaba dair görüşlerinizi merakla bekliyorum. Yorumlarda buluşmak dileğiyle…
Beğenebileceğiniz diğer yazılarımız:
Yazıyı burada paylaş: